Öykülerimizden / İLAHİ ADALET

Haçların Gölgesinde MarranolarUzun süren bir Hanuka Bayramı ve tatil döneminden sonra sizlerle yeniden Diaspora Yahudilerinin çileli yolculuğuna çıkmaya hazırlanıyoruz. Kaldığımız yerden Katolik İspanyası`ndan devam ediyoruzSara YANAROCAK

Kavram
9 Ocak 2008 Çarşamba
Luiza Uçki SEVİ

Salvator iki çocuk sahibi hali vakti yerinde bir iş adamıdır. Yanında da aynen onun gibi iki çocuk sahibi Şelomo çalışmaktadır.
Şelomo çok çalışkandır ama maaşıyla kıt kanaat geçinir. Yine de haline şükreder. Eşine: “ Bir aile sahibiyiz. Aç değiliz açıkta değiliz. İşim var. Patronum çok iyi kalpli biri. Huzurum yerinde. En büyük servet bu olsa gerek” der. Hep mutlu ve neşelidir.
Bir gün Şelomo bankadan iş için para alır. Patronu henüz gelmemiştir. Kasayı açar ve parayı oraya koyar. Akşam üstü Salvator kasadan o parayı alır, sayar ve inanamaz. İçinden büyük bir meblağ kayıptır. Düşünmeye başlar: “Burayı ben ve en güvendiğim elemanın Şelomo dışında kimse açamaz. Kesin o aldı. Zaten iki çocuğuyla geçinemediği muhakkak. Bak şu işe. Nasıl da güvenirdim ona. İhtiyacı varsa bana söyleseydi. Çalmasına gerek yoktu” diye düşünür. Eşine anlatır. Eşi: “Boşver. Belki çok önemli bir sorunu vardır. Senelerdir yanında çalışıyor. Böyle birşey yapmadı. Şimdi üstüne gitme” der.
Salvator rahatsız olmuştur. Şelomo’ya olan tavrı bile değişir. Şelomo da huzursuzdur. Patronunun tutumuna üzülür. Salvator onu sürekli azarlar. Ona karşı öfke dolu ve asabidir. Şelomo hep susar. Ona saygılıdır, çünkü senelerce ekmeğini yemiştir. Sonunda dayanamaz. Şelomo: “İşi bırakıyorum. Herhalde sizin de isteğiniz budur.” Deyip eve döner.
Eşi: “Ne yaptın sen Şelomo? Bu yaştan sonra nasıl iş bulacaksın? Çocukları düşünmedin mi? Ne yaparız!” diye feryatlar eder.
Şelomo günlerce iş arar ama bulamaz. Çok çaresizdir. Bir banka oturup söylenmeye başlar: “Hayatım boyunca hep şürkettim her verdiğin küçük şeye Allah’ım! Asla fazlasını istemedim. Yiyip doymasını bildim. Hep Tanrı yolunda gittim. Saygımı sevgimi kimseden esirgemedim. Kayınvalidemi evime aldım. Anama babama son günlerine kadar canım gibi baktım. Mükafatı bu muydu? Bir babanın düşebileceği en kötü duruma düştüm. Çocuklarımın yüzüne nasıl bakarım? Ben bittim artık. Allah’ım sana yalvarıyorum. Ne olur sesimi duy? Bana yardım et. Çok bedbahtım. Dayanacak kuvvetim kalmadı. Yavrularım için beni bu kötü durumdan kurtaracak bir Çare ver!” diye hıçkırarak ağlamaya başlar. Bir bankta oturmuş çocuklar gibi ağlıyordur. Yanına ihtiyar biri gelir: “Oğlum bu gözler çok gördü. Allah yolunda ilerleyen biri er ya da geç mükafatlandırılır. İlahi adalete güven. Tanrı’ya duanı esirgeme. Göreceksin bir anda herşey nasıl düzelecek. Bir söz vardır bilir misin: “Fırtınalı günlerin ardından çıkan güneş etrafı her zamankinden çok aydınlatır.” Bazen kötü olaylar gibi gördüğümüz olayların hepsi bizim lehimizedir aslında. Dur ve bekle ama inancını asla yitirme. Göreceksin ve beni anacaksın evladım” der bu yüreği yanık babaya.
Bu sıradan Salvator dükkanında çalışıyordur. Bir telefon gelir: “İyi günler. Biz bankadan arıyoruz. Aylık bilançoda fazlamız çıktı. Hesapları kontrol ettik. Kusura bakmayanı. Elemanlarımız bir hata yapmışlar ve size eksik para vermişler. Herhalde yüklü bir para olduğu için saymadınız. Derhal buraya gelirseniz paranızı alabilirsiniz” der demez Salvator’un başında kaynar sular dökülür.
Telefonu kapatır: “Ama Allah’ım ben ne yaptım? Hiç sorup soruşturmadan Şelomo’ya iftira attım. Yıllarca bana canla başla emek veren birine “hırsız” damgası yapıştırdım? Yargısız infaz yaptım. Ben nasıl böyle bir hata yapabildim? Ben Allah korkusu olan inançlı biriyim. Kendime inanamıyorum. Öyle bir hata yaptım ki dönüşü yok. Bittim ben. Allah’ım ne olur affet beni, günahlarımı bağışla. Sen beni affetsen de beni kendimi affedemem zaten. Ay yanıyorum, mahvoldum. Hemen hatamı onarmalıyım” der.
Vicdan azabıyla yanıp tutuşarak Şelomo’nun kapısını çalar. Şelomo onu görünce çok şaşırır. Salvator: “Bak Şelomo maalesef insanlar elindeki paha biçilmez değerlerin kıymetini kaybedince anlarlar. Sana kötü davrandım. Farkındayım; ama inan bana sen gittiğinden beri dükkanın bereketi de gitti. Sensiz olmuyormuş dostum. Zaten artık yoruldum ben. Hanım da tatil diye başımın etini yiyor. Senden büyük bir ricada bulunmaya geldim. Ne olur tekrar yanıma gel. Bu sefer işçim olarak değil; ortağım olarak. Bütün işleri sana bırakacağım. Ben biraz dinleneceğim. Allah’a şükürler ki, güvenle dükkanımı bırakabileceğim bir Şelomom var” der. Ona sarılır.
Şelomo ağlamaya başlar. Duyduklarına inanamaz. O kadar çaresiz bir anında evine güneş doğmuştur hem de o ihtiyar adamın dediği gün her zamankinden aydınlık pasparlak bir güneştir bu.
Salvator gidince evde şenlik havası eser. Çocuklar sevinçten dans eder. Kahkahalar duvarları inletir. Şelomo ise o dua ettiği banka gider. Amacı o yaşlı adama teşekkür etmektir. Etraftakilere sorup soruşturur. Kimse onu tanımıyordur. Biri “Ben tüm günümü bu parkta geçiririm. Hiç tanımladığınız birine rastlamadım” diye belirtir.
Şelomo ellerini açar: “Tanrım çok büyüksün. Yolundan asla ayrılmayacağım. Bundan sonra gücümü hep yararına kullanacağım. Fakirleri sevindireceğim. Elimden geldiğince herkese gönlümü açacağım. Beni çok bahtiyar ettin yüce Tanrım. Bir baba olarak beni aileme karşı boynu bükük bırakmadın. Şükürler olsun sana” der bedeni huzurla dolup taşarken mutlu yuvasına yol alırken...