Diaspora Yahudileri

Haçların Gölgesinde MarranolarUzun süren bir Hanuka Bayramı ve tatil döneminden sonra sizlerle yeniden Diaspora Yahudilerinin çileli yolculuğuna çıkmaya hazırlanıyoruz. Kaldığımız yerden Katolik İspanyası`ndan devam ediyoruzSara YANAROCAK

Kavram
9 Ocak 2008 Çarşamba
15. yüzyıl boyunca İspanya’da kilisenin ve ülke halkının gözleri sürekli olarak hem Yahudilerin, hem de Hıristiyanlığı kabul ederek din değiştiren Yahudilerin yani “Yeni Hıristiyanların” üzerindeydi. Özellikle bu ikinci grup sürekli olarak gözhapsi altında yaşıyorlardı.
Aslında yapılan kötülük ve baskılardan kurtulmak için din değiştiren bu Yahudiler, diğer Yahudilerden daha fazla sıkıntı çekiyorlardı. Çünkü halkın gözünde korkak ve değersiz addediliyorlardı. Kilisenin gözünde ise zerre kadar değerleri yoktu.
1391 yılında, din değiştiren Yahudilerin küçük bir bölümü, İspanyolların tarafına tam olarak geçerek, kendileri de Yahudilere tuzaklar kurmaya başladılar. Fakat din değiştiren Yahudilerin en büyük bölümü ise görünürde Hıristiyanmış gibi davranırlarken, evlerinde gizlice Yahudiliklerini sürdürmeyi kendi dinlerini ve geleneklerini uygulamaya inatla devam ettirmeyi sürdürdüler. İşte bu yüzden gerçek Katolik İspanyollar bu topluluğa “Marranos” yani “Domuzlar” adını verdi.
Birkaç kuşak boyunca Marranolar oldukça rahat yaşadılar. Bunlardan bazıları yükselerek devlet kademelerinde yetkin görevler aldılar. Mesleklerinde yükselen Marranoların yanısıra, akademik olarak da üniversitelerde önemli kariyerlere sahip oldular. Hatta gerçek Hıristiyan Katolik ailelerinin çocuklarıyla evlilikler bile yaptılar. Günümüzde İspanya’da ve Latin Amerika’da Marrano kökenli birçok aile yaşamaktadır. Fakat Marranoların bu yükselişleri kıskançlık yaratmaya başlayınca halk yine onları huzursuz etmeye ve zarar vermeye başladı.
Son derece sofu bir Katolik olan kraliçe İsabella çareyi Marranoların tümünü sorgulamakta buldu. Böylece yeni Hıristiyanların gerçek olanlarını tam olarak ayıklayabilecekti. Kraliçenin emriyle, Engizisyon Mahkemeleri kuruldu. Bu mahkemelerin başkanlığına ise fanatik bir papaz olan Tomas de Torquemada getirildi. Torquemada (Torkemada) tam yetki ile görevine başladı. Böylece Engizisyon mahkemeleri 250 yıl boyunca tüm dehşetiyle devam etti. Üstelik bu süre içinde engizisyon olayı Vatikandaki Papanın emrine ve sorumluluğuna bağlandı.
Bu yeni kurulan Engizisyon müessesesi ülke içinde, halk arasında ikiliklere de yol açtı. Örneğin iyi ve gerçek Hıristiyanlar komşuları olan Marranolardan şüphelenip onları ihber ettikleri vakit, kilise tarafından ödüllendiriliyorlardı.
Örneğin, çocuklarının adını Tora’dan seçerek takan aileleri, yemeklerden ve dua etmeden önce ellerini yıkayan kişileri gördüklerinde, Cuma akşamları masaya serdikleri tertemiz beyaz masa örtülerini gördüklerinde veya Yahudi Bayram’larını tarihlerini tespit ederek, mesela Pesah’ta bu kişilerin matsa yediklerini görünce onları hemen Engisizyona ihbar ediyorlardı.
İspanya’daki Engizisyon 1478 yılında başladı. Bu dönemi takip eden 7 yıl boyunca 700 Marrano diri diri yakılırlarken, ayrıca ailelerinden de yaklaşık 5.000 kişi hem tövbe ettirmeye, hem de ailelerinin gerçek dinlerine olan imanlarını aşağılamaları ve günahkar olduklarını itiraf etmeye zorlanmışlardı. Aksi halde onlarda diğer 700 kişi gibi diri diri yakılacaklardı.
Engizisyon yüzyıllarca bu şekilde devam etti. Hatta Yeni Dünya’daki (Amerika) İspanyol kolonilerinde de aynı uygulamaya başlandı.
Birçok Marrano İspanya’dan kaçarak diğer ülkelerde yaşayan gerçek Sefarad Yahudilerine sığındılar. Yeniden gerçek dinlerine döndüler. Fakat büyük bir çoğunluğu pes etti. Gerçek bir biçimde Katolik Hıristiyan dünyasına girdiler. Yahudi kimlikleri süratle kayboldu. Günümüzde Portekizin Belmonte şehrinde küçük bir Hıristiyan grup, hala Yahudi geleneklerini sürdürmeye devam ediyorlar.
Mayorka adasından İsrail’e gelen bir grup insan, kökenlerinin Marranolara dayandığını açıklamalarına rağmen, bir süre sonra yeniden Mayorkaya geri döndüler.
Yeni laik düşünceye göre insanların inanışları ve yaşama biçimlerinde özgür bırakılması gerekliliği savunulmaktaysa da, hala bu tip davranışların yok olduğu söylenemez. Aynı tip davranışlara 20. yüzyılda faşist idareyle yönetilen ülklerde rastlanmıştır. Örneğin Nazi yönetimi dönemindeki gaz odaları, Gulag takımadalarında, Bosna’da yapılan ve günümüzde hala yapılmaya devam eden etnik temizlikler ve dehşet verici olaylar elan hayatlarımızın içinde süregelmektedir.

devam edecek…