İsmi küçük, kendi büyük mutfak: KITCHENETTE

İlk açıldığı günden bu yana, bir “alışveriş merkezi” değil de, “yeme-içme merkezi” olduğu iddia edilen Kanyon kış aylarında da güncelliğinden hiçbir şey kaybetmemiş görünüyor. Gerek sinema katındaki atıştırmalık café`leri, gerekse farklı lezzetler sunan restoranlarıyla, bu dev yapı gerçek bi

Toplum
9 Ocak 2008 Çarşamba
Bu haftadan başlayarak, size Kanyon’un restoranlarını teker teker tanıtmaya çalışacağım. Bir gurme ya da bir degüstatör olarak değil – ne haddime! – yalnızca güzel yemek yemekten hoşlanan bir “müşteri” olarak... İlk durağımız, adı küçük mutfak anlamına gelen ve Kanyon’un en alt katında yer alan Kitchenette.
Cumartesi öğlen olduğu için mi böylesine bir izdiham vardı, yoksa burası her gün her saatte mi böyle dolu, bilmiyorum, ancak içeri girdiğimizde iğne atsanız yere düşmezdi. Girer girmez, isminizi alıyorlar, uzunca bir listenin “en altına” ekliyorlar ve yaklaşık olarak ne kadar bekleyeceğinizi söylüyorlar. İçerideki yemek kokuları insanın iştahını iyice kabartacak cinsten. Neyse ki bekleyişimiz çok uzun sürmedi, benimse beklerken etrafıma bakacak zamanım oldu.
Kitchenette’in dekorasyonu bir evin mutfağını andırıyor; masaları tahtadan, üzerlerinde örtü yok, çatal bıçağınız, kenarları yeşil çizgili, dörde katlanmış mutfak bezlerinin üzerinde getiriliyor. Bir köşede çeşit çeşit ekmeklerle dolu kocaman bir dolap duruyor. Duvarlarda ise, üzerinde beyaz tebeşirle notlar yazılmış – Kahvaltı servisimiz sabah 08:00’de başlıyor ya da Kitchenette ev şarabımızın kadehi 11.00 YTL gibi – küçük kara tahtalar asılı. Bazı duvarlarda ise dev aynalar var. İlk bakışta tam bir Fransız bistrosu sıcaklığında… Garsonların giydikleri – daha doğrusu peştamal usulü bellerine bağladıkları – uzun beyaz önlükler çok hoş.
Masamıza geçer geçmez mönülerimiz geldi. Kitchenette üç öğün servis veren bir mekân. Zengin kahvaltı tabakları, çorbaları, salata, pizza ve sandviç tarzında öğlen atıştırmalıkları ve büyük porsiyonlu “ana yemekleri” var. Bir de mönünün en alt köşesindeki, gündelik olarak değişen “günün spesiyaliteleri”. Hafif bir öğle yemeği için gözüm doğruca “Salatalar” a gitti. Fiyatları 11.00 ile 19.00 YTL arasında değişen çeşit çeşit salataları var: Niçoise’ından, hellim peynirlisine, levreklisinden, panzanella’ya. Panzanella, türlü yeşillikler, şeri domates, kızarmış pide, tulum peyniri ve fesleğen ile yapılan ve nar ekşisiyle tatlandırılan nefis bir salata. Şiddetle tavsiye ederim! Yanında da bir kadeh kırmızı şarap tabii...
Pizzaların fiyatları 12.00 ile 20.00 YTL arasında. Ana yemekler – balık ağırlıklı – biraz daha pahalı 15.00 YTL’den başlıyor. Yemeklerin yanında almak istediğiniz garnitürü kendiniz seçiyorsunuz, yemek listesinin altında bir de “garnitür listesi” var. Ve tabii, esas mönüden ayrı olarak getirilen, tam bir sayfalık tatlı listesi... Yemek yediğimiz süre boyunca, yanımızdan geçen cheese cake’lerden, brownie’lerden ve crème brulée’lerden gözlerimizi ayıramadık. Salatanın ardından – az kalori aldık nasılsa – birer tatlı iyi giderdi. Oyumuzu meyveli bir tarttan ve birer macchiato’dan yana kullandık. Ne de iyi bir kararmış! Gerçi aklınızda olsun, tatlı almak istemezseniz, küçük bir metal tepsi içinde sunulan, kahveniz ve suyunuzun yanında, ağızda eriyen çikolatalı kurabiyeler ikram ediyorlar.
Ve korkulu an geldi çattı: hesap vakti. Hizmet kalitesine, güler yüzlü servise, yemeklerin lezzetine ve kaliteli ortama kıyasla hesap gayet makuldü. Hesapla birlikte gelen “müşteri memnuniyeti” formunu zevkle doldurdum. Karnımız tok, içimiz ısınmış bir halde kendimizi buz gibi bir havaya teslim ettik. Tekrar görüşmek üzere Kitchenette!