ÖYKÜLERİMİZDEN...

MUTLULUĞUN SIRRILuiza Uçki SEVİLuna iki çocuklu bir kadındır. Her anne gibi çocuklarına adeta tapar. Onların iyi olması için canla başla çalışır çabalar.Bir sürü de dostu vardır. Gündüzleri arkadaşlarıyla görüşür. Sohbetler, çaylar, ikramlar ve kahkalarla örülü geçen günü çocuklarının eve gelmesiyle

Kavram
9 Ocak 2008 Çarşamba
Herşey oldukça güzeldir. Luna’nın arkadaşları hep kayınvalidelerinden, görümcelerinden anekdot gibi olaylar anlatırlar. Teknoloji çağı bile bitirmez bu hadiseyi. Tüm dönemlerde ve süreçlerde insanlar eşlerinden veya onların ailelerinden şikayetçidirler. Biri: “Ben on senedir kayınvalidemle konuşmuyorum. Kızım benimki de şans işte! Kadın her işimize karışıyordu. Bu evi alın. Bu arabayı satın. Şunu yapın. Tamam belki iyiliğimiz için ama yeter. Benim hayatıma kimse karışamaz. Artık görüşmeye görüşmeye çocuklar babaannelerini tanımıyorlar bile. Kırk yılda bir götürür kocam onlara. Zaten bizimkiler de sevmiyor onları” diye açıklar.
Bir başkası: “Ben de görümcemden şikayetçiyim. Bir mirası olayı için kavga ettik. Bir selamammız kaldı. Şimdi benim çocuklarım halalarını tanımıyorlar. Onu görünce ürküyorlar. Ne yarar var ki onlardan?” diye belirtir.
Bir başkası: “Eskiden Cuma geceleri eşimin ailesiyle buluşurduk. Kayınpederim vefat ettiğinden beri kadın bizi çağırmıyor. Çocuklarımız zaten sürekli kavga ediyorlardı. İyi oldu bir bakıma görüşmememiz; çünkü çocuklar yüzünden iş büyüyordu. Senin çocuğundan benim çocuğum derken tatsız bir gece yaşıyorduk. Beş senedir, çok fazla görüşmediklerinden kuzenlerin arası buz gibi. Boşver ‘Ne fayda var ki kuzenlerden. Ben oğluma bilgisayar aldım. Onunla oyalanıyor diye açıklar.
Ardından konu çocuklara gelir. Biri: “Ben yemem içmem çocuğumu en iyi okullara götürürüm. Onlar bizim canlarımız” diye açıklar. Herkes onu destekler. Hepsi çocukları için yapamayacakları fedakarlık olmadığını savunurlarken kapı çalınır. Gelen Luna’nın kayınvalidesidir. İçeri hışımla girer: “Kızım tam üç saatir seni telefonla arıyorum. Herhalde açık kaldı. A be kızım cebin de kapalı. Oğlunun okulundan seni arıyorlar bulamıyorlar. Bir ödevini evde unutmuş. Alayım de götüreyim ben. Senin arkadaşların var. Ver ben gideyim! diye hışımla çıkışır.
Luna: “Anneciğim, çok teşekkür ederim. Kusura bakma. Telefonumuzu kesmişler. Cep telefonumu da bugün kocama verdim. Ona lazımmış. İş yerinde tutmuyor galiba. Buraya kadar zahmet ettin. Dur sana bir kahve yapayım. Senin sevdiğin tatlıdan da var.” Der kibarca.
Büyük bir tatlılıkla onun gönlünü alır. Kadıncağız biraz dinlendikten sonra torunun ödevini alıp dışarı çıkar.
Biri: “Bravo sana! Kızım sende peygamber sabrı var. Kadın seni hepimizin önünde azarlıyor, hem de durup nedeninin öğrenmeden. Sen de kadını el üstünde tutuyosun. Yok valla ben olsam...” diye başlayan tartışma alevlenir...
Luna herkesi susturur: “Hepiniz çocuklarınızı çok sevdiğinizden bahsettiniz biraz önce değil mi? Çocukların mutluluk reçetesi nedir biliyor musunuz? Ne okullar, ne marka kıyafetler ne de bilgisayarlar. Onlar ancak aile sevgisini doyasıya alırlarsa mutlu olabilirler. Kendinizi düşünün. Siz de bir gün babaanne, hala, anneanne olacaksınız. Çocuğunun yavrusuna kötü bir yapmak ister misiniz? Hayır. Ne yaparsan onların iyiliği için olacaktır. Onlar bizden tecrübeliler. Tabi ki hayatımıza müdahele edecekler. Etmeseler vicdan azabı çekerler. Onlar bizi, çocuklarımızı seviyorlar. Bu sevgiden mahrum bırakmayın çocuklarınızı.
Sen bu insanlara her küçücük olayda küsüp darılırsan olan yavrularına olur. Hani onlar için her türlü fedakarlıkta bulunacaktın. Bu yaptıklarınızla çocuklarınızı hala, babaanne ve kuzen sevgisinden mahrum bırakmışız sizce bu doğru birşey mi? Bir çocuğa verilebilecek en değerli şey aile paylaşımıdır. Bırak kuzenler kavga etsinler ama birlikte büyüsünler. Biraz üç maymunu oynamak şart ama, aile ilişkilerini hep sağlam tutmalıyız. Bırakın çocuklar büyüdükleri zaman geriye dönüp bakınca hatırlayacakları güzel, mis kokulu aile tabloları olsun, aile içi huzursuzluklar, sürtüşmeler değil!!! Ben hep bu felsefeyi güderim. Hep sevgiyle yaklaşırım. Bir yanlış görsem bile susarım, anlayışla karşılarım. Çocuklarımın bu kutsal güzelliklerinden mahrum kalmasını asla istemem. Evet bu zorsa yapın. Kendiniz için değilse en değerli varlıklarınız için yapın. Göreceksiniz sevginin açamayacağı kapı yoktur” der. Kapı çalınır. Luna’nın kayınvalidesi gelmiştir: “Kızım, aşağıda taksi bekletiyorum. Oğluna ödevi yetiştirdim. Telefon tamircilerini aradım birazdan geliyorlar sana. Bunu da sana aldım: Yeni bir cep telefonu. Tek telefonla sıkıntı çekmeyin, preşyada. Akşama bize gelin. Palamut aldım, sen seversin” deyip aceleyle gider.
O sırada Luna’nın oğlu gelmiştir. Havalara uçar: “Yuppi! Akşam büyükbabamlara gideceğiz. Anne ne olur bu gece ben orada kalayım. Lütfen anneceğim kocaman açtığı gözleri pırıl pırıl parlarken.
Arkadaşları meraklı bakışlarla süzerler onu. Kimi mesajı almıştır. Kimisi ise yaptığı hatalara aynı yerden devam edecek gibidir. Luna ise huzurludur. Akşama ne giyeceğini ve yaptığının ne kadar doğru olduğunu düşünürken…