Peretz: Suudi Plani`ni müzakerelere temel teşkil etmeli

İsrail Başbakanı Ehud Olmert bu hafta diplomatik görüşmelerini yapmak üzere Avrupa turuna çıktı. Pazartesi günü Berlin`de Almanya Başbakanı Angela Merkel ile görüşen Olmert, çarşamba günü İtalya Başbakanı Romano Prodi ve Papa XVI. Benedikt ile görüştü. Olmert`in ana gündemini İsrail-Filistin meselesi ve İran`ı

Toplum
9 Ocak 2008 Çarşamba

Savunma Bakanı Amir Peretz, pazar günü yaptığı açıklamada, İsrail’in 1967 sınırlarına çekilmesi ile iki devletli bir çözüm önerisi sunan Suudi Barış Girişimi’nin İsrail ve Filistinliler arasında yapılacak müzakerelere temel oluşturması gerektiğini söyledi

2002 yılında düzenlenen ve İsrail’in bugüne kadar resmi olarak dikkate almadığı barış planı, Filistinliler ve diğer Arap devletleri ile kapsamlı bir barış anlaşmasına varılabilmesi için İsrail’in 1967 sınırlarına çekilmesini talep ediyor. Tasarı, 194 sayılı BM kararına uygun olarak, Filistinli mülteci sorunu için “üzerinde anlaşılmış ve adil bir çözüm” çağrısında bulunuyor. 194 sayılı karara göre, “evine dönmek ve komşularıyla barış içinde yaşamak isteyen mültecilere, mümkün olan en yakın zamanda geri dönebilmeleri için izin verilmelidir.”
İsrail’de bir konferansta konuşma yapan Amir Peretz, Filistinli liderler ile başarılı bir müzakere sürecine girilmek isteniyorsa İsrail’in “gerçek bir politik ufuk” sunması gerektiğini söyledi. Peretz, İsrail’in “müzakerelerin temeli olarak Suudi planı üzerinde çalışması gerektiğini” de ekledi. Peretz, Ekim ayında Tel Aviv Üniversitesi’nde yaptığı bir konuşmada da, “Suudi barış girişimini müzakerelerin temeli olarak görmeliyiz” diyerek benzer bir açıklama yapmıştı. Peretz ayrıca, “Bu Suudi planını benimsediğimiz anlamına gelmiyor, ancak plan bir temel teşkil edebilir.” demişti.
Şin Bet eski Başkanı Milletvekili Ami Ayalon de, Washington’da Avigdor Lieberman ile birlikte katıldığı Saban Forumu’nda Suudi planını destekleyen benzer açıklamalarda bulundu. Ayalon, “Lübnan Savaşı, İsrail’in Yol Haritası ve kendisinin varolma hakkını tanıyan Suudi Planı’nı temel alan yeni bir politik sürece girmesini zorunlu kıldı.” dedi. İşçi Partisi Milletvekili Ophir Pines-Paz, ABD Senatörü Joe Lieberman’a, Hamas liderliğindeki FÖY hükümetinin müzakerelerin yeniden başlaması için koyulan uluslararası koşulları kabul etmeyerek ilişkileri çıkmaza sürüklediği göz önünde bulundurulursa, İsrail’in bu barış planını belli koşullar altında dikkate alması gerektiğini söyledi.
İsrail Başbakanı Ehud Olmert ise, iki hafta önce Kibbutz Sde Boker’de yaptığı bir konuşmada İsrail’in politikasında bir değişim olacağını ima etmişti. Olmert, “İsrail Devleti’nin tanınması ve ilişkilerin normalleştirilmesi yönünde – buna, örneğin, Suudi barış girişiminin bazı kısımları da dahil – Arap ülkelerinden çıkan sesler olumludur. Bu ülkeler ile olan ilişkilerin ilerletilmesi ve onların, Filistinliler ile aramızdaki iki taraflı müzakerelere olan desteklerinin kuvvetlendirilmesi yolunda çaba göstermeye hazırım.” demişti.
Birkaç hafta önce bir Arap internet sitesinde yayınlanan röportajında Halid Meşal, duruşunu değiştirmeyen Hamas’a halkın sırtını döneceğinden endişenip edişelenmediği sorusuna kısa bir cevap vererek, geçtiğimiz hafta ABD Başkanı George W. Bush ve parlementoya sunulan 160 sayfalık Baker-Hamilton raporundan daha anlamlı sayılabilecek bir açıklama yaptı. Meşal, “Halkımız liderleri hakkında şikayet etmeyecektir, çünkü kaçırdığımız bir diplomatik girişim fırsatı olmadığını onlar da biliyor. Halk, birinci ve ikinci intifadada direnişi seçmişti, İsrail tüm kapıları kapatıp tüm yolları kestiği sürece üçüncü kez de aynısını yapacaktır” dedi. Meşal bu sözleriyle, diplomatik çıkmazların Filistinli direnişçi cephelerin güçlenmesinde önemli rol oynadığını doğrularken, Bahreyn Dışişleri Bakanı Şeyh El-Khalifa da Arap Birliği adına yaptığı bir konuşmada Arap devletlerinin Arap-İsrail sorununa çözüm getirmek için İsrail ile bir barış anlaşması imzalamaya ve İsrail ile kapsamlı bir barış bağlamında diplomatik ilişkiler kurmaya hazır olduklarını söyledi. Şeyh El-Khalifa, bu tür bir gelişmenin bedeli olarak, İsrail’in işgal ettiği tüm Arap bölgelerinden çekilmesi, 194 sayılı BM kararı uyarınca Filistinli mülteci sorununa çözüm getirilmesi ve başkenti Kudüs olan bağımsız bir Filistin devletinin kurulmasını kabul etmesi gerektiğini sözlerine ekledi. Şeyh El-Khalifa, “geri çekilme” ile 1967 sınırlarını ya da uluslararası sınırları vurgulamayarak yerleşimlerin boşaltılmasından bahsetmezken, İsrail’e toprak değişimi ve mülteci sorununda veto hakkı gibi açık kapılar da bırakıyor.