Kur ve faizlerdeki yükselişin ekonomik aktivite üzerindeki etkileri

Ekonomik büyümenin göstergesi olan milli gelir rakamlarının üçüncü çeyrek sonuçları 11 Aralık`ta açıklanıyor. Bu veriler açıklanmadan önce, üretimin ve ekonomik aktivitenin gidişatına ilişkin fikir edinebilmek için öncü gösterge niteliği taşıyan verileri incelediğimiz zaman, iç talebin yavaşlamakta olduğunu g

Ekonomi
9 Ocak 2008 Çarşamba
Milli gelir rakamları 11 Aralık’ta açıklanacak...
Yapı Kredi Bankası Stratejik Planlama ve Araştırma Bölümü’nde her ay Öncü Göstergeler adında bir rapor hazırlıyoruz. Bu raporun amacı, ekonomik büyüme ile ilgili rakamlar açıklanmadan önce bazı göstergeleri inceleyerek ekonomik aktivitenin gidişatına ilişkin bir fikir edinmek. Zira, ekonomideki büyümeyi gösteren milli gelir rakamları üç ay gecikmeli olarak açıklanıyor ve bu arada neler olup bittiğine dair bazı öncü göstergelere ihtiyaç duyuyoruz. Bir örnek verecek olursam, bu yılın Temmuz-Eylül döneminin büyüme verileri ancak 11 Aralık’ta açıklanacak.
Ekonomik büyümeden bahsederken, tarım, sanayi, inşaat, finansal hizmetler, ulaşım, ticaret gibi çeşitli sektörlerdeki toplam üretim artışını kastediyoruz. Ancak, öncü göstergelerden elde edebildiğimiz bilgiler bize ancak sanayi üretimi hakkında bir fikir verebiliyor. Dolayısıyla, genel olarak ekonomik büyümenin ne yönde geliştiğini ancak milli gelir rakamları açıklandığı zaman görebiliyoruz.

Veriler, finansal piyasalardaki dalgalanmanın üretim üzerindeki etkisinin beklendiği kadar şiddetli olmadığını gösteriyor...
Yaz aylarından bu yana açıklanan üretim ve tüketim göstergeleri, Mayıs ve Haziran aylarında finansal piyasalarda yaşanan dalgalanmaların reel sektör üzerindeki etkilerinin tahmin edilenden daha gecikmeli olarak gerçekleştiğini ima ediyor. Ayrıca, bu etkinin ilk başta beklendiği kadar kuvvetli olmadığını söylemek de mümkün görünüyor. Son aylarda yaptığımız analizler, yılın üçüncü çeyreğinde iç talepte bir miktar yavaşlama olduğunu; ancak, güçlü ihracata bağlı olarak üretimin de gücünü koruduğunu gösteriyor. Aylık olarak açıklanan sanayi üretim endeksine göre, yılın ilk altı ayında %6.5 artan sanayi üretimi, üçüncü çeyrekte (Temmuz-Eylül) %5.8 artış kaydetti. Finansal piyasalarda yaşanan dalgalanmanın boyutları göz önünde bulundurulduğunda, üçüncü çeyrekteki üretim artışının gayet güçlü olduğunu söyleyebiliriz. Dolayısıyla, ekonomik büyümedeki yavaşlamanın yılın son çeyreğinde daha belirgin olacağını tahmin ediyorum.

Hem otomotiv, hem de beyaz eşya sektöründe üretim gücünü koruyor...
Bu yazıda daha çok Ekim ayı üretimine ilişkin göstergeleri inceleyeceğim. Ekim ayı sanayi üretim endeksi ise 8 Aralık tarihinde açıklanacak ve üretimin gidişatına ilişkin daha net bir fikir verecek. Ekim ayı üretimine ilişkin gösterge olabilecek verilerin başında, otomotiv ve beyaz eşya sektörüne ilişkin üretim verileri geliyor. Ekim ayında, her iki sektörde de üretimin arttığı dikkat çekiyor. Özellikle, beyaz eşya sektöründe üretim oldukça kuvvetli görünüyor. Bu sektörde, Ekim ayı üretimi geçen yılın aynı ayına kıyasla %19.4 büyüdü. Üretimin kaynaklarına bakıldığında, otomotiv sektöründe iç satışların çok ciddi bir şekilde düştüğü ve üretim artışının tamamen ihracat kaynaklı olduğu dikkat çekiyor. Son altı aylık dönemde, otomobil ihracatı %36 gibi çarpıcı bir artış kaydetti. Bu dönemde, otomotiv sektöründeki toplam ihracat ise %29 arttı. Beyaz eşya sektöründe ise durum biraz daha farklı görünüyor. Nisan ayından bu yana beyaz eşya satışları bazı aylarda bir miktar geriliyor; bazı aylarda da artıyor. Dolayısıyla, bu sektörün satışlarında çok istikrarlı bir eğilimden söz etmek mümkün olmasa da, son altı aylık dönemin ortalamasına bakıldığında geçen yılın aynı dönemi ile yaklaşık aynı seviyenin korunduğu görülüyor. Özet olarak, otomotiv sektörünün aksine, beyaz eşyaya ilişkin iç talebin nispeten güçlü olduğu söylenebilir. Bunun, Mayıs ayına kadar inşaat sektöründe gözlenen canlanmanın bir sonucu olarak değerlendirilebileceğini düşünüyorum. Beyaz eşya ihracatı ise, otomotiv sektörüne benzer bir şekilde, oldukça hızlı artmayı sürdürüyor. Nitekim, son altı aylık dönemde, beyaz eşya ihracatı %35 artış kaydetti. Buna bağlı olarak, söz konusu sektörün üretiminde %24 gibi oldukça kuvvetli bir büyüme gerçekleşti.
Bu verilerin yanısıra, Ekim ayında ithalatın da %10.8 artmış olması sanayi üretiminin artmaya devam ettiğinin bir göstergesi olarak kabul edilebilir. Zira, ithalatın alt kalemlerine baktığımızda, sermaye malı ithalatının %1 civarında arttığını, tüketim malı ithalatının %10 gerilediğini, ara malı ithalatının ise %15 gibi yüksek bir oranda arttığını görüyoruz. Ara malı ithalatının artıyor olması da sanayi üretiminin bir göstergesidir. Özet olarak, üretime ilişkin öncü göstergeler, üretim artışının Ekim ayında da sürdüğüne; ancak, yılın ilk yarısına kıyasla hız kesmiş olduğuna işaret ediyor.

Tüketime ilişkin göstergeler belirgin bir yavaşlamaya işaret ediyor...
Otomotiv sektöründeki yurtiçi satış rakamları tüketim kapsamındaki en olumsuz veri olarak dikkat çekiyor. Haziran-Ekim döneminde yurtiçi otomobil satışları %32 gibi keskin bir düşüş kaydetti. Öte yandan, tüketim malı ithalatı da Ağustos ayından itibaren gerilemeye başladı. Tüketim malı kapsamında gerilemenin ise tamamen binek araçları ithalatından kaynaklandığını görüyoruz.
Son aylarda iç talebin azalmakta olduğuna işaret eden bu verilerin yanı sıra, tüketimdeki gerilemenin çok da kuvvetli olmayabileceğini, sadece bir yavaşlama şeklinde gerçekleşmekte olabileceğini ima eden veriler de bulunuyor. Örneğin, daha önce de bahsetmiş olduğum gibi, beyaz eşya sektöründeki yurtiçi satışlar artmaya devam ediyor. Öte yandan, tüketici kredilerindeki artış hızı yılın ilk yarısına kıyasla önemli ölçüde azalmış olsa da, tüketici kredileri artışını sürdürüyor. Tüketici kredileri kapsamında, sadece otomobil kredilerinin gerilemekte olduğu dikkat çekiyor. Dolayısıyla bu veriler de, otomotiv sektöründeki satış verileriyle paralellik taşıyor. Otomobil kredilerinin aksine, konut kredileri ve ferdi krediler artmaya devam ediyor. Örneğin, Mart-Mayıs döneminde konut kredisi stokundaki ortalama haftalık artış 350녘 milyon YTL civarındayken, bu tutar Ağustos ayında 28 milyon YTL’ye kadar geriledikten sonra tekrar büyümeye başladı. Kasım ayının ilk üç haftasındaki ortalama artış 60 milyon YTL oldu. Bu da, yaz aylarına kıyasla sınırlı bir toparlanma olduğunu gösteriyor. Öte yandan, kredi kartı verileri de uzun zamandır oldukça sabit bir seyir izliyor. Bu da, tüketimde bir durgunluk olabileceğini, ancak bunun çok şiddetli olmadığını ima ediyor.
Özet olarak, Mayıs ve Haziran aylarındaki dalgalanmaların ardından yükselen faiz oranlarının iç talep üzerinde olumsuz bir etkisi olduğu açıkça görülüyor. Bu etkinin üçüncü çeyrekte biraz daha kısıtlı kalmış olabileceğini, dördüncü çeyrekte ise daha belirgin olabileceğini tahmin ediyorum. Ancak, yine de tüm veriler bir arada değerlendirildiğinde, tüketimde gerçekleşen yavaşlama çok şiddetli bir durgunluk görüntüsü arz etmiyor.