Bir Hanuka öyküsü: İtiraf

Baruh ile Hayim çok samimi iki dostturlar. Aynı zamanda iş ortağı, komşu ve arkadaştırlar. Arkadaşlıkları yıllara dayanır. Baruh`un iki ikiz kızı, Hayim`in iki oğlu vardır. İlk başlarda çocuklar küçükken hiç sorun yoktur. Yıllar geçip oğulları evlenince Hayim farklı düşünmeyi başlar. Büyük oğlu bi

Kavram
9 Ocak 2008 Çarşamba
O gün Hanuka bayramının 1. günüdür. Hayim arkadaşı Baruh’un evine gider. Rina ve Rifka Baruh’un ikiz kızlarıdır, en güzel elbiselerini giymişler, ev pırıl pırıl, Hanuka mumları yakılmış, pencerenin önüne konmuş, mis gibi kokan yemekler masayı süslemiştir. Karısı ve kızları Hanuka şarkıları söyleyip, dans ederlerken, Baruh’un mutluluğu gözlerinden okunmaktadır. Bu öyle bir atmosferdir ki, Hayim’in içi sızlar. Kendisini ve oğullarını düşünür. O yapayalnızdır. Sevilmez. Kızları Baruh’a sarılıp öperler. Bu ne mutluluktur. Ya nerede? O nerede hata yapmıştır. Çabucak kaçarcasına evine gider. Hüngür hüngür ağlar. O kadar kıskanmıştır ki... “Bu Baruh çok şanslı. Çok seviliyor” diye düşünür ve içine sanki bir yara olmuştur.
Günlerce bu geceyi düşünür günlerce bu tablo kafasına kazınır. Kıskançlığı gün geçtikçe büyümekte, hep kendisine acımaktadır.
Günlerden bir gün, bir Şabat günü sinagogda dua ettikten sonra verilen seudada iki yakışıklı genç gözüne ilişir. Bunlar yurt dışından gelmişlerdir. Onlara yakın bir yere ilişir. İngilizce bildiği için sohbet etmeye koyulurlar. Derken gençlerden biri Baruh’un ikiz kızlarını sorar. Nasıl kızlardır?
Onları tanıyor mudur? Onları çok beğenmiştir. Yıllar önce elinde doğan bu ikiz kızları tanımak mı? Tabii tanıyordur. Tekrar gözünün önüne o mutlu tablo gelir. Hanuka gecesi yaşanılanlar. Aynı kıskançlık dalgası tüm vücudunu kaplar ve “Evet bu kızlar çok kötü kalplidirler” diye başlayarak ne kadar aklından geçirdiği kötülük varsa gerçekmiş gibi anlatır. “Oh işte Baruh kızlarını da evlendirirse mutluluğu çift kart artacak. Artık bu kadarı da fazla” diye düşünür. Hayim’in küçük oğlundan iki torunu vardır. O hafta onları görmeye gider. İki küçük erkek çocuk... O kadar sevimlidirler ki... Hayim onlara hediyeler alır. Sevgiyle dolu yüreği onları öpüp koklayacaktır. Nerede? Anneleri onları zehirlemiştir. Dedelerini görmek bile istemezler ama hediyeleri alırlar. “Git, evimizden!” derler. Hayim kapıya yıkılır. Hüngür hüngür ağlar. Akşam olanları karısına anlatır. Gelinleri hayırsızdır, oğullarını da etkisi altına almıştır. Ama torunları onu niye sevmezler?
Hayim günlerce ağlar. Derdini kimselere anlatmaz. Birkaç kez ona arkadaşı Baruh’un kızları için sorulduğunda hep kötülük anlatır. Böylece kendini daha iyi hisseder.
Birkaç ay sonra gece yarısı çalan bir telefon ona durumu anlatır. Torunlarından birinin vücudu tümden yanmış, diğeri ise merdivenlerden yuvarlanmış ve beyni zedelenmiştir. Hemen hastaneye koşar. Hizmetçileri anneleri evde yokken sözde kazayla çaydanlığı çocuğun üstüne devirmiştir. Torunlarından ikisi de yoğun bakımdadır. Oğlu ve gelini hüngür hüngür ağlarken, bu olayı duyan karısı fenalaşır ve kalp krizi geçirir. Birkaç hafta sonra da vefat eder. Hayim hayatta yapayalnız kalmıştır. O hafta gittiği bir arkadaşının evinde rabbiye rastlar. Ona olanları anlatır. Rabbi ise ona “hayat bir sınavdır, herşey insanlar için” der. Bu sefer gözünden hiç gitmeyen mutlu Hanuka tablosunu düşünen Hayim, hıçkıra hıçkıra ağlamaya başlar ve rabbiye herşeyi bir bir anlatır. Rabbi ona “çok yanlış yapmışsın, belki duyguların çok güçlü ama şunu bil ki, etrafımızdaki kardeşlerimizden biri üzülürse, tüm dünyadaki kardeşlerimiz bunu kendi dertleri saymalıdır. Bir kişiye kötülük istediğinde, bu kötülük sana geri gelir. Bet Ha Mikdaş neden yıkılmıştır sanıyorsun? Sebepsiz kıskançlık! Herkesin ayrı bir kaderi vardır. İnsan doğmadan bir ay önce yüce Tanrı insanların kaderlerini yazar ve belirler. Sen masum iyi kalpli genç kızların evlenmesine engel olmuşsun. Bu çok büyük bir günah. Toramızda yuva yapmak ne denli kutsalsa, bir yuvanın yapılmasını engellemek o kadar büyük bir günahtır. Kendini arkadaşına affetrirsen iyi olur. Oruç tutmalı, fakirlere para vermelisin. En önemlisi tövbe etmeli, bir daha böyle şeyler yapmamalısın” diye öğüt verir.
O hafta Hayim Baruh’un yanına gider ve olanları tek tek anlatır. Çok üzgün olduğunu ve onu bağışlamasını söyler. Baruh “arkadaşlardan duymuştum ama hiç inanmamıştım” der. Fakat sen istemeyerek de olsa bana bir iyilik yaptın. O gençler, yakışıklı iyi gençlerdi ama şimdi iki kızım daha iyilerini buldular. Kızlarım en azından gurbete gitmiyor” diye sevincini belirtir.
İki hafta sonra Rina ve Rifka aynı gün iki kuzenle muhteşem bir düğünle evlenirler. Düğünde Hayim’in daha evvel uydurduğu kötülükleri duyan başka bir arkadaşı şöyle der: “Sen bu güzel ikizlerin kısmetini engellemeye çalıştın ama onlar ne kadar iyi kızlar ki, yüce Tanrı onlara daha iyi kısmetler yolladı. Unutma ki, hiçbir insanoğlu yüce Tanrı’nın yazdığı kaderi ve alınyazısını bozamaz.
İyi insanlar bazen çekseler de, iyilik melekleri hep onların yanındadır. Bazen yüce Tanrı yüzünü saklasa da yardım eli hep iyi insanların üstündedir” der.
Bir sene sonra Rifka ve Rina başlarına kırmızı kurdeleler takmışlar, kendi ikizlerini doğurmuşlardır. Onların da kendileri gibi; kişer ikiz kızları olmuştur. İki gün sonra Hanuka bayramıdır. Her bayram olduğu gibi Baruh Hayim’i evine çağırır. Bu sefer de dışarıda kar yağarken, sıcak şöminenin etrafında toplanan aile Hayim’i bağırlarına basarlar. Hayim çok üzgün ve çok pişmandır. Karısı öldükten sonra küçük oğlu tümden ilişkisini kesmiş, büyük oğlu da onu hiç aramamıştır. Halbuki Rifka ve Rina ona “hoşgeldin” demişler, elini öperek, masalarına buyur etmişlerdir.
Hanuka duası okunur. Mumlar yakılır. Hanukiya pencerenin önüne konulur. Şarkılar söylenir, hikayeler anlatılır ve kestaneler yenir. Hayim boş ve karanlık evine döner. Yaşlı kalbi o gece durur ve gözlerini hayata kapatır.
Baruh gerek cenazesinde, gerek yas döneminde hep dualar okur. Daha sonraki yıllar Hayim’in ölüm günü Rina ve Rifka tarafından unutulmaz ve duası yapılır. Çok yaşlı bir komşuları oğluna anlatır. “Bu Hayim yıllar önce bu kızların evlenmelerini engellemeye çalıştı, kötülük anlatı. Ama onlar ailesinin bile unuttuğu Hayim’e sahip çıktılar.

* Hiçkimse yüce Tanrı’nın yazdığı kaderi değiştiremez. İnsanlar doğmadan önce alınyazıları yazılmıştır.
* Tanrı’nın iyilik dolu eli ve merhameti iyi kalpli insanların üzerindedir.
* İyi yazgıların üstümüze olması dileğiyle MUTLU HANUKALAR....