Tire Yahudi mezarliği korunuyor mu?

Anadolu`da yaşamış ve günümüzde yok olmuş Yahudi topluluklarının kültür miraslarının korunması tarihi açıdan büyük önem taşımaktadır. İzmir Karataş Musevi hastanesi Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Davi Habif, Tira Yahudi Mezarlığı`na ait mezar taşlarının koruna altına alınması için yapılan çal&

Perspektif
9 Ocak 2008 Çarşamba
Karataş Musevi Hastanesi yönetim kurulu üyesi olarak, cemaat içindeki kurumların bir araya geldiği toplantıların birine katılmış ve bu toplantıda mezarlıklarımızın kötü durumuyla ilgili olarak yapılan kederli ve çaresiz konuşmalardan çok etkilenmiştim.
Yıkılma tehlikesi altındaki bu mezarlıklardan biri de Tire mezarlığıydı. Kısa bir süre sonra, Tire’li bir ilaç mümessilinin yönlendirmesiyle Tire tarihi hakkında bilgi sahibi olan emekli bir öğretmenin telefonuna ulaştım. Aynı dönemde, rastlantı eseri olarak muayene ettiğim bir işadamının da işyerinin Tire’de olduğunu öğrendim. Yaptığım organizasyon sonrasında bu kişilerle Tire’de görüşmek üzere randevulaştık. Görüşme Nisan 2004’de, Tire öğretmen evinde gerçekleşti. Toplantıda, işadamı ve öğretmen beylerin arkadaşlarıyla birlikte toplam altı kişiydik. Toplantı sonrasında Tire Organize Sanayi içindeki Yahudi Mezarlığı ile Gökçen yolu üzerinde, Kürdüllü köyünün altındaki Manda Çayı kenarına atılmış çoğu kırık, yer yer toprak altında ve bitkilerle kaplanmış olan mezar taşlarını görmeye gittik. Organize sanayi içindeki mezarlık nispeten iyi durumdaydı. Ancak, mevsim itibarıyla suyu çekilmiş olan çayın kenarında ve yatağında bulunan taşların durumu içler acısı olup, insana hüzün veriyordu. Orada bulunan herkes gördüklerinden müteessir oldu. Ben ise o güne kadar bu taşlardan haberdar değildim. Buna rağmen oluşan psikolojik ortamın verdiği güç ve enerjiyle o anda planımı oluşturdum ve devletin mali ödemelerinin yetersizliği, bürokratik engellerin varlığı nedeniyle projemin ancak özel sektör desteği ile gerçekleşebileceğini kavradım. Fikirlerimi o sırada yanımda bulunan, dostum Birol Ceren, ortağı Naci Ulusoğlu ve Tire’li işadamı Hüseyin Çapkınoğlu’na açıkladım. Birol ve Naci Bey’lerin Tire Organize Sanayi içinde İtalyan ortaklı Bozetto Kimya fabrikaları vardı, Naci Bey de Organize’nin yönetim kurulu üyesiydi (Naci Bey daha sonra yönetim kurulunun başkanı oldu ve nispeten yakın bir zamanda ani bir kalp kriziyle aramızdan ayrıldı. İyi kalpli bir dostumuz ve güçlü bir destekçimizi kaybetmiş olduk. Onun zamansız ölümü yeri doldurulmayacak bir boşluk bıraktı. Bu vesileyle kendisine Allah’tan rahmet diliyorum.). Tire Organize Sanayi içindeki çok sayıda hissedarın varlığı, bu mezar taşlarının taşınma maliyetinde, hissedar başına düşen payı çok azaltıyordu. O dönemde Organize Sanayi’ne ait atıl durumdaki iş makineleri de ek bir maliyet getirmiyordu. Planlanan düzenlemelerden sonra, mevcut mezarlığın yanına bir cami ve bir şapel yapılarak tüm dünyada eksikliği hissedilen hoşgörü ortamı vurgulanarak buranın tanıtımı yapılabilir ve belediyenin işbirliğiyle turistik ziyarete açılabilirdi. Bu düşünce ile gerçekleşemeyen İsrail sermayeli İzmir Teknopark projesini hatırlatarak, İsrailli ve Musevi işadamlarının yatırım yapmaları için gayret sarf etmek gerektiğini belirttik. Keza İsrail’in Yehud şehrindeki Tire sokağını anımsatarak iki ülkenin ticari ilişkilerle yakınlaşması ve karşılıklı ziyaretlerin yapılması konusunda heyecanlı ve samimi temennilerde bulunduk.
Tire Organize’nin müdürü Galip Kılınç’la yaptığımız müteakip görüşmelerle bu prensip kararını hayata geçirdik. İlk görüşmemizden yaklaşık bir ay sonra, dört-beş gün içinde mezar taşları Tire Organize Sanayi’nin yönetim binalarının yanına taşındı. Taşıma işlemleri ve görüşmelerin çoğu ileride bir belgesel yapılması fikriyle tarafımdan fotoğraflandı.
Taşıma işlemi sonrasında, taşların yan taraflarına mavi ve kırmızı sprey boyalarla numaralar yazdırdım. Öncelikle mavi ve kırmızı boyalarla doksan dokuzar taşı numaraladık. Geri kalan taşları ise (yüz otuz kadar) kırmızı boyayla numaralayıp yanlarına nokta koyduk. Böylece diğer kırmızı numaralı taşlardan ayırdık. Sonuç olarak toplam üçyüzotuz civarında taşı işaretledik. Bu taşların tümünü numaraları görülecek şekilde tek tek fotoğrafladım. Böylece kayıplar olduğu takdirde saptayabilecektik. Mezar taşları daha sonra yönetim kurulu binalarının inşaatı nedeniyle bulunmaları gereken yere, yani Yahudi mezarlığına taşınmıştır. Taşıma ve zemin düzeltme işlemleri tamamıyla Tire Organize tarafından gerçekleşmiş, bu işlemle ilgili cemaatimize yaptıkları mali yardım talebi karşılık bulmamıştır.
Ege Üniversitesi Tarih Bölümü’ndeki hocalardan Yahudi mezarlıklarındaki taşların akademik kayıt altına alınması yönündeki talebimiz karşılık bulmamıştır. Tire’deki mezar taşlarının üstündeki yazıların çevirisi de gerçekleşememiştir. İbranice bilen cemaat mensuplarıyla görüşülmüş ve yardım teklifimiz kabul görmüştür. Ancak yazıların fotoğraflanması yetersizdi ve sistematik eksikliğimiz vardı.
Bu mezarlığın bizden önceki geçmişine kısaca baktığımızda: 1950’lerin sonu ile 1960’ların başında Tire’deki Yahudi mezarlığı, belediye tarafından kaldırılmış ve bulunduğu yere SSK Hastanesi yapılmıştır. Taşıma masrafları yakınları tarafından ödenen yirmi kusur mezar şimdiki Tire Organize Sanayi Bölgesi içindeki bir tepeye taşınmış, geri kalanı Kürdüllü köyünün altındaki Çay’ın kıyısına üç-dört yıla yayılan zaman diliminde atılmıştır. Köye yol yapılınca taşlar  yolun iki yanına saçılmış ve daha fazla zarar görmüştür.Mevcut taşların bir kısmı sulama sistemlerine destek olarak kullanılmış,bir kısmı Çay’ın akan sularıyla sürüklenmiş ve bir kısmı iddiaya göre köydeki evlerin yapımında kullanılmıştır.Sürüklenen ve inşaatlarda kullanılan taşlar için ayrı bir emek harcamak gerekmektedir. Mezar taşlarına ait naaşlar muhtemelen Seferihisar-Sığacık’taki bir depoya nakledilmiştir. Taşların üstündeki isimlerin okunmasından sonra Sığacık’taki deponun kayıtlarının taranması ve ardından bulunan kemiklerin dini vecibelerinin yerine getirilerek tekrar defni bir emek konusudur. Şu an Tire’deki Yahudi Mezarlığı yabani otlarla kaplıdır ve ulaşmak için, özellikle yaşlılar için zor olan bir rampadan çıkmak gerekmektedir. Ayrıca önceden yapılmış duvar tamamen yıkılmıştır. Kalıntıları yer yer görülebilmektedir. Dış etkenlere açık mezarlığın en kısa zamanda yüksek duvarlarla kaplanması gerekmektedir. Bu aynı zamanda kısa süre önce hayatı bırakan Tire’li ünlü işadamı ve değerli büyüğümüz Menaşe Barsimanto’nun (Kutlu) da vasiyetidir. Mezarlıkla ilgili bir web sitesi kurmak, burada taşların fotoğraflarının ve yazılarının değişik dillerde yayınlanması, turizm şirketlerinin tur programlarına buranın alınması ve yola İngilizce olan bir yönlendirme levhasının konulması belediye ile birlikte gerçekleştirilebilecek somut önerilerimizdir.
2004 yılının umut ve heyecanları canlandıran bahar mevsiminde yapılan ilk görüşmede bulunan, yazar-emekli öğretmen Munis Armağan’a Tire Yahudileri ile ilgili bir kitap yazmasını teklif ettim. O sırada Şeyh Bedrettin’le ilgili bir kitap yazıyor olması nedeni ile teklifime önce olumsuz yaklaştı. Birol Bey’in baskısı, çeşitli güvenceler ve konuya duyduğu sıcaklık nedeniyle yazdığı kitabı bitirdikten sonra böyle bir kitabı yazmaya ikna oldu. Yazarın bu kitabı yazması fikri bana ait olup, kendisine yazınsal kaynak bulma, kitabın basımı ve satılmasında yardımcı olacağımıza, sponsor bulacağımıza dair güçlü telkinlerimiz, taşların üstündeki yazıların orijinal bilgiler içereceği umudu ve yazarın çocukluk döneminde bir arada yaşadığı Musevilerle ilgili güzel anıların varlığı bu orijinal fikrin gerçekleşmesini sağlamıştır.
Anadolu Tarihinde Tire Yahudileri kitabı,  akademik bir iddiada bulunmamaktadır. Yazarın akademisyen olmaması, Osmanlıca dahil yabancı dil bilmemesi kullanılan kaynak sayısı ve çeşitliliğini sınırlamaktadır. Şeriye sicillerinden yapılan çeviriler tam değildir. Alıntılar ise kısmi ve gelişigüzeldir. Çevirilerin tamamlanması ve sistematik olarak taranması gerekmektedir. Bu konuda yapılacak çalışmalara önayak olmak, vurgu yapmak ve dikkat çekmek bu kitaptan beklenen fonksiyonlar olacaktır kanaatindeyim. Kitabın İngilizce ve İbranice’ye çevrilerek dış dünyaya tanıtımı da yararlı olacaktır.
Munis Armağan’ın terkedilmiş mezar taşlarının kurtarılmasına katkısı ise bana taşların yerini göstermesiyle sınırlıdır. Bunların kurtarılmasının planlaması ve icrasında bir payı yoktur. Çeşitli yayın organlarındaki farklı ifadeler gerçeği yansıtmamaktadır. Bu taşların taşınmasının organizasyonu ve gerçekleşmesi sırasındaki tüm evreler tarafımdan fotoğraflanmış olup, kendisi de bu kurtarma işi için uğraştığını ama başarılı olamadığını ve yaptığım işin önemli bir başarı olduğunu kişisel görüşmelerimizde defalarca ifade etme nezaketi göstermiştir. Bu dönemlerde kendisiyle ve ailece karşılıklı ziyaretlerde de bulunduk. Torununun ciddi hastalığında, çalıştığım hastanede elimden gelen tüm yardımı yaptım. Musevi Hastanesinde belgesel çekimi yaparken tanıştığım ünlü bir yönetmene (Özdemir Birsel) satın aldığım kitabını armağan ederek ve Tire’ye getirerek, Tire belgeselinin çekimine önayak oldum. Bu sayede kendilerine maddi ve manevi destek sağlamış oldum. Burada atalarımızın bana yol gösteren bir sözünü hatırlatmak isterim “Con bueno pagaremos” ( İyi günlerde karşılığını verelim).
Sonuç olarak, Anadolu’daki çeşitli yerleşimlerde yaşamış ve günümüzde yok olmuş ve/veya yok olma sürecindeki Musevi topluluklarının kültür miraslarının korunması ve gelecek kuşaklara tüm unsurlarıyla intikali Dünya, Türk ve Yahudi tarihleri açısından büyük önem taşımaktadır. Bu konuda bilinç oluşturmak, ilgisiz cemaat yönetimlerinin yardımlarını temin etmek gerekmektedir. Tire’de yaptığım çalışmalarda yerel halkla bütünleşme ve karşılıklı yarar sağlama ilkelerine dikkat ettim. Kültür mirasımızın korunması ile ilgili çalışmalarda yerel halkın yarar sağlayacağı bilincinin verilmesi ve bu yararın temini işin püf noktasını oluşturuyor gibi görünmektedir. Benden sonra bu yönde gayret sarf edecek kişilerle deneyimlerimi paylaşmak benim için en büyük mutluluktur.