Diaspora Yahudileri

Virna Banastey GÜMÜŞGERDANAmir Peretz uzun yıllar işçilerin ve çalışanların sözcülüğünü yaptı. Ancak siyasette yükselip ilk kez bir kabinede görev aldığında askerlerin başı oldu. Savunma Bakanlığı görevi sonrası İsrail siyasetinin yeni yüzü Amir Peretz için parlak günler kısa sürdü. Bu görev berab

Kavram
9 Ocak 2008 Çarşamba

Sara YANAROCAK

13. ve 15. yüzyıllar arasında İspanya’daki Kilise Otoriteleri Hıristiyanlarla Yahudiler arasında halka açık fikir tartışmaları (münazara) tertiplerdi. Bu münazalaraların ana teması, Hıristiyanlığın Yahudilik karşısında mükemmeliyeti, Yahudilikteki yanlışlıkların ve kötülüklerin sözle ve fikirle de ispatlanmasıydı


Haçların Gölgesinde
Fikir Tartışmaları (münazaralar)

13. ve 15. Yüzyıllar arasında İspanya’daki Kilise Otoriteleri Hıristiyanlarla Yahudiler arasında halka açık fikir tartışmaları (münazara) tertiplerdi. Bu münazalaraların ana teması, Hıristiyanlığın Yahudilik karşısında mükemmeliyeti, Yahudilikteki yanlışlıkların ve kötülüklerin sözle ve fikirle de ispatlanmasıydı.
Bu münazaraların en önemli kuralı ise Yahudilikten dönme Hıristiyan bir din adamı ile gerçek Yahudi bir din adamı arasında yapılması gerekliliğiydi.
İspanya’da yapılan bu münazaraların en önemlileri 1263’de Aragon Barselona’da ve 1413ᆢ yılları arasında Tortosa Katalonya’da yapılan iki tanesidir.
Barselona’da yapılan ilk münazara Kral 1. James’in sarayındaki taht salonunda, onun huzurunda gerçekleşmişti. O gün ayrıca Dominiken ve Fransisken kiliselerinin en önde gelen isimleri de orada hazır bulumuşlardı. Kiliseyi temsil eden kişi, sonradan Pablo Christiani adını almış olan, bir Fransız Yahudisiydi. Bu kişi Dominiken Klisesine girerek rahip olmuş ve görevli olarak Aragon’a gönderilmişti. Birincil vazifesi ise Yahudilerin dinlerini değiştirmeleri ve onları Hıristiyan olmaya ikna etmek, hatta zorlamaktı. Yahudilerin temsilcisi ise o dönemin en önemli din adamı ve düşünürü olan Rabbi Moşe ben Nahman’dı. (Ramban) Genel olarak Nahmanides olarak da bilinirdi.
Münazara başladığında Christiani, Kutsal Kitap’ta bulunan peygamberlerin kitaplarında Mesih’in (Maşiyah) geliş müjdesini verirlerken, onların; aynen İsa’yı tarif ettiklerini ve onu müjdelediklerini öne sürdü.
Özgürce konuşulabileceğinden emin olan ve hatta bu yüzden de cezalandırılmayacağını düşünen Nahmanides ise savını ileri sürerken tamamen doğru olduğuna inandığı ve gerçekten de salt doğruları yansıtan bir ifade kullandı. Nahmanides münazaradaki konuşmasında, peygamberlerin kutsal kitapta sözünü ettikleri Mesih’in gelmesiyle birlikte evrensel barışın da tüm dünyaya geleceğini müjdelediklerini anlattı. Oysa Hıristiyan dünyasının bugüne değin asla, savaşmaktan vazgeçmediği gibi, insanların din değiştimeleri için katliamlar yaptıklarını, din uğruna cinayetler işlendiğini hatırlattı. Eğer krallara ve şövalyelere ölüm emri verme yetkisi verilmeseydi tüm bu dayatmalar bu denli kolay olabilirmiydi? Eğer bu uğurda cehennemi savaşlar yapılmasaydı, Hıristiyanlık dini acaba bu kadar kolay yaygınlaşabilirmiydi? Böylece mesihin geldiği anda insanlığa gelmesi gereken evrensel barış yerine sadece kargaşa gelmemişmiydi? O zaman İsa’nın kutsal olduğu Tanrı’nın gücüyle bir kadından doğan oğlunun olması, üstelik de onun bir insanoğlunun eli öldürülmesine izin vermesi elbette ki olanaksızdı. Bu kabul edilemezdi ve doğaya aykırıydı, üstelik peygamberler asla böylesi bir olayın gelecekte vukubulacağını ileri sürmemişlerdi. Bu tip inanışlar hiçbir Yahudi’ye mantıklı gelemezdi.
Kral 1. James’in Nahmanidese müthiş bir saygısı vardı. Bu yüzden bu konunun geniş bir biçimde Yahudi cemaatine sorulması gerektiğini ve fikirlerinin onunla aynı olup olmadığını kontrol etmek istediğini açıkladı. Münazaranın sonunda kral Nahmanidesin belagat sanatında üstün olduğunu, bu münazarının galibi olarak ilan ettiği Yahudi din adamına 300 dinar değerinde ödül verilmesini emretti. Bu duruma çok kızan Dominiken rahipleri Nahmanidesin suçlu olarak mahkemeye verilmesini talep ettiler. Nahmanides ise kralın sözüne güvenerek açık ve net konuştuğunu, inandığını şeyleri savunduğunu anlattı. Zaten bu güvenin sağlanmaması halinde rahatlıkla bunları söyleyemeyeceğini belirtti. Saray idaresinin söz verdiği korumayı yürürlüğe sokması için hatırlatmada bulundu.
Bu biçimde istediklerini koparamayacaklarını anlayan Dominiken Kilisesi mensupları çareyi Vatikandaki Papa’ya şikayet mektubu yazmakta buldular. Mektubu alan Papa 4. Clement, Aragon kralı 1. James’a bu inatçı Yahudiyi cezalandırması için ricada bulundu.
Nahmanides bu gelişmeler sonucunda son derece tehlikede olduğunu anladı ve İspanya’dan gizlice kaçarak Kutsal Topraklara, Erez İsrael’e sığındı.
İkinci önemli münazara olan Tortosa Münazarası yaklaşık iki yıl sürdü ve tam olarak 69 oturumda tamamlandı. Hıristiyan tarafında bu kez de bir Yahudi dönmesi olan eski bir Talmud uzmanı olan Solomon ha-Levi adını Pablo de Santa Maria’ya çeviren bir rahip üstlendi. Bu eski haham, yeni rahip din değiştirdikten sonra kilisede yükselmiş, kutsal emirler verme yetkisine sahip olup Burgos Başpiskoposluğuna getirilmişti. Münazara Latince dilinde gerçekleştirildi. Yahudi dini kurulunun 22 üyesinden sadece biri Latinceyi biliyor ve anlayabiliyordu. Böylece onu sözcü olarak öne sürdüler. Münazaranın ana temasında Mesih’le ilgili peygamberlik söylemlerinin doğası ve Talmud’da bulunan Hıristiyan karşıtı konuların tartışması vardı. Bu kez, kraliyet desteği de olmadğından, münazara Hıristiyan tarafın lehinde sounçlandı.
devam edecek...