Yahudi Dünyasindan >

Mengele ikizleri birbirine kavuştuAuschwitz`den kurtulan ve 60 yıl süresince birbirlerini yitiren ikiz erkek kardeşler, aralarından birinin diğerini bir televizyon programında izlemesinden sonra yeniden bir araya geldiler

Kültür
9 Ocak 2008 Çarşamba
Nazilerin Macaristan-Ukrayna sınırındaki Phonchikovo’da yakalayıp Auschwitz’e gönderdiklerinde Tibor ve Miklosh Blyer sadece 13 yaşındaydılar.
“Ölüm Meleği” Josef Mengele tarafından tıbbi deneylere tabi tutulan iki kardeş açlıktan ölecek durumda olduklarında kendilerinden büyük miktarlarda kan alındı. Aileleri kampta ölen ikizler hayatta kalmayı başardılar. Kamp Sovyet Ordusu tarafından kurtarıldığında özgürlüklerine kavuştular. Ancak kampın boşaltılması sırasında birbirlerini kaybeden iki kardeş 60 yıl boyunca diğerinin öldüğü inancı ile yaşamlarını sürdürdüler. İsrail’e göç eden Miklosh, ülke televizyonunda çalışırken, Ukrayna’da kalan Tibor, Cherkassk kentinde madenci oldu.
Bu yıl bir televizyon programında Josef Mengele’ye ilişkin bir belgeseli ve  Holokost Kurtulanları’nın tanıklıklarını izlerken Tibor, erkek kardeşi Miklosh’u tanıdı. Blyer ikizleri Rusya televizyonunun bir programında, canlı yayında birbirlerine kavuştular. Miklosh’un çocukluk yıllarında konuştuğu Macarca’yı unutmuş olması sebebiyle iki kardeş tercümanlar aracılığı ile konuşabildiler. Programda Tibor ve Miklosh Auschwitz’de kollarına kazınmış kimlik numaralarını kameralara gösterdiler.

“Hatırla Budapeşte” Konferansı
Yapılan bir araştırma ile, 1944’te Yahudi meslektaşlarının müşterilerini zorla devralan binlerce Macar avukatın kimliklerini içeren uzun bir liste oluşturuldu. Sistematik bir şekilde ve alenen yapılan bu transfer o dönemde Macaristan gazetelerinde de yayınlanmaktaydı
Macaristan Barosu, kendilerine açılabilecek herhangi  davaya karşı üyelerini koruma amacıyla Uluslar arası Yahudi Avukatlar ve Hukukçular Birliği tarafından yürütülen bu araştırmada işbirliği yapmayı reddetti.
Bu uluslar arası kuruluşun Başkanı olan Avukat Alex Hertman, Yahudi avukatların vatandaşlık haklarından mahrum edilmesinden yararlanan hukuk bürolarının bazılarının o dönemdeki hukukçuları bugün hayatta olmadığı halde günümüzde halen faaliyetlerini devam ettirmekte olduğunu belirtti. Alex Hertman bu araştırmanın hukuki amaçlarla değil, tarihi eğitim amacıyla teşvik edildiğini vurgularken; “Yahudi hukukçuların adlarını anmak, ve  onların -Almanlar tarafından değil- Macaristan devleti tarafından nasıl mahrum durumda bırakıldıkları gerçeğinin anımsanmasını istiyoruz. Bunun bedelini tazmin etmek gibi bir niyetimiz yok” dedi.
Macar yetkililer henüz 1920’lerde, hukuk öğrenimi gören Yahudi öğrenci sayısını kısıtlamakla Yahudilerin avukat olmalarına karşı önlemler almaya başlamıştı. Buna rağmen Dr. Gavriel Bar-Shaked, sınırlamalara rağmen II. Dünya Savaşı öncesinde Macaristan’daki hukukçuların çoğunluğunu Yahudilerin oluşturduğunun, 1939’da Macaristan Barosu’nun 6738 üyesinden 3523’nün, yani % 52’sinin Yahudi avukatlar olduklarının altını çiziyor.
20 Kasım günü gerçekleşen “Remember Budapest” adlı konferansta, tüm bu araştırmaların sonuçlarına ve dünyanın her yerinden Yahudilerin hukuk alanındaki katkılarına yer verildi.
İsrail’in eski Adalet Bakanı Yosef Lapid, konferansta babası Dr. Bella Lampel’in öyküsünü anlattı. Dr. Lampel’in Yugoslavya’nın Novi Sad kentinde küçük bir hukuk bürosu vardı. 1942’de Macar ordusunun bu bölgeyi işgal etmesinden sonra Lampel’in mesleğine devam etmesi yasaklandı. İki yıl sonra 400.000 Macar Yahudi’si ile birlikte Auschwitz’e gönderilen Av. Lampel, Mauthausen kampında yaşamını yitirdi.
Yosef Lapid; “Macaristanlılar tabii ki  bu anlattıklarımı dinlemekten hoşlanmayacaklardır, fakat Macar halkının işbirliği ve onayı olmasaydı Macaristan Yahudileri soykırıma uğramazdı” açıklamasını yaptı.

İsrail dostuna ölüm cezası
İsrail dostu Bengladeşli gazeteci fesat sokma suçu nedeniyle ölüm cezasına çarptırılma tehlikesi ile karşı karşıya kaldı. Batı yanlısı haftalık Blitz dergisinin yönetmeni olan Salah Udin Shoaib Choudhury, İsrail ile ilişkileri savunmak suçundan bu ay yargı önüne çıkacak. Bengladeş’in İsrail ile diplomatik ilişkileri bulunmuyor.
2003 yılında  Müslüman-Yahudi uzlaşması konusunda bir konferans vermek üzere İsrail’e yolculuk etmekte olan Salah Udin Shoaib Choudhury, Dhaka Uluslararası Havaalanı’nda tutuklanmıştı. 17 ay hapis yatan gazeteci o tarihten beri hükümet tarafından yakın takibe alındı. Gazetecinin özgürlüğe kavuşması için mücadele veren İnsan Hakları eylemcisi Dr. Richard Benkin, Bengladeş hukuki sisteminin Shoaib hakkında adil bir karar çıkmasına olanak sağlamadığı endişesini taşıyor.

Elie Wiesel’e Şövalyelik Ödülü
110’un üzerinde onursal payeye ve Nobel Barış Ödülü’ne sahip olan 78 yaşındaki Elie Wiesel’e, Holokost eğitimine katkıları nedeniyle İngiltere’de Şövalyelik ödülü verilecek. Auschwitz ve Birkenau temerküz kamplarından kurtulan Elie Wiesel, yaşamının büyük bölümünü Holokost eğitimine vakfetti. Wiesel ödülünü Londra’da Dışişleri Bakanlığı’nda gerçekleşecek bir törende alacak.
Her türlü ırkçılığa ve soykırıma karşı mücadele veren Elie Wiesel, geçtiğimiz günlerde George Clooney ile birlikte Darfur’da gerçekleşen soykırıma müdahale edilmesi yönünde BM’ye baskı yaparak gündeme gelmişti. Wiesel ayrıca Kamboçyalı sığınmacıların, Güney Afrika’da apartheid kurbanlarının ve Afrika’daki kadınların haklarını koruma mücadelesi vermişti.
Kasım ayında ödül törenine katılmak üzere Londra’ya gidecek olan Elie Wiesel, 30 Kasım’da İngiltere Yad Vaşem Kurulu’nun onur konuğu olacak.

Peres’e bir ödül daha
İsrail Başbakan Yardımcısı Şimon Peres, siyasi ve ekonomik vizyonu, cesareti ve sorumluk bilinci dolayısı ile Die Quadriga Ödülü’ne layık görüldü. Alman hükümeti tarafından onurlandırılan Nobel Barış Ödülü sahibi Peres, Die Quadriga Ödülü’nü geçtiğimiz günlerde Berlin’de aldı.

Hitler Barı’na protesto
Rusya’nın Yekaterinburg kentinin Yahudi ileri gelenleri yeni açılacak bir bara Hitler’in adının verilmesini protesto etti. Hitler Kaput adı verilecek olan barın birkaç hafta içinde açılması bekleniyor. Yahudi ileri gelenleri kent belediye başkanına gönderdikleri mektupta bara Hitler adının verilmesinin kabul edilemeyecek bir olgu olduğunu belirttiler.