Limmud Kültür Festivali 2006

Limmud`un kurucularından Clive Lawton: “Limmud`da aynı saatte birçok oturum düzenleniyor. Tıpkı hayatta birçok şeyi öğrenmek istememiz fakat buna karşılık seçimler yapmamız gerektiği gibi, Limmud`da da aynı saat içindeki etkinliklerden kendimize en çok hitap edecek olanı seçiyoruz. Limmud`da tüm katılımcılar öğrenci veya ö

Perspektif
9 Ocak 2008 Çarşamba

Bu sene ikincisi düzenlenen Limmud Kültür Festivali geçtiğimiz hafta sonu (11–12 Kasım) tarihlerinde gerçekleşti. Etkinlik 11 Kasım akşamı Hahambaşı Rav İsak Haleva, Cemaat Başkanı Silviyo Ovadya ve Balkan ülkelerinden katılımcıların da hazır bulunduğu, bir kokteyl ile başladı. Kokteylin ardından Berna Sidi, Juliusz Wolfsohn’un “Oniki Eski Yahudi Ezgisi Üzerine Uyarlamalar”dan altı seçme eserle bir piyano resitali verdi. Wolfsohn’un eserinin çalınması ile “Yahudi toplumunun müzik kültürünü kuşaktan kuşağa aktarma” amacı böylelikle Limmud’da hayat buldu. Resitalin ardından Avi Alkaş’ın takdimiyle Limmud’un açılış konuşmasını Avraham Burg gerçekleştirdi.
Pazar sabahı 9.30’dan başlayan kayıtlar ve açılış töreninin ardından 12 salonda 44 oturum ile birçok etkinlik başarıyla gerçekleştirildi. Geçtiğimiz sene elde edilen gelirle bir kütüphane yenilenirken, bu sene  laboratuar yenilenmesi amaçlanmakta… Gün boyu süren müzayede elde edilen gelirin ise öğrenci bursu olarak değerlendirilmesi hedeflendi… 12 Kasım Pazar sabahı, Limmud’un kurucularından Clive Lawton, “Limmud’da aynı saatte birçok oturum düzenleniyor. Tıpkı hayatta birçok şeyi öğrenmek istememiz, fakat buna karşılık seçim yapmamız gerektiği gibi, Limmud’da da aynı saat içindeki etkinliklerden kendimize en çok hitap edecek olanı seçiyoruz. Limmud’da tüm katılımcılar öğrenci veya öğretmen olabilirler, eğitim hayat boyu sürer” sözleriyle düşüncelerini dile getirdi.

Limmud’la Yeni Ufuklara    > David OJALVO

Avraham Burg:
“İletişim çok önem kazandı”

11 Kasım akşamı Avraham Burg, “Yahudi Milleti Yol Ayrımında” konulu bir konuşma gerçekleştirdi. “Dünya’da çok şey oluyor, biz Yahudiler neredeyiz? Gerçeklerin mutsuzluğundan başka bir yere bizleri ne götürebilir?” gibi sorularla konuşmasına başlayan Burg, 20. yüzyılın ideolojilerin savaşı olduğunu belirtti. 21. yüzyılda ise artık insanların Tanrı’yı anlamaya ihtiyaç duyduğunu, iletişimin çok önem kazandığını ve insanların birbirleriyle yeniden tanışmaları gerektiğini söyledi. Yüzyıllar boyu birbirleriyle savaşan Avrupa Devletleri’nin son elli yılda birleştiğine değinen Burg, ABD’nin medenileşme anlayışını eleştirdi; günümüz anlayışının Amerika’nınki gibi bir politika olmaması gerektiğini aktardı. Burg, konuşmasında ayrıca 1989’daki Berlin Duvarı’nın yıkılışına özel bir atıfta bulundu. Ona göre duvarın yıkılmasıyla yeni bir dünya düzeni başladı, komünizm büyük ölçüde kayboldu; ideolojik dâvâların yerine bir boşluk oluştu. Bugün artık “Siz kimsiniz” diye sorulduğunda, kim olmadığımızı söylediğimizi ifade eden Burg, insanlardan yola çıkarak toplumları etiketlemenin yanlış olduğunu anlattı. Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne girmesinin “Batı Dünyası İslâm’ını doğurabileceğini söyledi. Artık sınırların fazlasıyla kalktığı bir dünyada insanların kimliklerini ve iletişim yeteneklerini koruyabilmesinin önemini belirten Burg, bunu başarabilmemizin ardından dünyaya alternatifler sunabileceğimizin altını çizdi.

Moris Fransez’le Yahudi
Düşüncesini Yorumlamak
Moris Fransez’in aktardığı “Abraham’dan Einstein’a Yahudi Düşüncesi” konulu panele, yaklaşık 100 kişi yoğun ilgi gösterdi. “Yahudi düşüncesinden söz etmek mümkün mü?” sorusuyla konuşmasına başlayan Fransez, M.Ö. 2000’li yıllarda Abraham ve dini düşüncenin, 12. yüzyılda rasyonel düşünceyle etkileşimini, 17.yüzyılda Spinoza’nın felsefesi ile Freud, Einstein ve Marks’ın düşünce yapılarının Spinoza’nın düşünceleriyle kesiştiğinin altını çizdi. Fransez’in konuşmasından birtakım notları aktarmak isterim:
- Abraham’ın Yahudi düşüncesi devrimci bir düşüncedir; çünkü putlara karşı koyar; ayrıca “Tanrı’nın yasaları herkes içindir” der.
- Yahudi düşüncesinin üç amacı vardır: dinsel-bilimsel, toplumsal ve psikolojik.
- Yahudi Devleti’nin yıkılışının ardından, asırlar boyu dini birlik bir arada tutuldu ve 12 yüzyıla dek Yahudilik’in bilim ve felsefeyle arası açıldı. İspanya Endülüs’ünde Yahudi entelektüellerin filizlenen sorularına karşılık, Maimonides “Şaşırmışların kılâvuzu” adlı bir kitap yazdı, dinsel düşünce ve rasyonel düşünce arasında bir uzlaşma ardı.
- 17. yüzyılda Amsterdam’da “otoritelerin öğrettiklerine dair şüphe” ve böylece bilim ve felsefeye bir merakla Spinoza’nın felsefesi doğdu. Fransez’e göre, Spinoza her ne kadar inançsız gibi görünse de satır aralarından bunun aksini görebiliriz. Spinoza, tutkulardan kurtulmak için onları anlamalıyız böylelikle Tanrı’yı da, kendimizi de anlayabiliriz, der.
- Marks toplumsal, Freud zihinsel ve Einsteinda fizikte Tanrı’nın yasalarını anlamaya çalıştı. Her üçü de Spinoza’nın felsefesinden etkilenmiştir. Marks Spinoza’nın kitabını yeniden şekillendirmiş, Freud düşüncelerin oluşumunu ve kaynağını incelemiş, Einstein dünyada olan her şeyin bir zorunluluğa bağlı ortaya çıktığını, “mucize” diye bir şeyin olamayacağını söylemiştir. 

Yaşam İçin Yürümek
Limmud Kültür Festivali çerçevesinde, Yasef Barokas ve İzzet Razon’un açılışını yaptığı ve konuk konuşmacının Holokost Kurtulanı Miriam Akavia’nın olduğu “Şoa Kurtulanı ve Yaşam Yürüyüşü 2006” oturumu düzenlendi. Her yıl Dünya’nın çeşitli ülkelerinden katılımcılarla düzenlenen “Yaşam Yürüyüşü”, II. Dünya Savaşı’nın sonunda toplama kamplarının tahliyesi ve âdeta ölüme doğru bir yürüyüşe çıkan Yahudilerin ve Soykırım kurbanlarının anısına düzenlenmekte… Bu seneki yaşam yürüyüşüne katılan Yasef Barokas ve İzzet Razon izlenimlerini ve etkinliğin tanıtımını katılımcılarla paylaştılar. Sunumlarının ardından sözü konuk konuşması Miriam Akavia aldı ve doğduğu şehri Krakov’u, erken bir yaşta biten çocukluğunu, Krakov Yahudileri’nin kaderini ve Soykırım’ın ardından nasıl yeniden hayata başladığını anlattı. 11 kitabın yazarı Miriam Akavia “An end to Childhood” ve “My own Vineyard” adlı kitaplarında Holokost anılarını yazdı. Kendisiyle kitapları ve anıları üzerine gerçekleştirdiğimiz röportajı ise Nisan 2007’de yayınlayacağımız Holokost Eki’nde paylaşmak istiyoruz. Ayrıca 2007’de düzenlenecek olan “Yaşam Yürüyüşü” için çalışmalar başlamış olup, ilk tanı Limmud’da kurulan bir tanıtım masasında gerçekleştirildi.

Limmud: paylaşımın yarattığı zenginlik  >  Tuna SAYLAĞ
Limmud bu yıl yine tercih etmekte zorlandığımız seçeneklerle dolu bir program sundu bizlere; ama geçen senenin tecrübesiyle olacak, ince ince düşünüp, hassas hesaplar yaptıktan sonra seçimlerimi yapmış olarak gittim… Pazar sabahı kahvaltı keyfimi Limmud Cafe’de yapıp, açılışı izledikten sonra ilk durağım İngiltere Limmud’un kurucularından yargıç, yazar Clive Lawton’un “Abraham’ın Özelliği Nedir” başlıklı bildirisi oldu. Lawton, rahat kıyafeti, çıplak ayaklarına geçirdiği sandaletleri, sıcak ve sempatik tavırlarıyla kafamdaki “İngiliz” imajını bozdu. Karizmatik kişiliği, hitabet gücü ve mizahi anektodlarla desteklediği konuşması daha ilk andan ağzına kadar dolu salonu etkisi altına aldı. Abraham’ın (Avraham Avinu) Tanrı ile olan korkusuz  diyaloğunu, şüpheciliğini, Tanrı’nın her kararını sorgularken neden oğlu İshak’ı hiç itiraz etmeden kurban etmeye götürdüğünü ve sonuçta yaradanın adaletine güvenişini  felsefi ve dini yorumlarla anlattı. Yahudilikte esas olanın düşünmek değil hissetmek olduğunu; gücünü ise özünde yatan “kenetlenmek ve iş birliği yapmak” gibi iki temel unsurdan aldığını söyledi. Nasıl geçtiğini anlayamadığım bir saattin sonunda, aklımda Lawton’un içimi sonsuz  umutla dolduran”Tanrı her bireyini tek tek duyar, ne düşündüğünü bilir ve önemser.” cümlesiyle bir sonraki konferansa koştum.

Var mıyız? Yok muyuz?
 İkinci durağım araştırmacı yazar Rıfat Bali’nin “Varız Ama Yokuz” konulu ilginç bildirisiydi. Büyük bir kalabalığın rağbet ettiği konuşmada Bali,  “Türk Yahudi toplumunun kamusal alandaki görünmezliği” sorunu nedenleriyle masaya yatırıp, konuyla ilgili soruları yanıtladı.

Biraz da siyaset…
Yazar, şair, gazeteci Özdemir İnce ve yazar Liz Behmoaras’ın katıldıkları söyleşide İnce, Behmoaras  ile dinleyecilerin Türkiye’de yükselen antisemitizm ve nedenlerine yönelik sorularını yanıtladı; İsrail-Filistin sorunu ve barış konusundaki görüşlerini bildirdi. Tevrat’tan esinlenerek yazdığı “Savaş ve Barış” adlı şiiriyle ilgili olarak da, inançsız olduğu halde din kitaplarını okumaktan çok hoşlandığını, bundan edebi ve hukuki bir zevk aldığını söyledi.

Beyaz perdeden başka dünyalar...
Amos Gitai’nin yönettiği Kadosh-Kutsal ile Karin Albou’nun rejisörlüğünü yaptığı La Petite Jerusalem-Küçük Kudüs aynı dünyanın sorunlarına değinen iki sıra dışı film... Şalom Gazetesi’nin deneyimli sinema yazarı Viktor Apalaçi’nin yorumlarıyla katkıda bulunduğu ve dini kurallar arasında sıkışan hayatları anlatan bu iki yapıt, Limmud’lu sinemaseverlerden hak ettiği ilgiyi gördü.

Günün sonunda tatlı niyetine
karikatür…

 Bu kadar çok ciddi konudan sonra sıra gevşemeye gelmişti. “Babama karikatür çizdiğimi söylemeyin, o benim adam olduğumu sanıyor!” Sevgili arkadaşımız İzel Rozental’in başlığını Seguiela’dan esinlendiği  konuşmasında, bizi çeşitli fotoğraf ve karikatür görüntüleri eşliğinde görsel bir yolculuğa çıkardı. Bu yolculukta, çizerin çok küçük yaşlarda resimle başlayan, karikatürle devam eden ve 1991’de Şalom Gazetesi’nde tekrar hayat bulan çizme serüveninin izlerini sürerken, Türk karikatür dünyasının Ortadoğu meselesi ile Yahudilere dönemlere göre değişen bakış açısını izledik. Bol bol güldük ama daha çok düşündük;mizahın çok ciddi bir iş, karikatürün etkili bir eleştiri aracı olduğunu bir kez daha anladık.
Sevgili Limmud çalışanları, hepinize sonsuz teşekkürler! Bu sene bitti darısı gelecek yılın başına!

Bir heyecan seli: Limmud   >  Marsel RUSSO
Koridorlarda bir aşağı bir yukarı koşuştururken, seneler öncesine gittim. Yirmi sene kadar önce, zamanın gençlik derneklerinin idarecilerinin girişimi ile gerçekleşen workshopları hatırladım, içim bir hoş... Ne büyük bir olaydı o çalışmalar… Birbirine burun kıvırarak bakan değişik dernekleri bir çatı altında toplamak, onlarca genci bir araya getirmek ve görüşlerini, bilgilerini paylaşma anlamında onları tartışmalara davet etmek, ne büyük bir anlam ifade ederdi bizler için!
İşte o heyecanı duydum seneler sonra. Salonlar arası mekik dokurken, o workshoplara katılmış olan ve o günden bugüne teması yitirdiğim birçok arkadaşla karşılaşmak ve tıpkı o zamanki gibi, onlarla aynı alışveriş ortamını paylaşmak çok hoştu doğrusu! Ondan da öte, gençlerin çokluğu ve Yahudi çekim merkezine olan ilgileri de kayıtsız kalınamayacak bir güzellikti.  Bu anlamda, kusursuz organizasyon ve zengin programdan dolayı tüm emeği geçenleri kutlamak gerek…
Gitgide nereye koştuğu belli olmayan bir dünyada, bir yandan gelişen teknolojiye koşut artan refahla, öte yandan bağnazlık ve köktencilik arasında yırtılıp kalmış bir zaman aralığında yaşayan bizler, Yahudi kimliğimizi gelecek nesillere aktarırken yararlanabileceğimiz birçok ipucunu bulduk bu toplantılar dizisinde…
Öğrenme, öğretme, deneyimleri ve düşünceleri paylaşma, duyguları aktarma, öylesi güzel bir ortamda, etkileme ve etkilenme… Limmud’u bir heyecan seline döndüren işte bu ortamı bizlere yaşatmasıydı hiç şüphesiz...

Limmud’dan izlenimler   >  Batya KEBUDİ
Yaşadıklarımızı
Hatırlamanın Psikolojisi
Yoğun katılımın gerçekleştiği konferansa 7’den 70’e herkesin ilgi duyduğunu söylemek mümkün… Yard. Prof. Sami Gülgöz’ün sunumu, bilimsel araştırmalardan elde edilen istatistiklerle birlikte güncel hayata dâir örnekler verdi. Yaşadıklarımızı hatırlamanın yanı sıra unutmamızın aslında olumlu bir olgu olduğunu belirtti. Eğer yaşadığımız her şeyi anımsayacak olsaydık birçok gereksiz bilginin hatıralarımızda olacağını anlattı, yaşanan olayların kişinin kendi algıladığı şekilde hafızasında sakladığını açıkladı. İnsan belleğinin bir kamera gibi kaydeden bir cihaz olmadığını, o bilgiyi her istediğimizde aynı şekilde vermediğini çeşitli örneklerle dile getirdi. Yaşadıklarımızı hatırlarken ve aynı olaya tanıklık eden kişilerin olayı algılayış tarzında kaynaklanan farklılıkları oluyor. Otobiyografik bellek, yaşadığımız bize ait olaylar, uzun süredir yaptıklarımız ve bir kere olan ama etkisi uzun süren anılarımızdan ibâret. Şematik bellek ise bir ülkenin başkentini anımsamak gibi bilgilerden ibaret. Hatırlama sürecini etkileyen etkenler arasında kodlama ve saklama, ayrıca hatırlama anının fenomonolojisi olsa da, kültür, dil, duygular, olayın özellikleri, yaş gibi etkenlerin varlığı da söz konusu.

Eti Motola’yla Makyaj
Rağbetin çok yoğun olduğu bu konferansta Eti Motola uygulamalı makyaj tekniklerinin yanı sıra küçük ipuçları da verdi. Makyaj, birebir sorularla sohbet ortamında gerçekleşti. Katılımcılar makyaj konusundaki meraklarını giderdiler. Eti Motola, kişiye özel tekniklerin olduğunu ve herkesin yüz yapısının farkında olmak gerektiğini belirtti, son trend makyaj malzemelerini tanıttı. Ürünlerin kullanımı ve bakımı ile ilgili önerilerini katılımcılarla paylaştı. Herkesle birebir ilgilenerek doğru tonun bulunduğu takdirde her renk makyajın kişinin kendine uygulayabileceğini vurguladı. Makyaj önerilerinden yararlanmak isteyenler için kişiye özel kurslar verdiğini ve tüm özel günlerinizde makyaj danışmanlığı yaptığını belirtti.