‘İsrail`in Krali Yok`

Haymi Beharİsrail Başbakan, Savunma Bakanı ve İşçi partisi lideri, Yitzhak Rabin`in 4 Kasım 1995 günü aşırı sağcı bir militan tarafından suikastle öldürülmesinin üzerinden tam 11 yıl geçti. İsrail`in yetiştirdiği en büyük asker ve devlet adamlarından olan Rabin, Shimon Peres`le birlikte Oslo barışının mimarıyd&#

Kültür
9 Ocak 2008 Çarşamba

4 Kasım 1995 Cumartesi akşamüstü, havanın karararak, şabatın sona ermesiyle birlikte yığınlar Tel Aviv belediyesi önündeki Kikar Malchei İsrael – İsrail Kralları Meydanı’na akın etmeye başladı. Tel Aviv-Yafo belediye başkanlığının önünde bulunan bu mütevazi meydan, yıllardan beri İsrail solunun ve barış hareketinin kalesi. O ılık Kasım akşamı da halk burada ‘Barışa Evet Şiddet’e Hayır!’ sloganlı bir gösteriye katılmak için toplanmıştı. Konuşmacılar, İsrail Başbakanı ve Dışişleri bakanı, Fas, Ürdün ve Mısır’dan diplomatik temsilcilerdi.

1993 yılında imzalanan Oslo Barış Antlaşması’na rağmen Hamas tarafından gerçekleştirlen suikast eylemleri nedeniyle İsrail içinde barış sürecine muhalefet artıyordu.  Arafat’ın Hamas’ı durdurmak için yeterli çaba sarfetmediğini düşünen sağ partiler, İsrail’in antlaşmadan çekilmesini talep ediyorlardı. Rabin ve kabinesine yönelik protesto gösterileri artmıştı.

Aşırı dinci ve yerleşimcilerin bir bölümü Rabin’in Nazi-SS üniformalı fotograflarını gösterilerde kullanıyorlardı. Likud lideri Binyamin Netanyahu, mitinglerde provokatif bir üslup kullandığı için eleştiriliyordu.

İşçi partisi hükümeti artan protestolara karşı, bir barış mitingi düzenleyerek halktan hükümetinin politikalarını desteklediğini göstermesini bekliyordu. Polisin o gün yayınladığı rakamlara göre gösteriye 120bin kişinin katılması bekleniyordu.

Meydanda adım atacak yer kalmamış, sanatçılar şarkılar söylemeye başlamıştı. Gösteri bir bayram havasında devam ediyordu. Başbakan Yitzhak Rabin kürsüye çıktı ve şu sözleri söyledi: ‘Başında olduğum bu hükümet yıllardır komşularımızla aramızda süregelen çatışmaları durdurma ve barışa bir şans verme hedefiyle yola çıktı.  27 yıl boyunca asker olarak görev yaptım, barış umudu olmadığı sürece savaştım. Bugün barış yapmak için büyük bir açılım var, umudumuz var.

Ben her zaman ülkemiz halkının çoğunluğunun barışı istediğine ve barışı elde etmek için risk almaya hazır olduğuna inandım. Siz burada bulunarak bu ülkenin barış ve huzurlu bir gelecek istediğini ve şiddete hayır dediğini kanıtladınız.  Barış Yahudi milletinin dualarında binlerce yıldır yer alıyor. Bugün bunu gerçekleştirme fırsatına sahibiz.

Barış yolu zorluk ve acılarla doludur. Barış yolu savaş yoluna tercih edilecektir. Bunu size bu ülktenin başbakanı ve savunma bakanı, bu ülkeyi korumak için hayatını kaybeden yüzlerce askerin acısını aileleriyle paylaşmış biri olarak söylüyorum. Çocuklarımız ve torunlarımıza daha iyi bir gelecek hazırlamak amacıyla söylüyorum.

Bugün burada bulunmanız Arap komşularımıza ve tüm dünyaya, Yahudi milletinin ve İsrail halkının barışı istediğini gösteren en önemli mesajı veriyor.  Hepinize çok teşekkür ediyorum’.


11 yıllık acı
Filistin lideri Yaser Arafat’la el sıkışarak Oslo barış anlaşmasına imza koyan İsrail Başbakanı Yitzhak  Rabin, yaptığı konuşmanın ardından, fanatik dinci Yigal Amir tarafından aracına gitmek üzere yürüken yakın mesafeden sırtına ateşlenen üç kurşunla vurularak öldürüldü.

Geçtiğimiz Cumartesi günü İsrail tarihinin belki de en acı olayını anmak için suikastın gerçekleştiği Rabin meydanı ellerinde çiçeklerle, eski başbakanın vurulduğu noktayı ziyaret eden İsraillilerin akınına uğradı.  Anma töreninde konuşan Rabin’in kızı Dalya Rabin Pilozof, barış için tek yolun babası gibi cesur bir adım atmak ve Filistinlilere el uzatmaktan geçtiğini söyledi.

Cumartesi akşamı düzenlenen anma törenine 100binin üzerinde kişi katıldı. Törenin baş konuşmasını ünlü İsrail’li edebiyatçı ve barış aktivisti, oğlunu Lübnan savaşında kaybeden David Grossman yaptı. Konuşmasında hükümete ikinci Lübnan savaşıyla ilgili sert eleştirilerde bulunan Grossman şöyle konuştu: ‘Bu yıl Rabin’i anarken kendimize bakımamız çok zor. Yeni bir savaştan çıktık. İsrail bu savaşta askeri kaslarını gösterse de kırılganlıklarını da ortaya koydu. Ülke olarak varlığımızı ve huzuru sadece askeri güçle sağlayamayacağımızı anladık.

Bu akşam buradan size bu ülkeye sonsuz sevgisi ve bağlılığı olan bir vatandaş olarak sesleniyorum. Her nekadar tam bir laik olsam da bu ülkenin bir mucize olduğuna inanıyorum. Bu ülke bizim siyasi, ulusal ve insani mucizemizdir.  Evrensel insani ve Yahudi kültürel değerlerinin bir sembolü olma hedefiyle kurulan bu ülkenin bugün geldiği nokta umut verici değil. Bize ne oldu? Size soruyorum, binlerce yıldır yaratıcılığın ve üretkenliğin ayakta tuttuğu küllerinden defalarca yeniden dirilen bir ulusun evlatları olan bizler neden barıştan umudumuzu yitirdik?

Son yaşadığımız savaşın ortaya çıkardığı en önemli gerçeklerden biri bugün İsrail’in bir kralı olmadığıdır. Askeri ve siyasi liderliğinin içi boş. Savaş sırasında ortaya çıkan yolsuzluklar, sivil savunma kuvvetlerinin hazırlıksız yakalanması gibi önemli konulardan bahsetmiyorum liderliğin içi boş derken. Malesef bugün ülkemizi yönetenler İsrail’lileri ülke kimliğine bağlayamıyorlar. 

Sayın başbakan bu sözleri size olan kızgınlığımdan veya intikam hissiyle söylemiyorum. Sizin başarınız bizim için yaşamsal öneme sahip. Rabin Filistinlilere karşı büyük bir sevgi beslediği için barış yolunu seçmedi. O, bu ülke için ihtilaf ve çatışmaların sürdürülebilir olmadığını gördüğü için bu erdemli seçimi yaptı.

Filistin’lilere yüzünüzü dönün sayın Olmert, onlara Hamas veya çatışmaların dışında şeyler söyleyin. Acılarını ve zorluklarını paylaştığımızı söyleyin. Rabin barış için bu cesareti göstermişti.’


Amir Serbest Kalsın’
Hukuk eğitimi alan ve o tarihte 25 yaşında olan aşırı sağcı Yigal Amir, ömür boyu hapis cezasına mahkum edildi. Ancak İsrail toplumunda Rabin suikastiyle ilgili olarak farklı görüşler var. Yapılan son kamuoyu araştırmalarında halkın üçte biri Yigal Amir’in 25 yıllık cezayı tamamladıktan sonra salıverilmesine olumlu bakıyor. İsrail başbakanı Ehud Olmert konuya ilişkin ypatığı açıklamada, Rabin’in katilini asla serbest kalmayacağını vurgulayarak,  Amir’in salıverilmesini savunanların bir içhesaplaşma sürecine girerek nasıl bu kanıya vardıklarını sorgulamaları gerektiğini söyledi.