Bir senenin ardindan

İzzet ANCELOn sekiz yarışlık maraton son buldu. Önümüzde yaklaşık beş aylık bir dönem. Yarışları, kazaları, taktikleri değil de transferleri, testleri, gelişmeleri izleyeceğimiz bir dönem. Seneye bambaşka bir sezon izleyeceğimizi düşünürsek geçmesi zor olacak bir dönem. Ama bu döneme henüz girmeden bu senenin bazı pilotlar

Spor
9 Ocak 2008 Çarşamba
Yazıya şampiyonla başlamak çok da ters sayılmaz herhalde. Aslında söylenecek fazla da bir şey yok. Alonso henüz 25 yaşında ve daha şimdiden iki dünya şampiyonluğu bulunuyor. Cesur fakat en fazla öne çıkan özelliği olarak  onun temkinliğini görüyorum. Sınırları ne zaman zorlaması gerektiğini, ne zaman daha rahat davranması gerektiğini biliyor. Seneye  ise McLaren’da yarışacak olması bir soru işareti yaratıyor. Şanssızlığın McLaren’da mı olduğunu seneye anlayacağız.
Shumi, hakkında daha önce yeteri kadar yazdım sanırım. Formula 1’e bambaşka bir keyif kattığı için, ona teşekkür etmeliyim.
Bu senenin en fazla gelişme gösteren, bekli de yeri için en çok çalışan adamı şüphesiz Felipe Massa idi. İki galibiyet (ki Brezilya’dakinde Alonso’nun şampiyonluğunu bastıracak kadar şov yaptı), yedi podyum ve toplamda 80 puanla gelen üçüncülük. Hele biraz da şansı yardım etseydi ve o kadar yarış dışı kalmasaydı, hatta bazı cezaları almasaydı podyumda daha fazla gözükebilirdi bile. Sonuç olarak, Ferrari için uygun bir pilot olduğunu daha doğrusu büyük bir takım için en ideal ikinci pilot olduğunu kanıtladı. Şimdilik yeri sağlam. Kimi ile de Schumi gibi anlaşabilirse –ki bence çok kolay olmayacak - Ferrari parlak günlere doğru ilerleyebilir.
Fisichella ise sezonu dördüncü bitirdi, bir galibiyeti, dört üçüncülüğü var fakat nedense bu sene biraz arka planda kaldı gibi geldi bana. Sessiz sakin yarıştı, podyuma sessiz çıktı, bitirdiği her yarışta puan aldı fakat yine sessiz sedasız. İlk yarışı bitirememesinin ardından Malezya’da kazanınca bu sene parlayacağını düşünmüştüm. Gerçi bir önceki seneye de, galibiyetle başlamıştı ama bu sene biraz daha arkada kaldı maalesef. Massa ile arasındaki sekiz puanı rahatlıkla kapatabilirdi. Yine Renault’un şampiyonluğuna çok büyük katkısı var.
Senenin bahtsız adamı, son birkaç sene olduğu gibi Kimi. Altı podyum ama altı yarış dışı ve galibiyetsiz bir sene. Geçen seneye göre daha kötü ama bu sefer en azından şanssızlığı şampiyonluğa mal olmadı. Fakat hala büyük bir çoğunluk onun aracı fazla zorladığında hemfikir. Aslında Kimi’nin her yarışta aracın sınırlarını zorladığını söylemek yanlış olmaz fakat yine de tek problemin onda olmadığı kesin. Her şey iyiyken Liuzzi’nin üstüne çıkması, İstanbul’da alakasız bir kaza yüzünden lastiğini kaybetmesi vb.. Kimi’nin bazen gerçekten şanssız olduğunu gösterir gibi. Sonuç olarak seneye bambaşka bir yıl olacak. Problemin McLaren’da mı, Kimi’de mi olduğunu anlamak için güzel bir yıl olacak.
Button’a gelince, artık o da yarış galibi bir pilot. Herhalde geçen seneler içerisinde  bunu en çok hak edenlerden biriydi de. Hızlı ve yetenekli olduğunu daha doğrusu farklı olduğunu kanıtladı. Honda’sı daha iyi olsaydı, mutlaka daha büyük işler yapabilirdi.
Aslında her pilot hakkında yazmak istiyorum fakat diğerleri  bir sonraki yazıya kalacak sanırım. Bitirmeden önce, birkaç pilottan kısaca bahsetmek istiyorum. Özellikle Pedro De La Rosa’dan. Kanımca kariyer zirvesini yaptı. Arrows ve Jaguar’daki başarısız yıllar ve daha sonra McLaren’da test pilotluğu yıllarından sonra gelebileceği en uç noktaya erişti. Montoya bırakmasaydı da bir gün erişirdi mutlaka ama bundan daha fazlasını bekleyemeyiz ondan. Seneye de yerinde kalacağını pek düşünmüyorum. Bunun dışında daha sonra kesin bahsedeceğim,  bu senenin F1 adına en büyük kazançları var: Roseberg ve Kubica. Birazcık piştikten sonra karşımıza çok daha fazla çıkacaklarına eminim.