Finansal Piyasalardaki Gelişmeler

Betül BİLMENAslan Levanta, tam bir turizm tutkunu. Beş yabancı dil biliyor. Boğaziçi Üniversitesi İşletme mezunu. Üniversite yıllarında, turizm sektöründe iş hayatına atıldı. Körfez Krizi yaşanınca şansını bankacılık sektöründe denemek istedi. Ama gönlündeki turizm sevgisi onu sektöre geri döndürdü. 1993 yılı

Ekonomi
9 Ocak 2008 Çarşamba

Suzi APALAÇİ DAYAN
YKB, Kıdemli Ekonomist

Uluslararası piyasalar açısından geçen haftanın en önemli gündem maddelerinden biri, 20 Eylül’de yapılmış olan FED Açık Piyasa Komitesi (FOMC) toplantısının tutanaklarının açıklanmasıydı


FED bu toplantıda faizleri değiştirmeme kararı almıştı. Geçen hafta açıklanan tutanaklar, FOMC üyelerinin ABD’deki mevcut enflasyon seviyesini yüksek olarak değerlendirdiklerini; ancak, düşen enerji fiyatları ve yavaşlayan ekonomik aktiviteye bağlı olarak enflasyonda düşüş beklediklerini gösterdi. Piyasalar bu açıklamaları, FED’in bundan sonraki dönemde faizleri artırmayacağı; ancak faiz düşüşlerinin de başlamasının zaman alacağı şeklinde yorumladı. Böylece, FED’in faiz artırımlarına devam edebileceği endişelerinin iyice azalması, uluslararası piyasalarda olumlu bir hava yarattı. Ayrıca, bir süredir ABD’deki ekonomik büyümenin arzu edilenden daha sert olacağı şeklinde tedirginlikler vardı ve bu da tüm dünya piyasalarını olumsuz etkiliyordu. Zira, ABD ekonomisinde hızlı bir yavaşlamanın diğer ülke ekonomilerini de etkilemesi kaçınılmaz. Ancak, son açıklanan veriler ABD’de büyümenin endişe edildiği oranda yavaşlamadığını gösteriyor. Konut satışlarında bir yavaşlama ve durgunluk olsa da, tüketimin hala güçlü olduğunu gösteren veriler, ücretlerdeki artış, dış ticaret açığının çok yüksek olması ABD’de ekonomik büyümedeki yavaşlamanın tedrici olduğunu gösteriyor. Özet olarak, tüm bu gelişmeler bir yandan doların değer kazanmasına neden olurken, bir yandan da gelişmekte olan ülkelere yeniden fon akımlarının başlamasına neden oldu.
Faizlerin çok hızlı yükseldiği ve Türk Lirası cinsinden yatırım araçlarına yatırım yapmak için çok cazip bir seviyeye geldiği bir ortamda Türkiye’deki finansal piyasalar da bu olumlu havanın etkisini gördü. Geçen hafta yıllık bileşik %23 seviyesinin de üzerine çıkmış olan bono ve tahvil faizleri %20’li seviyelere geriledi. Bunun yanısıra, Türk Lirası yabancı paralar karşısında önemli ölçüde değer kazandı. YTL’nin 1 dolar ve 0.77 eurodan oluşan döviz sepeti karşısında bir haftalık (6ᆡ Ekim) değer kazancı %1.8 oldu.
Son aylarda piyasalarda yaşanan hareketler, daha önceki beklentilerime paralel olarak, oldukça dalgalı bir seyre işaret ediyor. Bundan birkaç hafta önce birçok gelişmekte olan ülkede aynı anda yaşanan gerginlikler bu kategoriye dahil olan tüm ülkelerden çıkışa neden olmuştu. Geçen hafta ise, tam tersine, gelişmekte olan ülkelere ilişkin tüm olumsuzluklar göz ardı edildi ve bu piyasalara giriş oldu. Burada, bir kez daha önemli bir noktayı vurgulamak istiyorum: FED’in faiz politikasına dair kesin işaretler gelmedikçe, ABD’de enflasyon ve büyümeye ilişkin beklentiler sık sık değişmeye devam edebilir. Bu da, piyasalardaki dalgalanmaların sürmesine neden olur. Öte yandan, Türkiye’de de, AB ile ilişkiler, IMF programı kapsamında yapılması gereken reformlar, Cumhurbaşkanlığı seçimi, genel seçimler gibi kritik konular dalgalanmaya yol açabilecek niteliktedir. Dolayısıyla, önümüzdeki aylarda da, piyasaların moralinin bir gün iyi, bir gün kötü olduğunu; buna bağlı olarak kur ve faizlerin bir gün düşerken, ertesi gün yükseldiğini görmek şaşırtıcı olmayacaktır. Böyle bir dönemde, faiz ve kurlardaki bir düşüşün veya yükselişin yeni bir trendin başlangıcı olduğunu söylemek hiç doğru olmaz. Kısacası, bu haftaki olumlu hava ile başlayan kur ve faiz düşüşünü yeni bir eğilimin başladığı şeklinde yorumlayamıyorum; aynen geçen hafta yaşanan faiz yükselişini de bu şekilde yorumlayamadığım gibi. Kısaca: dalgalanmanın –boyutları çok büyük olmasa da- sürme olasılığını çok yüksek görüyorum.