Alkişlar senin için!

Batya KEBUDİ[email protected] hayran kaldığım birini sizlerle buluşturmanın haklı gururunu yaşıyorum. Pozitifliğini hayatının her yönüne yansıtabilen Ethel Molinas Araf, yaptığı işlerle herkesi etkiliyor. Profesyonel iş hayatının yanı sıra tiyatro ile yakından ilgilenen Ethel, amatörlükten profesyonelliğe geçişini ‘&

Toplum
9 Ocak 2008 Çarşamba
Önce seni bir anlatmak gerek. Gerçi senin için ‘Anlatılmaz,  yaşanır’ demek mümkün!
1973 sonbaharında doğdum.Sainte Pulcherie Fransız kız Ortaokulu ve Saint Benoit Lisesi’nde okudum. Marmara Üniversitesi Çalışma Ekonomisi ve Endüstri ilişkileri bölümünü bitirdim. Sonra İşletme ve İnsan Kaynakları Yönetimi konusunda yüksek lisans yaptım. Şu anda boya üretimi yaptığımız aile şirketimizde satın alma departmanından ben sorumluyum. Ayrıca oyunculuk yapıyorum. Bu sene bekarlara yönelik faaliyetlerde de çalıştım.Gençleri birbirine tanıştırmaya yönelik yeni bir oyun, duymuşsunuzdur herhalde!

Sendeki bu tiyatro aşkı nasıl başladı?
Bu serüven ortaokul yıllarından bir dersten başarılı not alamadığım zaman Fransızca öğretmenime ‘Size Moliere’in herhangi bir oyunundan  bir bölüm canlandırayım’ dedim. O da bunun üzerine ‘Beğenmezsem geçerli not alamazsın’ dedi. İnan bana bu serüvene böyle başladım.

 Kaç senedir tiyatrolarda oynuyorsun?
1989 yılından beri çeşitli piyeslerde oynadım. Derneklerde çalıştım. 15 yıl sonra Mişel Ariel ile, ‘Kör Olası Kader’  adlı oyunla yeniden tiyatroyu canlandırdık. Tüm derneklerde zevkle çalıştım.Her birinde oynamaktan büyük keyif aldım. Tuna Alkan’ın yönettiği ‘Ateşten Dans’, Özgür Yüksel’in yönettiği ‘Sevgili Doktor Oğlum’ adlı oyunlarda oynadım. Daha sonra GKD’de Tiyatro Komisyonu başkanlığı yaptım, bende hep yeri bambaşkadır. Sonra üç sene tiyatroya ara verdim. Hayatımın zor bir dönemiydi. Ama bu ara döneminde o kadar özledim ki sahnede olmayı gittiğim oyunları gözümden yaşlar akarak izledim.2005 yılında YSK’de çalışmaya başladım. Ve halen YSK’nın Tiyatro Komisyonu Başkan Yardımcısıyım.

İlk önemli rolün hangi oyundaydı?
Önemli rol nedir tam bilemiyorum.Gerçekten oynadığım her rol, her karakter benim için çok önemli olmuştur. Bazen hangisini daha çok sevdim diye düşünürüm ve kararsız kalırım. Ama yine de geçen sene sahnelediğimiz ‘Herşeye Rağmen’ oyunundaki Sultana karakterinin bende bambaşka bir yeri vardır. Rolümü ilk okuduğumda aşık oldum,tutuldum. Yoğun provalardan  sonra her oynayışımda da yeniden aşık oldum. Zaten duyguları kuvvetli tutkulu biriyim ben!

En severek oynadığın karakter hangisiydi?
Sevmeyerek oynadığım hiçbir karakter olmadı. ‘İsmimi Unutma’ adlı İzzet Bana’nın yönettiği oyunda kötü bir Alman kadını oynuyordum. Henüz çok gençtim. Ufak bir Yahudi kızını Nazi subaylarına ihbar ediyordum. İçimde kadına nefret duyguları besliyor olmama rağmen rolümü seviyordum. İlk gece oyun bittikten sonra orta yaşın üstünde bir izleyici gelip yüzüme tükürmüştü. Hayatım boyunca unutamam. Önce üzülmüştüm. Fakat yıllar geçtikçe o suratımın ortasına yediğim tükürük beni çok mutlu etti. Demek ki yaşamış ve yaşatmıştım.....

Amatörlüğün sınırlarını aşıp profesyonelliğe ilk adımını attın...
Amatörlüğü aşıp profesyonelliğe geçişim Can Doğan’ın yönettiği ‘Paşa de İjo’ adlı oyunun son gecesinde alkışlar sırasında bana ‘Yeni kurulacak tiyatromuzda oynar mısın?’ teklifiyle oldu. Ömrümün en mutlu anlarından biridir. Gece uyuyamadım hatta birkaç gece uyuyamadım. Hani ömrün boyunca hayal edersin ve gerçekleşir .İşte böyle birşey....

Can Doğan ile hayatında yeni bir dönem başlıyor…
Can Doğan kendi yazdığı oyununun kahramanını bana emanet etti. Benim için gurur,sevinç ve endişe bir aradaydı. Gülen İpek Abalı ve Can Doğan ile 2 ay çalıştık. 75 dk. sahnede tek başıma oynayacaktım. Diğer oyuncu arkadaşım daha evvel devlet tiyatrolarında rol almış Emin Palalıoğlu idi. İlk gece kuliste yalnız beklerken ve giriş müziğini dinlerken kalp atışlarımın ne denli hızlı olduğunu hatırlıyorum. O heyecanı anlatamam! Tarifi yok! Daha önce hiç böyle heyecanlanmamıştım. Oyunun sonundaki alkışların bedeli yoktu.

Ardından bir teklif geldi ve sen televizyona geçtin…
Evet, bu yaz “Çat Kapı” aldı dizide oynadım. Televizyondaki ilk deneyimim bu dizi ile oldu. Diziyi ailemle ve en yakın arkadaşlarımla izledim. Hepimiz için çok heyecanlı bir andı…

Çat kapıdaki rolünden biraz bahseder misin?
Mübeccel evde kalmış muzip bir kadın. Yiğit (Alp Kırşan)‘ın sevgilisine yaptığı serenadı üstüne alır ve çok heyecanlanır evine gider. Mübeccel  komik ve zeki aynı zamanda. Sonunda Yiğit ile dost olmayı başarır.
Çekim sırasında diğer oyuncularla tanıştın…
Stüdyoya Sevinç Erbulak ile beraber gittim. Aysun Kayacı, Alp Kırşan ve Sevinç Erbulak ile uzun uzun sohbet ettik. Çekim zamanı gelince ilk kamera deneyimim olduğunu ve heyecanlandığımı söyledim. Ama çekime başlayınca yönetmenimiz Özgür  ‘Tiyatro kökenli olmak budur’ dedi. Keyifli bir çekimdi. Saatler nasıl geçti, beklerken anlamamıştım. O günün sonunda iki şeyi öğrendim. Birincisi yaptığımız tiyatro çalışmalarının ne denli önemli olduğu... İkincisi insanın sevdiği işi yaptığı zaman ne denli mutlu olduğu...

Hobinin profesyonelliğe dönüşmesini istiyor musun?
Evet, hem de çok istiyorum. İnan bana sevdiği işi yapan insanlar çok şanslılar. Yeni teklifler aldım. Hepsini değerlendiriyorum. Umarım en kısa zamanda yeni dizilerde karşınıza çıkacağım. Oyunculuğumu geliştirmek ve bu yolda devam etmek istiyorum.

Geleceğe yönelik planların nelerdir?
Şu aralar yeni oyun için çalışıyoruz. 30 kişilik bir ekip nisan ayından beri amatör ruhun güzelliğiyle çalışıyoruz. Bu oyunda ben bugüne kadar hiç canlandırmadığım bir karakter olacağım… Şu anda Haldun Dormen ile çalışıyorum.  Onun öğrencisiyim ve bir oyun hazırlıyoruz. Şu anda bir çok dizi teklifi ile ilgili görüşmelerim devam ediyor. Bekleyin, geliyorum!