Hem diş hekimi, hem müzisyen...

Yakir MİZRAHİ[email protected]üler müziğin hızla tüketildiği bir dönemde, o barış ve dostluk temalarına vurgu yapan ezgileri seslendiriyor. Yeni albümü “Maya Çalsak Göle” müzik marketlerde yerini geçen hafta alan Mişa Sidi Sarfati`den söz ediyoruz...

Toplum
9 Ocak 2008 Çarşamba
Hem şarkıcılık, hem diş hekimliği... Bir arada zor olmuyor mu?
İki işi aynı andan yürütmek hem keyifli hem de çok zor. Şöyle ki; birinde olan stresimi diğeri ile ilgilenirken atabiliyorum.  Ama açıkçası gündüzleri muayenehane ve hastaneler ardından akşamları stüdyo çalışmaları toplantılar ve bu arada tv programları veya röportajlar derken hemen hemen hiç özel vaktim kalmıyor. Kendim için tek ayırdığım süre spor yapmak. Bu olay ve süre benim için çok önemli, asla aksatmıyorum. Ama yine de çok mutluyum bu durumdan, şikayetim yok. Bir de mümkün olduğunca Yetimleri Koruma Derneği’nin (Orfelina) çalışmalarına katılıyorum; herkese destek olmaya çalışıyorum. Çünkü çocuklarımızın bizim geleceğimiz olduğunu düşünüyorum.
Müziğe nasıl başladın? 
Müzik hayatımda kendimi bildiğim günden beri var açıkçası. Okuma yazma öğrenmeden babaannemin bana mecburi piyano dersleri aldırmasıyla başladı müzik hayatım. Bu arada evde de sürekli klasik müzik dinletilerek büyütüldüm. Ardından gitar dersleri almaya başladım. Profesyonel olarak ise, ilk olarak İngiltere’de okurken uzun süreli opera ve şan dersleri almaya başladım ama aynı dönemde barlarda ve kulüplerde rock müzik yapmaya başladım. Hem müthiş zevk alıyor hem de harçlığımı çıkarıyordum. Sonraki yıllarda şans eseri Aşık Mahsuni’nin müziğiyle tanıştım ve beni çok etkiledi. Bundan sonra müziğim açıkçası çok etkilendi. Türkiye’ye döndüğümde TV programları yaparken -ki bu 4 sene değişik kanallarda sürdü- aynı esnada müzik de yapmaktaydım. Bir yandan da albüm için kendimi gerek müzikal gerek düşüncesel ve fikir anlamında kendimi geliştirmeye çalıştım. Amaçladığım müzik mesaj veren bir müzik olmalıydı ve böyle de oldu. Bu dönemde çok önemli müzisyenler olan arkadaşlarımdan mesela İskender Paydaş, Suat Suna, Emre Altuğ, Selda Bağcan gibi isimlerden çok destek aldım.
Eğitimini nerede aldın?
Marmara Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi ve ardından Edinburgh’da Diş Hekimliği Fakültelerinde diş hekimliği ve çene cerrahisi eğitimi aldım. Müzik konusunda yine Edinburgh’da yarı zamanlı şan eğitimi aldım ve halen Randy Esen ile bu eğitime devam ediyorum. Diş hekimliğine de faal olarak devam ediyorum. Her gün muayenehaneme gidiyorum, ayrıca bazı günler hastanelerde de müdahalelerim oluyor; bu arada sık sık kongrelere katılıyorum.
Albümünde kimlerle çalıştın?
İskender Paydaş, Türkiye’nin bence en önemli bas gitaristlerinden Murat Ejder, Töre Cengiz, Çağrı Kodamanoğlu. Ayrıca, dünyaca ünlü müzisyen Aydın Esen’in fikirlerinden yararlandık. Sevgili Selda Bağcan’ın da büyük desteği oldu.
Beste yapıyor musun ya da söz yazıyor musun?
Bestelerimi henüz sadece kendim için yapıyorum ama bir çok şarkı sözüm var. İlk albümde bir, bu ikinci albümde de yer alan üç şarkı sözüm var.
Belirli bir hedef kitlen var mı?
İlk albümüm “Bana Şans Dile” albümünü hazırlarken acaba sadece belli bir kitle mi  bizi dinler diyorduk. Bunun hem endişesi hem rahatlığı vardı içimizde. Ama ardından ilk albümde oluşturulan modern ve güncel sound ile tüm imaj çalışmaları birleşince birden bire tahminimizin çok üstünde bir satış grafiği ortaya çıkardı. Bunda elbette İskender Paydaş, Suat Suna gibi müzisyenlerle çalışmamın çok büyük payı var. Önceleri bir çok dinleyen yeni bir Ahmet Kaya ve Zülfü Livaneli olarak yorumladı müziğimi ama ardından klip çalışmaları ve diğer şarkılar dinlenince çok daha farklı olduğu anlaşıldı. Şarkı sözlerimizin hemen hemen tümünde barış, sevgi, eşitlik, özgürlük yer alsa da aslında bu mesajların çok keyifli bir havada verildiği görülür. İlk albümün ciddi bir başarı kazanması ile hemen ikinci albümümüz “Maya Çalsak Göle” isimli şu anda piyasaya çıkmış olan albümün hazırlıklarına başladık. Bu albüm her ne kadar Anadolu ezgileri barındırsa da batılı bir sound içeriyor. Açıkçası hedef kitlemiz diye bir şey diyemeyeceğim. Gençlerden yüzlerce mail alıyorum. Diğer yanda 40’lı 50’li yaşlardan da albümü alıp dinlemiş, övgüler yağdıran bir çok kişi biliyorum.
“Maya Çalsak Göle” adlı ikinci albümünde bir Sefarad şarkısı da kullanmışsın…
Evet, açıkçası bu  şarkıyı kullanmama sevgili Selda Bağcan vesile oldu. “Sürgün” isimli şarkımın orijinali “Durme” olan Sefaradi bir şarkı. Türkçe sözlerini Nihat Behram yazdı, Selda Bağcan derledi. Sonunda çok keyifli ama bir o kadar da acıklı bir şarkı oldu. Stüdyoda şarkıyı söylerken göz yaşlarımı tutamadım. Dinleyenler de çok etkileniyor bu şarkıdan. Şarkı İsrail’de büyük ilgi çekti. Kısa bir süre önce İsrail’e gittiğimde TV programlarına konuk oldum ve çok olumlu tepkiler aldım. İkinci klibimize bu şarkıya çekmeyi düşünüyoruz.
Konserlerde başına gelen ilginç bir anın var mı?
Birçok ilginç olay geçti. Örneğin, bir ay evvel müzik yayını yapan bir kanalın TV çekimi için İsrail’deydim. Çekimler Hayfa yakınlarında akşamüstü yapılmaktaydı. Ben barış temalı şarkılar söylerken aynı esnada arka planda Hayfa’ya düşen Katyusha füzeleri görülüyordu.
Sen ne tür müzik dinlersin?
Ruh halime göre ne dinleyeceğim değişir. Ciddi bir klasik müzik dinleyicisiyim ama aynı esnada bazen de Aşık Mahsuni dinlemek ihtiyacı duyarım. Bunun yanı sıra ciddi bir Sting ve Joan Baez hayranıyım. Mor ve Ötesi’ni de dinlerim, sesini çok beğendiğim ve zamanında beraberde çalıştığım Murat Boz’u da dinlemekten keyif alırım.
Korsan tüketime veya mp3’e nasıl yaklaşıyorsun?
Mp3 de bir nevi korsan tüketim. Bu maalesef müzik endüstrisini bitirmiş durumda. Özellikle ülkemizde müziğe yatırım yapacak kişi inanılmaz azaldı, buna acil çözüm bulunmalı.
Diş hekimliğinin ülkemizdeki durumunu nasıl buluyorsun?
Dünyanın en gelişmiş ülkesinde diş hekimliği adına ne tür modern uygulamalar ve gelişmeler varsa, bu  Türkiye’de de var. Zaten, uluslararası kongreler ve özellikle internet artık tüm gelişmeleri anında ayağımıza getiriyor, biz de tüm gelişmeleri yakından takip ediyor ve uyguluyoruz.