açik-davet >Tartişmaliyiz...

David [email protected] yazı açık bir davettir! Gençliğe davettir. Kendini genç hissedenler, hissetmeyenler ve hissedemeyenler için de bir davettir… Okumak, araştırmak, konuşmak ve tartışmak için bir davettir. Amacı ise dünya dönerken durağan kalmamak, duyarlı olmak ve perspektif sayfası olarak, her zaman birbirimize ne kadar ihtiyacımız olduğunuzu hat&

Perspektif
9 Ocak 2008 Çarşamba
İnsan kelimesinin Latince karşılığı Homo Sapiens Sapiens’tir, yani “farkında olduğunun farkında olan”. Bu farkında olduğunun farkında olma durumu, insana kimliğini kavuşturmanın yanı sıra beraberinde birçok soruyu da getirmiştir. Bu sorular gündelik hayatın en basit sorularından, felsefenin yüzyıllar boyu sorduğu, bugün de sormakta olduğu sorulara kadar dayanmaktadır. Yine bu farkında olma durumu ve soruları sayesinde insan, bir duyarlılık da kazanmıştır. Tüm bu düşünme ve duyarlık süreciyse, doğamızda barındırdıklarımızla beraber, “medeniyet”i oluşturmamızı sağlamıştır, denilebilir.
Bugün, medeniyetin yüzyıllardır kat ettiği yolun sonucundaki bir dünyada yaşıyoruz. Teorik düşünceler ve pratik-gündelik yaşayış ayrı kavramlar gibi görünüyor olsa da, aslında ikisinin iç içe geçmiş şekil değil midir hayat?
“Hayat”a karşı benzer veya farklı her birimizin vereceği yanıtlar vardır. Bu yazıdaki niyet ise, şu an için, ucundan da olsa düşünmeye ve tartışmaya bir davet olarak görülebilir. Bu davetimiz beraberinde birtakım soruları da dile getirmeyi amaçlıyor. En son ne zaman…
…kendinizi genç hissettiğinizi düşündünüz?
…kendinizi bile şaşırtacak bir soru sordunuz?
…birisi ile kendinizi geliştirecek yönde sohbet ettiniz?
…yeni bir şeyler öğrendiğiniz, okudunuz?
…hayatınızda bir şeyleri değiştirmeyi denediniz?
…hayatınızdan memnun veya bıkkın hissetiniz?
…konuşmak, içinizdekileri dile getirmek ve de tartışmak adına enerji duydunuz?
“Eğer dünyayı değiştirmek istiyorsanız, önce kendinizi değiştirin” diye bir söz vardır. Dünyayı veya kendimizi değiştirmek adına isteklerimiz ne kadar gerçekçi ve ateşli?... Bu soru, oldukça düşündürücü... Kimi zaman dünya ile iletişimimiz son derece kısıtlı, kimi zaman ise onunla bütünleşmiş gibi hissederiz kendimizi. Soruların yanıtları içimizde saklı veya bir yanıt olmasa bile şunu biliriz: tek bir hayatımız vardır.
Bir hayatımızın olması, bir “bencillik” dürtüsü ve gündelik yaşamımız sürerken, aynı zamanda dünya da dönüyor. Kendi hayatımızla ilgili duyarlılıklarımızın oldukça üst bir düzeyde olduğunu söylemek pekâlâ mümkün, ya çevremize, cemaatimize, toplumumuza, ülkemize, dünyaya olan?... Elbette kendimizi geliştirdiğimiz ölçüde, bu ayrılmaz zincirdeki her haklaya katkıda bulunuruz. Bu metin, katkılarınızı arttırabilmek için de yazılıyor.
Gündelik hayatın koşuşturması içinde, çoğu zaman dünyaya dair yorumlarda bulunuyoruz. Belki dünyanın hâlinden şikâyet ediyor, belki memnunuz, belki bir dengedeyiz; yine de sorulması zaman zaman yerinde olan bir soru vardır; “Dünya nereye gidiyor?” Bu üç kelimeden, bu soruyu kurgulayabilmek için bir bilim adamı veya sanatçı olmak veya çok özel bir yeteneğe sahip olmak gerekmiyor. Ne var ki bu sorunun yanıtını vermek, hattâ verebileceğimiz yanıtların olabilirliğini değiştirebilmek biraz da bizlere bağlı, toplumlara bağlı, insanlığa bağlı. Hayal kurmaya ve gerçekliğin sınırlarını zorlayıp çabalamaya, inanmaya bağlı.
Bu yazı açık bir davettir! Gençliğe davettir. Kendini genç hissedenler, hissetmeyenler ve hissedemeyenler için de bir davettir. Duyarlılık, gençlik, heyecan adına bir davettir. Düşünmek adına bir davettir. Okumak, araştırmak, konuşmak ve tartışmak için bir davettir. Kendiniz ve çevreniz için bir davettir. Amacı ise son derece basit: Dünya dönerken durağan kalmamak, duyarlı olmak ve bu haftaki sayımızda perspektif sayfası olarak, her zaman birbirimize ne kadar ihtiyacımız olduğunuzu hatırlatmak.
Dünyanın giderek bireyselleştiğini, tüketimin fazlasıyla arttığını, gerçek-samimî değerlerin azaldığını, ilişkilerin-iletişimin zayıfladığını, sanal olanın çoğaldığını, artan bilgi birikime karşılık sorunları çözmenin zorlaştığını düşünenlerden misiniz? Yanıtınız olumsuz bile olsa, değerli. Belki bu “davet” sizin için her gün karşılaştığınız yazılardan pek farklı bir özellik taşımayabilir; bu da son derece anlaşılabilir ve normaldir. Diğer yandan metin, tek bir kişinin içinde bile heyecan yarattıysa, başarıdır.
Tartışmalı ve konuşmalı; bunu başarmalıyız. Suskun kalır, bir ses çıkartıp duymazsak ne dilimiz işe yarar ne de kulaklarımız. Adı söylenince kaybolan şey sessizlikse; onu çokça kaybetmeye ve yerine bizleri ileri taşıyacak cümleler koymaya ne dersiniz?...