Görüşlerinizi ileti-YORUMKaşerut dosyasi

1986 yılının 6 Eylül günü Şabat duası sırasında gerçekleşen terör saldırısında Neve Şalom Sinagogu`nda yaşamını kaybeden 22 dindaşımız bir kez daha anıldı

Toplum
9 Ocak 2008 Çarşamba

Çela YUNA

Davetler, Bar-mitzva, düğün yemekleri, kimi zaman acılı günlerde. Her güzel fırsatta karşımıza çıkan “Kaşerut kuralları” nedir? Misafir sofralarımızda görünmez bir denetleyici mi, sağlık kuralları mı? Yoksa kısıtlayıp duran yasaklar zinciri mi?  Dinimiz gereklerinden Kaşerut’un, içerdiği kuralların, getirdiği yükümlülüklerin günümüzde ne derece etkin olduğunu yakından irdeleyelim istedik.  Yetkili kişiler konuyu değerlendirirken, Kaşerut’un incelikleri karşısında şaşırdığımı gizlemeyeceğim. Kimi konuklarımıza ise yalnızca bir dokunduk... Telefon konuklarımızın görüşlerini siz Şalom okuyucularına  iletirken,  Kaşerut Dosyası’nı sizler adına aralıyoruz

KAŞERUT NEDİR?
NASIL UYGULANIR?
“Kaşer" terimi sadece dini açıdan yenilebilir yiyecekleri tanımlayan özel bir kelime değildir. Örneğin, bir Tefilin ya da Sefer Tora için de, uygun oldukları takdirde "Kaşer" sıfatı kullanılır. Bu sıfat insanlar için dahi kullanılır . Örneğin, mahkemede şahitlik yapması konusunda herhangi bir engeli   olmayan kişiler "Edim Keşerim - Uygun Şahitler" olarak tanımlanırlarken, Tora'ya uygun yaşayan dürüst bir Yahudi için de “Adam Kaşer” sıfatı kullanılır. En yaygın kullanımı da elbette yemeklerle ilgilidir. Yiyecekler herkesi ilgilendirir ve bu sebeple  “Kaşer” ve “Kaşer değil” terimleri günlük hayatta en çok rastlanılan tanımlardandır. (Kaynakça-Kaşerutr.tripod.com)
Musevi dinine göre; yenilmesi uygun olan  ve uygun olmayan hayvan türleri Tevrat'ta verilmiştir buna göre:
• Karada yaşayanlardan geviş getiren ve çift tırnaklı olan hayvanların yenmesi serbest. Bu özelliği taşımayanlar ise yasaktır, bunlara ilaveten tavşan ve deve eti yasak.
• Her türlü böcek, sürüngen ve kemirgenin yenilmesi yasak.
• Kuşlardan; Tevrat'ta ismi geçen 20 kuş dışında kalanların yenilmesi yasak.
• Balıklardan; pullu ve yüzgeçli olanlar dışında kalanların, kabuklu hayvanların (Midye, İstiridye) ve Ahtapot, Kalamar, Istakoz, Karides, Kerevit, Yengeç, Deniz kestanesi yenilmesi yasak.
• Yenilmesi yasak olan hayvanlardan çıkan yumurta, süt gibi her türlü ürünün (bal hariç) yenmesi yasak.
1 Şehita Kuralları'na Göre Hayvanın Kesilmesi
2 Etin Tuzlanıp Yıkanması
o Eti yıkamak
o Eti tuzlamak
o Etin ikinci kez yıkanması
3  Etli ve Sütlü Yasağı-  Sefaradlarda 6 saat, Aşkenazlarda 3 saat sonra yenebilmektedir. (www.wikipedi.org) da detaylar izlenebilir.

Konuklar neler dediler?

Rav Yeuda Adoni:
  Kaşerut, Musevi din yaşantımızın bir parçasıdır. Sefer Tora’mızda birkaç kez tekrar edilerek yazılmıştır.
Baştan sona bir prosedürü var.  Kesilen büyükbaş, küçükbaş ve kümes hayvanlarının dini yönden sağlığı incelenmeli. Dini açıdan sağlıklı değilse kesime uygun değildir.  Kesim, kuralların tümünü bilen, Şohet adı verilen din adamlarımız nezdinde yapılır. Kontrol edildikten sonra kesimi yapılan etler ‘Kaşer’ damgası taşır. Bir de dinimiz kanlı et yenmemesini emrettiğinden, kesilen et tuzlanarak kanın akıtılması gerekir. Güzelce yıkanan, ya da yarım saat suda bırakılan etler, süzgeçte tuzlanarak kanı boşaltması beklenir. 45 dakikada tuzun etkisiyle kan etten dışarı akıtılır. Etli -sütlü karıştırmama kuralları ayrıdır. Et sindirimi zor bir gıda olduğundan, altı saat bekledikten sonra sütlü gıda yenebilir. Sütten, ete geçerken belli bir sürenin geçmesi gerekmezse de örtü dahil, yemek servisi değişmeli ve ağız çalkalanmalıdır. Kaşerut bir disiplindir; kurallara uymaktır. Tora tavsiye etmiştir. Tanrı’ya saygımızı göstermenin bir yoludur.

Emel Yasavul -  (Denetim ekibinden) ‘Kaşerut kurallarını çocukluğumda değil, oğlumun bar-mitzvası sonrasında evimizde uygulamaya başladık. Annelerimizin Kaşerut’a baktığını bilsek de biz sonradan uygular olduk. Çoğu insan bakmıyor. “Bu kadarına gerek yok!” sözleriyle sık sık karşılaştığımız oluyor. Kimseyi kırmadan ya da üzmeden izah etmeye çalışıyoruz. Etin yanında, yoğurt isteyen de oluyordu. Nereden nereye geldiğimize bakınca epey yol kat ettiğimizi görüyoruz. Kaşerut bilgilerinden kısaca söz edeyim.Önce sütlü gıda yiyebilir çatal –tabak değiştikten sonra etliye geçilir. Etli gıda ardından altı saat geçtikten sonra tekrar sütlü gıda yenebilir. Sütlülerin cam tabakta sunulması tercih edilir. Sıcak suda kaynatılan camlarda çizik aralarında önceden yenen etli yemek artıkları kalmasına karşı sağlıklı bir önlem alınır. Özellikle Pesah  Bayramı’nda cam tabak kullanılmakta. Yeni alınan servis takımları da kaynar sudan geçirilerek “agala” denen işlemden geçiriliyor. (*Önce 60 derece kaynar su, ardından soğuk suda yapılan işlem), Bu işlemler sırasında bulaşık makinesi kullanılmaz.’
Toni  Hananel – Zorlamalara son derece karşıyım. Her düğünde aynı yemeği sunmalarından bıktım. Füme balık tabağı, soslu tortelini ya da ıspanaklı kiş, sonra levrek ve koşer şarap! Şaraptan anlamam ama neden istediğim şarabı misafirime sunmayayım? Demokratik bir ortamda yaşadığımıza inanıyorsak anti-demokratik bir yaptırımla karşılaşmak hoşuma gitmiyor.

Nita Danon (Banket Servisi) Uzun yıllar otel banket yönetiminde görev aldım. Birçok sorunla karşılaştık. Misafirlerin bir kısmı ‘Kaşerut’a uymaya mecbur tuttulmalarına tamamen karşı. Bar-Mitzva, Brit-Mila gibi dinsel gereklerin yerine geldiği törenlerde Kaşerut’un uygulanması şart koşuluyor. Servis takımlarının bulaşık makinesinde yıkanmasına rağmen, kaynar suyla tekrar yıkanması gerekiyor. Et yenilen tabakta, bir başka davette sütlü bir gıda servis edilmesi gözönünde bulundurularak, kaşerut kurallarınca işlemden geçirilir. Aşırı dindar misafirlerimiz, servisi kendi getirdikleri tabaklarda yaptırırlar. Peynir ve şarapların kaşer zorunluluğu taşımaya başlamasıyla stok yetersizliği, tat memnuniyetsizliği gibi problemler başgösterdi. Düğün ortasında tenkitlerle karşı karşıya kaldık. Tatlılarda kurallara uymak adına süttozu ya da soya sütü kullandık.. Alışılagelmiş menülerin dışında sunulanlara da kaşerut gereklerini açıkladım. Rakı içen geniş toplum misafirlerimiz peynir isteğinde bulununca haliyle karşılayamadık. Cumartesi omlet istendi, ateş yakmaya izin verilmediğinden pişirmedik. Annesinden ayrı sofrada oturan çocuk misafir, sıkıldığında yemek tabağıyla anne yanına gelmek istemesi menü çatışmasında sorun yaratabildi. -Çalıştığımız otelin ‘kaşerut’konusunda ihtar almaması büyük çaba gerektiriyordu.

Leyla Alaton Günyeli - (ALARKO Yön. Kurulu Üyesi) Eski devirlere ait bir uygulama olduğunu düşünüyorum. Elektriğin bulunmadığı, buzdolabı öncesi devirlerde insan sağlığını koruyabilmek için alınan bir önlemdi. Ailemde hiç görmedim. Bu devirde uygulanması gerektiğine katılmıyorum. Dinle de ilgisini göremiyorum;   bu devirde gereksiz!’

Beko Levi -  Çıtamızı yükseltirken diğer yandan menülerdeki kısıtlamalar gençlerin düğün tercihlerini etkiliyor. Hayallerinde canlandırdıkları düğün davetini gerçekleştiremediklerinden farklı alternatifler düşünmeye yöneldiklerini görebiliyoruz; geniş toplum ağırlıklı iş ve arkadaş çevresine kuralların konmadığı bir başka davet gibi bütçeyi zorlayan seçenekler.

Tuna (Altaras) Morhayim - (Catering) ‘Limud (mevlut) yemeklerinde karşılaştığımız sorunlar var. Herkes kendi alış-veriş peyniri getirmeye kalkarsa biz zor durumda kalıyoruz.  Hahambalığın onayı ile üretilmiş peynirlerin kullanılması gerekiyor. Çifte standarda karşıyım. Alınan kararın herkes tarafından eşit uygulanmasından yanayım.’

İda Fins - ‘Çocukluğumuzda Çanakkale’de yaşardık, dışarıda yemek yemeğe gitmezdik. Evimizde kaşeruta bakardık. Trefa yemezdik. İstanbul’a göç ettik, arkadaşlarımızla dışarıda yemeğe başlayınca bu kuralı uygulamaz olmuştuk. Geçtiğimiz yıla kadar bu devam etti. Çok modern görüşlü bir  yeğenim,  erken yaşta babasını kaybedince ibadet ederek kendini huzurlu hissetmeyi seçti ve kaşeruta bakmaya başladı. Ardından yediklerinde kaşerut kurallarını uyguladı. Yaptığımız bir konuşma sonrasında açıklamalarını mantıklı ve sağlıklı bulduğumdan Çanakkale’de yaptığımız gibi kaşerutu sürdürmeye başladım.’

Franka Valansi - Çocukluğunda evimizde ‘Kaşerut’a  bakıldığında, uygulamak son derece doğaldı. Bana kalırsa da çocuk evinde görürse zorlanmaz. Keza çocuklarım yuvadayken, öğlen yemeklerini evden taşırdım. Evimizde babam değilse de, annem Kaşerut’a dikkat ederdi. Zaten bu iş kadının elindedir. Çünkü yemeği pişiren yine kadın. Babam sokakta istediğini yerdi. Ama evde annemin hazırladıkları yenirdi. Sonraları babam da uyum sağladı. Önceleri ‘niye bunu yaptın?’diyen, lüzumsuz bulan  ve sonra kaşerut’a bakan çok kişi gördüm. Kaşerut’a bakmayanlara bakmaları konusunda ısrarcı değilim. Sadece artılarını ve eksilerini söylerim. Israr etmek, aksi tesir de yapabilir.’

Alegre Palaçi -  Kaşeruta’a oğlumun teşvikiyle bakmaya başladım. Annem de dikkat ederdi, ancak eskiden etliyi sütlüyü bulaşıkta ayırmazdık.  Şimdi aynı süngerle yıkamamaya, makineye beraber koymamaya başladım. Misafirlerimi kendi kurallarıma göre ağırlarım. Kaşerut’a uyma dereceleri var. Alışmayan biri etli-sütlüyü ayırmayı mantıksız bulabilir. Kaşerut, eti yoğurtlu yemek ya da yememek dışında bir konudur. Eti tuzlayanların oranı daha yüksektir. Etliyi-sütlüyü ayıranların oranı daha düşüktür. Kaşerut’a bakmayanlar hakkında sadece ‘her koyun kendi bacağından asılır!’diyebilirim. Karışmayı düşünmedim. Sadece eti yalnış tuzladığına şahit olduğum birine doğrusunu gösterdim. Şimdi doğrusunu yaptığını sanıyorum.’

Suzi Kastoryano - Evimizde kimse bakmıyor. Düğün-davette mecburen  bakılıyor. Eşim peynir tabağını garson götürmesin diye dansa kalkmaz oldu! Aslında sofu diyebileceğim kayınpederim dikkat ederdi. Birgün kabak dolmasını yoğurtla yediğimi görüp tatmak istedi. Bir daha da yoğurtsuz yemedi!
Kaşerut kurallarını en ince ayrıntısına kadar uygulayanlardan,  evi dışında önemsemeyen, zorunluluklar karşısında kaldığı isyanını açık yürekle paylaşan birbirinden farklı görüş aldık; konuklarıma  bir kez daha teşekkür ediyorum.
Uygulayan, ya da gereksiz bulan düşünceler girift bir yaşam sürdürmekte. İnsanları salt Kaşerut kurallarına uyup uymadığına göre değerlendirmek, diğer başarılarını görmezden gelmek! Israrcı tavır, zaten  gittikçe zorlaşan özün korunmasını daha da zedeler kanısındayım. Aynı düşünceleri taşımadığımızda,  bir başka çözüm bulunabilir. O yolun yalnızca SAYGI duymaktan geçtiği  inancındayım.  ‘Zor!’ dediğinizi duyar gibiyim.
‘Zor !’kelimesi, ‘imkansız!’ anlamına gelmez!