The Economist dergisi bu hafta yayınladığı makalede; geçmişte antisemitizmin rastlanmadığı Türkiyede Yahudilere yönelik nefretin arttığı ileri sürülmekte
The Economist dergisinde yayınlanan makalenin tercümesi şöyle:
Orgeneral Yaşar Büyükanıtın Genelkurmay Başkanlığına atanmasından kısa bir süre önce, itibarını zedelemek isteyenler, yükselmesini engelleyecek bir arayışa girdiler. Sonunda: Vatandaşları, Orgenerali gerçek amacının Türkiyeyi İsraile daha da yaklaştırmak olan bir Yahudi olduğunu söyleyen SMS mesajı bombardımanına tuttular. Bu şartlar altında Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, ender görülen bir adım atarak Askeri Şuranın 31 Ağustostaki resmi açıklamasını beklemeden Orgeneralin atamasını gerçekleştirdi.
Antisemitizmin bulunmadığı ülkede, en azından aydın sınıfın gurur duyduğu Müslüman bir ülkede, bir generalin (yanıltıcı olarak) Yahudi olarak tanımlanmasının,yükselişini engelleyecek bir yol olarak görülmesi, endişe verici bir işaret. Yakın dönemdeki bir başka uyarı ise Pew Global Attitudes Surveyin Pew Küresel Tavırlar Araştırmasısonucunda, Türklerin sadece %15nin Yahudilere iyi gözle baktıkları bulgusu.
Bu tür tutumlar, Osmanlı padişahlarının, Katolik kralların zulümlerinden kaçan İberyalı Yahudilere kucak açtıkları 500 yıl önceki dönemden çok farklı. Gerçekten de, Osmanlı döneminin büyük bir bölümünde Yahudiler, Hıristiyan rejimlerin altında yaşamın çok kötü olacağının bilincinde olan, varlıklı, sadık bir azınlıktı.
1923te ilan edilen Cumhuriyet döneminde Yahudiler II. Dünya Savaşı yıllarında bütün gayrimüslimlere uygulanan Varlık Vergisi gibi bazı kötü deneyimler yaşadılar; bu vergiyi ödeyemeyenler çalışma kamplarına gönderildiler. Fakat, bu süreden sonra genelde yaklaşık, 25.000 kişilik Yahudi azınlığı huzurlu bir şekilde yaşamını sürdürerek gelişti.
Şimdilerde, büyük bir kısmı, artık kendilerini Türkiyede güvende hissetmediklerini söylüyorlar ve son zamanlarda bazı cemaat liderleri ölüm tehdidi aldılar. Korkular, El Kaide bağlantılı Türk intihar bombacılarının 2003te iki sinagogu bombalamasıyla artmaya başladı. Artık terör eylemi olmamasına rağmen, -ülke çapında kitapevlerinde nefret edebiyatı örneklerinin görülmeye başlanması gibi . antisemit duyguların güçlendiğinin işaretleri görülüyor.
Bu arada Türkiyede bazı tuhaf komplo teorileri ortaya atıldı. Geçen hafta İslamcı Saadet Partisi Başkanı Recai Kutan, hükümete İsrailli kadın dağcıların, 20 kişinin ölümüne sebep olan kanamalı ateşli bir salgından sorumlu oldukları iddiasını araştırmasını önerdi.
Bir İslamcı gazete, Bolu halkının, İsrailli ziyaretçilerin bu hastalığı insanlara yaymak için dev keneler getirdiklerini söylediklerini yazdı. Ayrıca tarafsız ( mainstream) gazeteler, Rupert Murdochun TGRTyi satın almasının arkasında, Siyonizmin ve Amerikanın reklamını yapmak planları olduğu spekülasyonunu yaptılar.
Türkiyedeki resmi görevliler bu tür paranoyanın Müslüman dünyanın her yerinde bol miktarda görüldüğünü belirtiyorlar. Ayrıca, bazı Türklerin olumsuz duyguları olsa da, bunların İsrailin politikalarına karşı olduğu ve genel anlamda Yahudilere yönelik olmadığı konusunda ısrar ediyorlar.
Bu arada, laik aydınlardan oluşan ve bu nedenle popülist söylemlerden farklı düşüncede olanlardan oluşan, Türkiyenin İsraille olan askeri savunma da bağları hala güçlü. Bu durumun, Türkiye Lübnandaki uluslararası barış gücüne asker göndermeyi taahhüt etmesi halinde her zamankinden fazla Türkün Müslüman kimliğini öne çıkardığı bir dönemde sürüp sürmeyeceği ayrı bir konu.