Türkiye`de antisemitizm artiyor

Lübnan kaynaklarının Hula Köyü saldırısında yeni bir katliamın yaşandığı açıklamaları asılsız çıktı. Lübnan Başbakanı Sinyora geri adım atmak zorunda kaldı

Kavram
9 Ocak 2008 Çarşamba
The Economist dergisi bu hafta yayınladığı makalede; geçmişte antisemitizmin rastlanmadığı Türkiye’de Yahudilere yönelik nefretin arttığı ileri sürülmekte

The Economist dergisinde yayınlanan makalenin tercümesi şöyle:
Orgeneral Yaşar Büyükanıt’ın Genelkurmay Başkanlığı’na atanmasından kısa bir süre önce, itibarını zedelemek isteyenler, yükselmesini engelleyecek bir arayışa girdiler. Sonunda: Vatandaşları, Orgenerali gerçek amacının Türkiye’yi İsrail’e daha da yaklaştırmak olan bir Yahudi olduğunu söyleyen SMS mesajı bombardımanına  tuttular. Bu şartlar altında Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, ender görülen bir adım atarak Askeri Şura’nın 31 Ağustos’taki resmi açıklamasını beklemeden Orgeneral’in atamasını  gerçekleştirdi.
Antisemitizmin bulunmadığı ülkede, en azından aydın sınıfın gurur duyduğu Müslüman bir ülkede, bir generalin (yanıltıcı olarak) Yahudi olarak tanımlanmasının,yükselişini engelleyecek bir yol olarak görülmesi, endişe verici bir işaret. Yakın dönemdeki bir başka uyarı ise Pew Global Attitudes Survey’in “Pew Küresel Tavırlar Araştırması”sonucunda, Türklerin sadece %15’nin Yahudilere iyi gözle baktıkları bulgusu.
Bu tür tutumlar, Osmanlı padişahlarının, Katolik kralların zulümlerinden kaçan İberyalı Yahudilere kucak açtıkları 500 yıl önceki dönemden çok farklı. Gerçekten de, Osmanlı döneminin büyük bir bölümünde Yahudiler, Hıristiyan rejimlerin altında yaşamın çok kötü  olacağının bilincinde olan, varlıklı, sadık bir azınlıktı.
1923’te ilan edilen Cumhuriyet döneminde Yahudiler – II. Dünya Savaşı yıllarında bütün gayrimüslimlere uygulanan  “Varlık Vergisi” gibi – bazı kötü deneyimler yaşadılar; bu vergiyi ödeyemeyenler çalışma kamplarına gönderildiler. Fakat, bu süreden sonra genelde yaklaşık, 25.000 kişilik Yahudi azınlığı huzurlu bir şekilde yaşamını sürdürerek gelişti.
 Şimdilerde, büyük bir kısmı, artık kendilerini Türkiye’de güvende hissetmediklerini söylüyorlar ve son zamanlarda bazı cemaat liderleri ölüm tehdidi aldılar. Korkular, El Kaide bağlantılı Türk intihar bombacılarının 2003’te iki sinagogu bombalamasıyla artmaya başladı. Artık terör eylemi olmamasına rağmen, -ülke çapında kitapevlerinde nefret edebiyatı örneklerinin görülmeye başlanması gibi –. antisemit duyguların güçlendiğinin işaretleri görülüyor.
 Bu arada Türkiye’de bazı tuhaf komplo teorileri ortaya atıldı. Geçen hafta İslamcı Saadet Partisi Başkanı Recai Kutan, hükümete İsrailli kadın dağcıların, 20 kişinin ölümüne sebep olan kanamalı ateşli bir salgından sorumlu oldukları iddiasını araştırmasını önerdi.
 Bir İslamcı gazete, Bolu halkının, İsrailli ziyaretçilerin bu hastalığı insanlara yaymak için dev keneler getirdiklerini söylediklerini yazdı. Ayrıca tarafsız ( mainstream)  gazeteler, Rupert Murdoch’un TGRT’yi satın almasının arkasında, Siyonizmin ve Amerika’nın reklamını yapmak planları olduğu spekülasyonunu yaptılar.
Türkiye’deki resmi görevliler bu tür paranoyanın Müslüman dünyanın her yerinde bol miktarda görüldüğünü belirtiyorlar. Ayrıca, bazı Türklerin olumsuz duyguları olsa da, bunların İsrail’in politikalarına karşı olduğu ve genel anlamda Yahudilere yönelik olmadığı konusunda ısrar ediyorlar.
Bu arada, laik aydınlardan oluşan  ve bu nedenle popülist söylemlerden farklı düşüncede olanlardan oluşan, Türkiye’nin İsrail’le olan askeri savunma da bağları hala güçlü.  Bu durumun, Türkiye Lübnan’daki uluslararası barış gücüne asker göndermeyi taahhüt etmesi halinde – her zamankinden fazla Türk’ün Müslüman kimliğini öne çıkardığı bir dönemde – sürüp sürmeyeceği ayrı bir konu.