Diaspora Yahudileri

Sara YANAROCAKDaha önce Diaspora Yahudilerinin ilk dönemlerini incelediğimiz bölümlerden sonra bu kez de Mısır`ın o dönemlerde en önemli kentlerinden biri olan İskenderiye (Alexandria) Yahudilerinin hayatını gözlemleyeceğiz...

Kavram
9 Ocak 2008 Çarşamba

Helen ve Roma Dönemi (2)
İskenderiye (Alexandria) M.S. 1. ve 2. yüzyıllar

M.Ö 30 yılında Mısır, Roma’lıların egemenliğine geçtiğinde, orada bir milyona yakın Yahudi yaşıyordu. Yahudiler Mısır’daki sosyal ve ekonomik yaşamının her katmanında yer almışlardı. Bunların arasında “orta sınıf” diye tabir edilen tüccarlar, bankerler, din adamları, devlet memurları ve orduda subay görevi alan Yahudiler çokluktaydı. Bir de daha az gelire sahip olan çifçtçiler, zenaatkarlar, askerler, denizciler, liman işçileri ve hamallık yapan Yahudiler de vardı.
Roma’nın Mısır’ı ele geçirmesine değin, Mısır 300 yıl boyunca Ptoleme Hanedanı tarafından yönetiliyordu. Bu hanedan Büyük İskender tarafından tahta geçirilmişti. İskenderiye o dönemde sadece Mısır’ın değil neredeyse tüm Ortadoğu’nun ticaret ve kültür merkezi olarak, Helenlerin en doruk noktası olan kenti konumundaydı. O dönemde Mısır’da yaşayan Yahudi halk arasında en yetkin olanı İskenderiye Yahudi Cemaati idi. Orada yaşayan Yahudi halkının beşte ikisi yüksek düzeyde ticaretle uğraşırken diğer kalan beşte üçlük bölüm ise sanat, felsefe, edebiyat alanında çok fazla ön plana çıkmışlardı. Oradaki cemaat otonomik bir şekilde, bir cemaat başkanı (özel etnik idare) idaresinde yaşıyordu. Bu etnik toplumun başkanının altında bir de ihtiyarlar heyeti ve vakıf kuruluşları zinciri mevcuttu.
İskenderiye Yahudileri çok düzgün ve imanlı bir biçimde yaşarlardı. Dinlerine ve geleneklerine son derece bağlıydılar. Oturdukları çevrelere yakın olan Sinagogları onların sosyal hayatını da motive eden dernek görevini de görmekteydi. Kudüs’te bulunan Bet ha Mikdaş yönetimi ile yakın ilişki halindeydiler. Sürekli haberleşiyorlar ve Kudüs’e yapılan yıllık 3 hac görevlerini yerine getiriyorlardı. Ama bununla birlikte yine de son derece güçlü bir biçimde Hellen (Yunan) kültüründen de etkileniyorlardı. Yunanca konuşuyorlar, Yunan isimleri taşıyorlar ve Yunan giysileri giymeyi tercih ediyorlardı.  İbranice dilinde yazılmış olan Kutsal Kitap, Yunanca’ya tercüme edilmiş ve Septuagint (Eski Ahit kitabının M.Ö 270’de başlatılan Yunanca tercümesi) adıyla anılıyordu.
İskenderiyedeki Yahudiler, oranın yerel halkı ile çok iyi ilişkiler içindeydi. Bunun en önemli nedeni Yahudiler ticarette çok başarılı olmaları ve bölgenin tüm yerli işadamları ile iyi ticaret ve dostluk ilişkileri kurmalarından kaynaklanıyordu.
Bu Roma’lıların egemenlik kurdukları dönemde de aynen devam etti. Üstelik buna iyi bir durum daha da eklendi. Bunlar Yahudilere verilen vatandaşlık hakkıydı. Roma idaresi, Yahudi cemaatine dini görevlerini serbestçe yerine getirmeleri ve kendi içişlerini istedikleri gibi düzenlemelerine izin veren bir kanun kararnamesi yayınlamıştı. Fakat ülkenin yerli Hellen halkı Yahudilere tanınan bu hakka kızıp, kendileri için de ülkeye ödenen vergiler konusunda ayrıcalık istediler. Yahudilerle aynı statüde olmak istemediklerini belirttiler. Roma’lılar döneminde Yunanlıların Yahudi düşmanlığı gitgide artmaya başladı. Ptoleme Hanedanının idaresi dönemindeki o uysal halk yavaş yavaş potansiyel bir düşman toplumu halini almaya başladı.
Bu çirkin antisemit, hareketler giderek çoğalmaya yüz tuttu ve Avrupa’ya yayılarak kronik bir düşmanlık haline geldi. M.S. 1. Yüzyılda İskenderiyedeki antisemitizm entellektüel düzeye kadar yükseldi. Çünkü o dönemde Chaeremon adlı tarihçi ve pagan bir din adamı Roma’ya davet edilerek genç prens Neron’a özel öğretmen olarak atanmıştı.
Chaeremon’un yazdığı tarih kitabında Yahudi’lerin Mısır’dan çıkış İskenderiye bölümünde iğrenç bir saptırma yaparak, bugünkü İskenderiye Yahudilerinin, Mısır’dan kovulan cüzzamlı ve murdar bir toplumun çocukları olduğu iddiasında bulunuyordu. Appion döneminde ise kaleme alının demagojik yazılar sonunda İskenderiyeli Yahudilere karşı büyük bir isyan başlatıldı. Bu isyanlara neden olarak ortaya atılan iddia ise tamamen hayali ve kötülük taşıyan fikirlerdi. Onlara göre Yahudiler, dini bayramlarda yerine getirdikleri ritüellerde, Yahudi olmayanlardan kurban seçtiklerini ve onları dinleri için öldürdüklerini iddia ediyordu. Bu tarihte görülen ilk “kan iftirası” olayıydı. Bu iftiralar M.S. 18. Yüzyılın sonlarına değin Yahudilerin başına yüzyıllar boyunca büyük felaketler getirmiştir. 1. Yüzyılın sonunda Yahudi tarihçi Flavius Josephus, Roma’da kaleme aldığı ve “Appion’a karşı” adlı tarih kitabında o dönemlerin antisemit propagandalarını anlatmıştır.
M.Ö. 66 yılında Judea’da başlatılan Roma aleyhtarı Yahudi isyanları, İskenderiye Yahudileri arasında bir Roma karşıtlığı yaratmaya başlamıştır. Tiberius Julius Alexander döneminde Mısır’da devlete hizmet veren filozof Philo’nun değerli ve önemli bir kişi olan yeğeni, bu dönemde dinine ve aslına dönerek, aldığı bir kararla Judea (İsrael) topraklarına gitmiş ve oradaki Roma karşıtı Yahudi isyanına katılmış, Titus’un ordularına karşı önsaflarda çarpmıştı. Bu savaştan sonra İskenderiye’de Yahudilere başlatılan isyanda Roma lejyonerlerine karşı Yahudi cemaatini de savunmuştu. Daha sonra bu kanlı çatışmaları kaleme alan tarihçi Josephus Flavius isyan döneminde 50.00 Yahudinin hayatını kaybettiğini yazar. Fakat bu sayının abartıldığı da düşünülebilir.
M. S. 115ᆥ yılları arasında gerçekleştirilen, Roma imparatorluğunda yaşayan Yahudiler’in isyanından sonra ise Mısır’da yaşayan Yahudi cemaatini önemli derecede etkilemiş, ekonomik hayatları mahvolmuştur. Bir zamanların gururlu ve refah içinde yaşayan Yahudi cemaati yüzyıllar boyunca tarih sahnesinde önemlerini  yitirmişler, adeta yok olmuşlardır.

haftaya devam edecek...