Finansal piyasalar

Suzi APALAÇİ DAYANFinansal piyasalardaki dalgalanma geçtiğimiz hafta da sürdü. Haftanın genelinde Türk Lirası değer kaybetmeyi ve faizler yükselmeyi sürdürürken, haftanın son işlem gününde hem Türk Lirası değer kazandı, hem de faizler geriledi…

Ekonomi
9 Ocak 2008 Çarşamba
Geçtiğimiz haftanın ilk işgününde (29 Mayıs) ABD ve İngiltere’de finansal piyasaların tatilde olması yurtiçi piyasaların da haftaya nispeten sakin başlamasına neden oldu. Ancak, ilerleyen günlerde gerek yurtdışı piyasalardaki olumsuz havanın sürmesine, gerekse yurtiçindeki olumsuz ekonomik verilere ve beklentilere bağlı olarak Türk Lirası önemli ölçüde değer kaybederken, faizler de hızla yükseldi. Cuma günü ise (2 Haziran) piyasaların bir miktar olumluya döndüğü; döviz kurlarının düştüğü, faizlerin ise gerilediği görüldü.
Geçtiğimiz hafta piyasalar açısından en önem taşıyan olaylardan biri 10 Mayıs’ta yapılmış olan FED Açık Piyasa Komitesi toplantısının tutanaklarının açıklanması oldu. Bu tutanaklar FED’in bundan sonraki faiz kararlarına ilişkin içerdiği sinyaller açısından önem taşıyor. Geçtiğimiz hafta açıklanan tutanaklar, FED yetkililerinin enflasyondan kaygı duyduklarını ve enflasyonu durdurmak için faizleri ne kadar artıracakları konusunda kararsız kaldıklarını gösteriyor. Bu tutanakların FED’in faiz artırımlarına son verdiği işaretlerini taşımaması, doğal olarak, gelişmekte olan ülkeleri olumsuz etkiledi. FED’in ileride faizleri artırıp artırmayacağı; artırırsa ne kadar artıracağı gibi belirsizlikler piyasalarda dalgalanmalara yol açıyor; çünkü ABD ekonomisine ilişkin her veri faizlere ilişkin beklentileri etkileyerek hem ABD dolarının, hem ABD tahvillerinin, hem de gelişmekte olan ülke tahvillerinin değerini etkiliyor. Mayıs ayında tüm dünya piyasalarında yaşanan dalgalanmalarda ve gelişmekte olan ülkelerden fon çıkışlarında ABD faizlerine ilişkin beklentiler ve belirsizlikler önemli rol oynadı.
Geçen hafta Türk Lirası’nın değer kaybetmesinde ve faizlerin yükselmesinde yurtdışı piyasalardaki gelişmelerin yanı sıra, Türkiye ekonomisine ilişkin veriler ve beklentiler de etkili oldu. Çarşamba günü açıklanan dış ticaret verileri Nisan ayında açığın 5.2 milyar dolar olduğunu gösterdi. Her ne kadar bu veriler oldukça olumsuz olsa da, gerek Mayıs ayında döviz kurlarındaki yükselişin dış ticaret açığını bir miktar düzelteceğinin beklenmesi, gerekse Türkiye İhracatçılar Meclisi tarafından açıklanan Mayıs ayı verilerinin yüksek oranlı ihracat artışına işaret etmesi nedeniyle piyasalar çok olumsuz etkilenmedi.
Piyasalar açısından en çok önem taşıyan verilerden biri de Cuma günü (2 Haziran) açıklanan enflasyon verileri. Hafta boyunca faizlerdeki yükselişte Mayıs ayı enflasyonunun yüksek çıkacağı beklentisi de etkili oldu. Zira, Merkez Bankası para politikası enflasyon verileri ve ileriye yönelik beklentiler tarafından şekillendiği için faizler üzerinde etkili oluyor. Burada vurgulamak istediğim bir nokta Merkez Bankası’nın faiz kararlarını geçmiş enflasyona göre değil, ileride gerçekleşeceği tahmin edilen enflasyona göre verdiğidir. Ancak, Nisan ve Mayıs aylarında yüksek çıkan enflasyona ek olarak kurlardaki artışın önümüzdeki aylarda da enflasyonu olumsuz etkileyeceği dikkate alınırsa, Merkez Bankası’nın enflasyon hedeflerine yakınsayabilmek için ileriki aylarda para politikasını sıkılaştırabileceği – yani faizleri artırabileceği – unutulmamalı.
Geçen haftaya rakamlarla bakacak olursak, Merkez Bankası döviz kurlarına göre, hafta içinde YTL/dolar kurunun 1.57, YTL/euro kurunun ise 2.02 seviyesine kadar yükseldiğini görüyoruz. Ancak, döviz kurlarının haftanın son günü gerilemesi sonucunda dolar kuru haftayı 1.53 seviyesinden kaparken, euro kuru ise haftanın son işlem gününde 1.97 seviyesine geldi. Haftalık bazda YTL dolar karşısında %0.3, euro karşısında %0.4 değer kaybetti. Geçen hafta bono ve tahvil faizlerinde de kaydadeğer bir yükseliş yaşandı ve bileşik faizler %17 seviyesinin de üzerine çıktı. Enflasyon beklentilerinin yükselmesi doğal olarak faizlerin de yükselmesine neden oluyor. Küçük bir örnek verecek olursak, risk primini yansıtan ve nominal faiz ile enflasyon arasındaki fark olarak tanımlanabilecek reel faizler sabit kalsa bile, enflasyon bekleyişlerindeki bir artış faizlere de artış olarak yansır. Son dönemde risk primlerinin, dolayısıyla reel faizlerin de artması çok olağandır. Özet olarak, faizlerde bir ayda kaydedilen yaklaşık 4 puanlık artışın bir kısmı enflasyon artışından kaynaklanırken, bir kısmı da reel faizlerdeki artışı yansıtıyor.
Yazımı bitirmeden önce, Mayıs ayında finansal piyasalardaki hareketleri rakamlarla özetlemek istiyorum. Geçen ay Türk Lirası dolar karşısında %19, euro karşısında %22 değer kaybetti. Bir dolar ve 0.77 eurodan oluşan döviz sepetindeki artış ise %20 seviyesine ulaştı. Bono ve tahvil piyasasında en çok işlem görmesi açısından gösterge niteliği taşıyan 9 Nisan 2008 vadeli tahvilin yıllık bileşik faizi ise %13.7’den %17.1’e kadar yükseldi. Bu tahvilin faizi Cuma günü (2 Haziran) itibariyle %16.7 seviyesine geriledi.