Bir Şavuot Öyküsü: Uğurlu prenses

Sara YANAROCAKEkin biçme zamanından başlayarak yedi hafta sayacaksınız. Sonra Tanrınız RAB`bin sizi kutsadığı oranda vereceğiniz gönülden sunularla O`nun için Haftalar Bayramı`nı (Şavuot) kutlayacaksınız. Yasanın Tekrarı 16:10Rut şöyle karşılık verdi: "Seni bırakıp geri dönmemi isteme! Sen nereye gidersen ben de oraya gide

Kavram
9 Ocak 2008 Çarşamba

Ofra Zahar ile evlidir. Tüm arkadaşları hamile kalmışlar bebek bekliyorlardır. Ofra için için üzülüyor, dualar ediyordur. Bir gün doktora giden Ofra müjdeli bir haber alır. Ofra ve Zahar’ın bir Şavuot günü bir kızları dünyaya gelir. Hem Şavuot Bayramı, hem de aileye yeni gelen prenses onlara çifte mutluluk yaşatmaktadır. O kadar güzel bir kızdır ki… Adını Şoşana koyanlar bet Şemeşte oturdukları için hemen her sene Şavuot bayramında Kudüs’ü ziyaret ederler. Çünkü Bet Şemeş Kudüs’e çok yakındır. Ofra sütlü tatlılar hazırlar. Şavuot Bayramı Kudüs’ü ziyaret etmeye vesile olan üç önemli bayramdan biridir. Doğan kızlarının mutluluğuyla Zahar aylığının önemli bir bölümünü fakirlere vermek için ayırır.
Ayrıca ihtiyac sahiplerine vermek üzere bir sürü meyva ve kuruyemiş de alır. İçiiçine sığmamaktadır. Ofra ise yorgun ama mutludur. Başına kırmızı bir kurdele bağlamış, gelen tebrikleri ve hediyeleri kabul etmektedir. O hafta içinde Zahar yeni bir iş teklifi alır. Yeni bir işe girdiği gibi yeni insanlar da tanır. Evleri gelenlerle dolup taşar. Uzak akrabalarından bir rabbi bu kızın onlara çok fazla uğur ve şans getireceğini söyler, içinde on iki tane altının bulunduğu bir kese bırakır. O hafta içinde Zahar’ın şansı açılır. Daha evvel zar zor geçinebilen Zahar ve eşi çok şaşırırlar. Evleri hediyelerle dolar taşar. Zahar’ın yeni patronu onu yeni bir ev alması için teşvik eder. Yeni maaşıyla kredili de olsa yeni bir ev alabilecektir. Yeni gelen bebek mutluluklarına mutluluk katar. Minicik parmakları, tombul ayaklarıyla, devamlı gülen yüzüyle herkesin dikkatini çeker. Bindiği otobüste, gittiği markette, bulunduğu her yerde sevilir, okşanır. Herkes Ofra’ya gıptayla bakmaktadır.
Ofra kızının herşeyiyle ilgilenir. Karı koca onun mutlu ve sağlıklı olması, Tanrı sevgisiyle büyümesi için ellerinden geleni yaparlar. Tüm arkadaşları, komşuları da kısa bir süre önce erkek çocuklar doğurmuştur. Bir komşuları "bu kızın talibi çok olacak, baksana hepimiz erkek çocuk doğururken, bir tek senin kızın oldu. Oğullarımız senin kızın için sıraya girecekler", bir diğeri ise ‘bu kız çok canlar yakacak" diye görüşlerini açıklarlar. Şoşana çok iyi bir eğitim alır. Gün geçtikçe güzelleşmektedir. Tombul kırmızı yanakları, bukleli altın saçlarıyla ve özellikle etrafa saçtığı ışıltılı gülücüklerle herkesin kalbini fethetmeye başlamıştır bile. Uzun zaman sonra doğan bebekleriyle yüzü gülen Ofra – Zahar çifti, herkesten "yeni bebek şansı" lafını duymaya başlarlar. Yeni bebek, yeni iş, yeni ev ve yeni araba getirmiştir. Ofra devamlı ellerini Tanrı’ya açıyor ve şükür duaları ediyordur. Şoşana çok akıllı bir kızdır. Öyle ki, diğerleri tek duayı zor hatırlarken, o tüm duaları küçük yaşta öğrenir ve söyler. Çalışkan, akıllı ve güzeldir. En önemli özelliği kimin yanına gelse, elini dokunsa veya yardım etse, o insanlara şans ve uğur getirmektedir. Kısa zamanda Şoşana’nın adı "uğurlu prenses" olur. Herkes onu bu adla çağırmaktadır.
Bir gün bir toplantıda yıllar önce kızının doğumunda uzak akrabaları olan rabbinin söylediklerini anlatan Ofra’nın arkadaşları bu rabbi’ye gitmeye karar verirler. Ne olsa okumuş bir din bilginidir. Bu bebeğin uğurlu olacağını da bilmiştir. Acaba diğerlerinin evlatlarını için neler söyleyecektir? Günler günleri kovalarken rabbinin evinin önünde uzun kuyruklar oluşur. Bu kuyrukların sebebi Ofra’nın o toplantıda anlattıklarının etrafa yayılmasıdır. Rabbi kalabalığı görünce oldukça şarırır. İyice yaşlanmıştır. Onlara verilecek en iyi öğüdün "herkese yardım etmek ve kimseyi kıskanmamak" olduğunu söyler. Herkese kendi evladına sahip çıkmasını diğer ailelerin çocuklarıyla çocuklarını kıyaslamamaları gerektiğini vurgular. "Her çocuğun kendi kısmeti, kendi yazgısı vardır. Kimisi engebeli yollardan sonra istediğine ulaşır, kimisi elini ne işe atsa başarı sağlar. Ama en önemlesi şükretmek, çalışmak ve iyi evlat yetiştirmektir" sözlerini duyan kalabalık hayal kırıklığına uğrar.
Günlerden bir gün Şoşana çok hastalanır. O kadar ki, günlerce yatan, gözlerini bile açamaz. Devamlı babasının ismini sayıklamaktadır. Ofra ne yapacağını bilemez, devamlı ağlar. Dualar eder, eve doktorlar çağrılır ama doktorlar bir teşhis koyamamaktadır. Şoşana gün geçtikçe solmaktadır. Zahar’ın telefonu kapalıdır. Ofra tek başınadır. Ona ulaşamaz. Günlerce çocuğunun başında uyumadan bekleyen ofra çok solmuştur, çökmüştür. Arkadaşlarından biri bu güzel kıza "nazar" değdiğini, her akıllı güzel çocuk gibi onun da "ayin ana" (kötü göz)’e geldiğini söyler. Eve dul bir kadın olan, bir rabbinin karısı Haya çağrılır. Kurşun dökülür. Rabanit Kudüs’ten bu iş için gelmiştir. Üç gün sonra Şoşana aniden gözlerini açan ve iyileşmeye başlar.
Ofra çok mutludur. Duaları kabul olmuş biricik kızı iyileşmiştir. Bir hafta sonra da kocasına kavuşan ofra, mutluluk gözyaşları döker. Kızları eskisi gibi şarkılar söylemekte ve İsrail folklörü yapmaktadır.
Birkaç yıl sonra Şoşana oldukça serpilmiş, evlilik çağına gelmiştir. Tüm arkadaşları oğullarının onunla evlenmesini istemektedir. Herkese iyi davranan ve herkesi seven Şoşana eşini seçmiştir bile. Birlikte büyüdüğü o kadar kişi varken o günlünü sınıflarına eyni gelen tanımadıkları Ari’ye kaptırmıştır. Ofra ve Zahar kızlarıyla konuşarak, hangi erkeğin daha iyi bir kısmet olabileceği konusunda onun fikrini almak isterler, gönülleri doğduğu günden beri tanıdıkları Moshe, Hayim ve Sintodadır. Şoşana eise kalbinin tek sahibinin Ari olduğunu söyler. Karı koca ne diyeceklerini şaşırırlar. Kızlarından Ari yi eve çağırıp onlarla tanıştırmasını isterler. Kısa zamanda Ari eve çağrılır, bu gencin uzak akrabaları rabbinin kızının oğlu olduğunu öğrenirler. Ari ve Şoşana bir Şavuot günü evlenirler ve çok mutlu olurlar.
Yıllar sonra bir Şavuot günü "uğurlu prenses" beyaz gelinliğiyle gülümsüyordur. Tüm komşuları mutsuz ve kıskanç bakışlarla kendi gelinleri olmasını istedikleri bu uğurlu prensesi tebrik ederler.

• Her çocuk kısmeti, alın yazısı ve şansıyla doğar.
• Ebeveynlerin en büyük hatalarından biri de çocukları birbirleriyle kıyaslayarak mutsuz olmaktadır. Her çocuğun kendi yeteneği, kendi özelliği vardır.
• Kötü göz insanı hasta eder.
• İyi alınyazı ve şanslarının üzerimize olması dileğiyle