Violet Benmayor: Alegra Torel Geriatri Bölümü`nün ilk ve sürekli konu&

Ester YANNİEROr-Ahayim Hastanesi`nin yeni binası Alegra Torel Geriatri binası 2005`in Ekim ayında açıldı. Acilisin üzerinden 6 aydan fazla bir zaman geçti. Bu süre zarfında hastaneyi tanıtmak için Şalom`da çeşitli haber ve bilgiler yayınlandı. Bugüne kadar bu haberlerin kaynağı genellikle hastane yönetimi oldu

Toplum
9 Ocak 2008 Çarşamba
Bu yazıda yeni binaya farklı bir gözle, içinde yaşayan bir konuğun gözüyle bakacağız. Bu kişi Bayan Violet Benmayor. Bayan Benmayor 6 yıldır Or-Ahayim’de yaşıyor. Kendisi İzmir doğumlu ve yaşamının büyük bölümünü İzmir’de sürdürmüş. Bencuya ailesinin en küçük kızı olarak doğmuş, Karşıyaka’da Notre Dame De Sion Fransız lisesinde okumuş ve sonra da Benmayor ailesine gelin gitmiş. İki kızından biri İstanbul’da, diğeri Paris’te yaşıyor. Kendisi hep İzmir’de yaşamış, 6 yıl önce hastalanınca İstanbul’a gelmiş ve o zamandan beri Or-Ahayim Hastanesi’nde kalıyor. Yeni bina açılınca orada bir odaya geçmiş ve Alegra Torel Geriatri Pavyonu’nun ilk konuğu olarak tarihteki yerini almış. Kendisiyle odasında görüştük.
Bu görüşmenin en önemli özelliği Violet Benmayor’un bundan haberdar olmamasıydı. Hastanenin birinci katındaki odasına gitmeden önce aynı katta kalan Dayan ailesine merhaba demek için uğradığımızda, Violet Benmayor’un biraz rahatsız olduğunu ve görüşme yapmasının zor olduğunu söylediler. Gerçekten de odaya girdiğimizde onu, her zamanki neşeli ve canlı halinden farklı, yatağında yatar bulduk. Yanında üç yıllık bakıcısı Fahriye Hanım vardı.
Odası iki pencereli, aydınlık ve ferahtı. Pencereleri parka ve Haliç’e bakıyordu. Geçmiş yıllarda Haliç’ten gelen o ünlü pis koku artık duyulmuyordu. Odada iki büyük dolap, refakatçisinin geceleri yatması için açılır bir kanape, iki adet kollu iskemle vardı. Yatağının karşısındaki duvara bir televizyon monte edilmişti. Dolaplardan birinin içinde küçük bir buzdolabı bulunuyordu. Odanın ısıtma ve havalandırması merkezi sistemle ve duvara monte edilmiş bir kumandayla hastanın arzu ettiği seviyeye ayarlanabiliyordu. İki pencere arasında duvara çok güzel bir tablo asılmıştı. Odanin tuvaleti, daha doğrusu banyosu, pek çoklarımızı kıskandıracak kadar büyük ve modern döşenmişti. Gömme rezervuar, geriatrik lavabo, duş bölmesindeki tutunma ve oturma aparatları hemen dikkat çekiyordu.
Violet Benmayor, sohbet etmek için geldiğimizi öğrenince bir gayretle yatağında doğruldu ve Fahriye Hanım’a bize Pesah tatlısı ikram etmesini söyledi. Kendisi hakkında öğrendiğimiz bilgiler arasında en ilginci, ilkokul çağından beri hayır işlerinde çalışmış olmasıydı. Küçük bir kızken öğretmenleri tarafından Cumartesi günleri okuldan sonra arkadaşları ile birlikte İzmir’deki Yaşlılar Yurdu’na, yaşlılara bakmak için götürülürlerdi. İleriki yıllarda da aynı kurumda yıllarca sekreter olarak çalışacaktı. 6 yıl önce hastalanınca bu görevini bırakacak ve İstanbul’a gelecekti. İki kızından İstanbul’da yaşayanı Harbiye’deki Notre Dame De Sion’u,  Paris’te yaşayanı da Amerikan Koleji’ni bitirmişti.
Benmayor’dan biraz da hastaneden söz etmesini istedik. Yemeklerden, personelden, doktorlardan, terapi odasından, vs. Küçüklüğünden beri yemek konusunda zorluk çıkaran bir insan olmuştu. Yemek seçerdi ve annesi onu bu yüzden okula yatılı olarak göndermişti. Bugün ise artık fazla yemek yemediğini ve hastanenin yemeklerinden bir şikayeti olmadığını söyledi. Anlaşılan hastanenin yemekleri hakkında fikir sahibi olmak için bir başka konuğun görüşlerini almamız gerekecekti. Daha önce görüştüğümüz Dayan ailesi de genelde yemeklerden memnun olduklarını söylemişlerdi, fakat akşam yemeklerinin bazen hafif tutulduğunu, köfte ısmarladıklarında, nadiren de olsa yanmış olarak getirildiğinden söz etmişlerdi.
Personele gelince, Violet Benmayor onlardan çok memnundu. Gerçi yanında, bir gündüzcü, diğeri gececi olmak üzere her zaman bakıcısı vardı ama hastane personeli de ne isterse hemen yerine getiriyordu. Başhekimin biraz meşgul bir kişi olduğunu düşünüyordu ama o da, bu son rahatsızlığında odasına gelmiş, raporlarını incelemiş ve kendisiyle bizzat ilgilenmişti.
Günlerini nasıl geçirdiğini sorduğumuzda, Şalom Gazetesi’nin, televizyonun ve terapi salonunun ne kadar önemli olduğunu anladık. Şalom Gazetesi her hafta düzenli olarak geliyordu ve bütün hafta kendisini meşgul ediyordu. İzmir cemaati ile ilgili haberler kendisini özellikle ilgilendiriyordu. Zamanını geçirdiği bir başka yer koridorun sonundaki büyük terapi salonuydu. Bu salonun üç cephesi vardı ve pencerelerinden hem park, hem Haliç, hem de hastane bahçesi görülüyordu. Salon küçük bir mutfak, elişi yapabilecekleri masalar, sandalyeler, koltuklar ve büyük bir kütüphane ile dekore edilmişti. Kütüphanede çeşitli kitapların bulunduğu ve elişlerinin sergilendiği bölümler ve büyük bir televizyon vardı. Bazen burada, özellikle seyretmek istediği bir program olunca da odasında televizyon izliyordu. Arada sırada hastanenin koridorunda bakıcısı ile yürüyüşe çıkıyor, personel ve diğer konuklarla sohbet ediyordu. Son günlerde yaşadığı en ilginç olay, "Büyük Reis" diye adlandırdığı TBMM Başkanı  Bülent Arınç’ın hastaneyi ziyaret etmesi, bu ziyaret sırasında kendisiyle fotoğraf çektirmesi ve bu fotoğrafın gazetelerde yayınlanması olmuştu.
Bu aşamada  Benmayor artık iyice açılmıştı. İlk baştaki rahatsız ve sancılı halini üzerinden atmıştı. Fahriye Hanıma kalkacağını söyledi ve İzmirli hanımların zarafetlerinden hiçbir zaman taviz vermedikleri belirterek sabahlığını getirmesini istedi. Saçlarını elleriyle geriye doğru düzeltti ve başına tacını taktı. Sonra da sohbetimiz sırasında defalarca gururla söz ettiği kızlarını, damatlarını ve torunlarını ve onların çocuklarını gösteren fotoğrafların dizili olduğu panoyu gösterdi. Nezaket gereği hanımların yaşı sorulmadığından biz bu konuya hiç girmedik. Fakat o kendiliğinden yaşının 39  yaşında olduğunu söyledi. Bir doktor ona yaşını bir kağıda yazmasını ve soran olursa tersten okumasını tavsiye etmişti. Bu nükte ile sohbet en sıcak noktasına ulaşmış oldu. Biz de havaya girmiş olmalıydık ki bir ara şikayetçi olduğu kabızlıkla ilgili kendisine tavsiyelerde bile bulunduk. Zeytinyağı gezdirilmiş kepek ekmeği ve kuartoz de kalavasa yemesini önerdik. Ama son sözün, yemek düzenini her hastaya özel olarak düzenleyen, hastanenin diyetisyenine ait olduğunu belirtmeyi de unutmadık.
Violet Benmayor görüşme boyunca sık sık bu hastanede kaldığı için kendisini kısmetli addettiğini ve Tanrı’ya şükrettiğini söyledi. Biz de bu sözlerin nezaketen söylenmiş ifadeler olması olasılığına karşı biraz da şikayetçi olduğu konuları anlatmasını istedik. Şikayetçi olduğu bir şey yoktu. Bu bizim için kabul edilebilir bir cevap değildi. Yazının tarafsız ve muteber addedilmesi için mutlaka eleştirel ifadeler de içermesi gerekiyordu. Çok ısrarcı olunca, işin ucu Pembe Meleklere dokundu. "Pembe Meleklerin benimle daha çok vakit geçirmeleri hoşuma giderdi" dedi.  Benmayor’un şikayetçi olduğu başka bir konu yoktu.
Odasına girdiğimizde hasta yatağında kapalı gözlerle ve rahatsız bir şekilde yatarken bulduğumuz Violet Benmayor’un 15 dakika içerisinde ayakta duran, canlı ve nüktedar bir insan haline gelmiş olması, yaşlılarla  sıkı bir ilişki içinde olmanın, onları yaşama bağlamak açısından ne kadar önemli olduğunu bir kere daha göstermiş oldu. Bu görüşmeyi Şalom Gazetesine yayınlamazı bir itirazının olup olamayacağını sorduğumuzda, yüzünde bir memnuniyet ifadesi belirdi ve bunun sevindirici olacağını söyledi. Tekrar bayramlaşarak ve sağlık dileyerek yanından ayrıldık.
Bu görüşmeyi planlarken amacımız Or-Ahayim Hastanesi Geriatri Bölümü’nü açıldığı günden bu yana orada yaşamış bir konuğun bakış açısıyla anlatmaktı. Böylelikle tarafsız bir gözle yeni binanın hem iyi, hem kusurlu taraflarını anlamaya çalışmaktı. Violet Benmayor olumlu yönlerini anlattı ama kusurlar ile ilgili söyleyecek fazla bir şey bulamadı. Bu onun çok iyi niyetli olmasından veya nezaketinden kaynaklanıyor olabilir miydi? Kim bilir, belki de söyledikleri doğruydu. Umalım öyle olsun.