Fas`ta bakanlik görevinde bulunmuş bir Cemaat Başkani: Serge Berdugo

Yakup BAROKASTürkiye`yi ziyaret eden Fas Yahudi Cemaati Başkanı, eski Turizm Bakanı ve Fas Onursal Büyükelçisi Serge Berdugo ile 10 Mayıs Çarşamba günü Barınyurt`da heyet onuruna verilen yemek öncesinde söyleşme olanağını buldum. Bir zamanlar 250 bin Yahudi`nin yaşadığı, bugün ise oldukça küçülen ve Fas Kralı`na son derece

Kültür
9 Ocak 2008 Çarşamba
Cemaatiniz sayısal  olarak oldukça küçüldü. Bu durum demografik sorunlar yaratmıyor mu?
Fas’ta 5750 Yahudiyiz. İsrail kurulduktan sonra bu topraklara en fazla Yahudi göçü Fas'tan oldu. Çeşitli kaynaklarda Fas'tan Filistin topraklarına 600 binden fazla Yahudi’nin göç ettiği ifade edilmektedir. 1950’lerde 250 bin, on beş yıl önce ise on beş bindik. Fakat her yıl İsrail, Venezuela, Fransa, İspanya gibi ülkelerden elli bin Fas kökenli Yahudi ülkemizi ziyarete geliyor. Dünyada toplam bir milyon Fas Yahudisi yaşıyor. Bunlar ana vatanları ile bağlarını hiç koparmadılar; ailelerinin mezarlarını ziyaret için, Mimuna Bayramı kutlamak ve başka nedenlerle Fas’a geliyorlar. Bunlar Fas’a bir Faslı gibi gelmekteler. Çünkü bildiğiniz gibi Fas yasalarına göre vatandaşlık hiçbir zaman kaybedilmiyor ve isteyen Fas Yahudisi istediği anda Fas pasaportunu elde edilebiliyor.
Fas Yahudilerinin bir özelliği de eski yaşam tarzlarının bazı unsurlarını sürdürmeleri. Örneğin Pesah’ın bitiminde kutlanan Mimuna Bayramı’nda Fas Yahudileri herkese evlerini açarlar. Müslümanların Yahudilerin evlerine ekmek, peynir, tereyağı gibi yiyecekleri getirmeleri adettendir. Bu gelenek İsrail’de, günümüzdeki  kutlamalarda da  yerine getirilmekte, herkes bir diğerinin evini ziyaret etmektedir. Son yıllarda Mimuna İsrail’de dostluğu, karşılıklı dayanışmayı simgeleyen resmi bir bayram haline dönüştü.

Fas cemaat başkanlığının yanı sıra Kral’ın da sizi önemli görevlere atadığını biliyoruz, milletvekilliği yaptınız mı, bu ülkede bir Yahudi bu göreve seçilebiliyor mu?
Fas’ta Simon Levi meclis üyesi olarak seçildi ve sanıyorum halen bu görevde. Ben ilkin Fas Yahudi Cemaati başkanıyım. 1994񮖛 yıllarında Turizm Bakanlığı yaptım. Bir aydan beri de Kral tarafından sadece belli  bir devlette  değil, tüm dünyada ülkemi temsil etmek üzere Fas Büyükelçisi olarak atandım. Türkiye’de Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’le bu sıfatla görüştüm. Fas Büyükelçisi beni ziyaret etti.
Fas Kralı’nın gözünde bir Müslüman ile bir Yahudi arasında hiçbir fark yoktur. Kral bir Yahudi’nin de bir Müslüman gibi  aynı hak ve görevlere sahip olduğuna inanır. Sinagog önünde gerçekleştirilen ve yabancı turistlerin de ölümleri ile sonuçlanan  bombalı saldırı sonrasında Kral, Yahudilerin canlarını, malvarlıklarını ve Yahudiliğin kutsal değerlerini sonuna kadar koruyacağını belirtti. Fas Kralı, Peygamber soyundan geldiği inancını taşır ve kendini sadece Müslümanların değil tüm inananların koruyucusu  olarak görür.

İran dışında, diasporada Müslüman ülke olarak Yahudilerin huzur içinde yaşadıkları iki ülke var sanırım; biri Türkiye diğeri de Fas...
Doğru, her iki ülke Yahudileri vatanlarına bağlılar. Arada uzun bir mesafe bulunmasına rağmen her iki ülke Yahudilerinin çok benzer tarafları bulunmaktadır. Fas Yahudilerinin önemli bir bölümü Sefarad ritüeline bağlı olarak ibadet eder. % 50’si Ladino lisanını konuşur, ancak bu lisan sizin Judeo-Espanyol’dan biraz farklıdır;  Aketia diye adlandırdığımız bu dil Arapça ile İspanyolca’nın karışımıdır.
Diyebilirim ki her iki ülke Yahudilerinin halen yaşamakta oldukları ülkelerindeki sesleri geçmişin sesi değildir, geleceğe yönelik güçlü bir barış mesajıdır. Her iki ülkenin de geçmişinde bazı üzücü olaylar yaşandı. Ancak diğer Avrupa ülkeleri ile karşılaştırırsak Yahudilerin gerek Türkiye, gerekse Fas’ta çok daha iyi yaşadıklarını ve Fas Yahudilerinin 2. Dünya Savaşı’nda Nazilerin elinden Kral tarafından kurtarıldıklarını söyleyebilirim.
Fas Kralı Mısır-İsrail barışını tanıyan ilk Arap ülkesi oldu, Camp David Anlaşması’nın asıl mimarı Fas kralı II. Hasan'dır dersek yanlış konuşmuş olmayız. İsrail'in eski başbakanlarından Yitshak Rabin 1974ᇡ iktidarı döneminde Mısır Devlet Başkanı Enver Sedat'a yazdığı mektubu Ekim 1976'da Kral II. Hasan iletmişti. Sedat bu mektuba cevap vermekte geciktiğinden ve daha sonra İsrail'de Likud Partisi iktidara geldiğinden bu ilk girişim başarılı olamadı. Ancak II. Hasan, Rabin'den sonra İsrail Başbakanı olan Menahem Begin'le Enver Sedat'ı bazen gizlice görüştürerek, bazen birinin mesajını diğerine ileterek Camp David Anlaşması’nın imzalanmasında inkar edilmesi mümkün olmayan bir rol oynadı.
Şu anda da Fas Kralı 6. Muhammet aynı siyaseti savunmakta ve gerçek barıştan yana olduğunu belirtmektedir. Bir yandan İsrail’in güvenlik içinde yaşamasını, diğer yandan da Filistinlilerin onurlarının korunmasını sağlayacak iki devletli bir çözümden yanadır. Barışın er veya geç, on veya yirmi yılda gerçekleşeceğine inanıyorum. Bizler iki küçük cemaatiz, ancak sesimiz Hanuka mumu gibi ilelebet yanacak; hoşgörü, dostluk ve barış mabedinin oluşmasını sağlayacaktır.

Geçmişte ‘biz Türk’üz ama İsrail ile de gönül bağımız var’ şeklinde bir söylemi dile getirmiyorduk. Bugün bunu açıkça söyleyebiliyoruz. Aynı durum Fas Yahudileri açısından da söz konusu mu?
Bizim açımızdan konu çok basit; İsrail ile ilişkilerimiz var, ancak biz Yahudi ve Faslıyız. Örneğin çok yakında İşçi Partisi Lideri ve İsrail Savunma Bakanı Amir Peretz’i evimizde ağırladık, Şabat’ı bizimle yaptı. Faslı milletvekilleri de hazır bulundular. Herşey çok dostane geçti. Diğer bir deyişle ortada hiçbir sorun bulunmuyor.
Fas Yahudi Cemaati kurumsal olarak nasıl örgütlenmiş durumda?
Küçük bir topluluğuz ancak son derece iyi organizeyiz. Bütün kurumlara sahibiz; beş tane okulumuz var, bunlardan üçünde sadece Yahudi öğrenciler öğrenim görüyor. Derneklerimiz, hergün ibadete açılan yirmi adet sinagogumuz, şohetimiz, spor kulübümüz var. 250 bin Yahudi yaşarken mevcut bütün kurumları daha iyi yönetiyoruz diyemeyeceğim ama hepsini ayakta tutmayı başardık. Bir de müze oluşturduk. 

Türkiye’yi nasıl buldunuz?
Açıkçası şok geçirdim. Üç sene önce de ülkenizde bulundum. Sadece ekonomi ve sanayi açısından değil entelektüel açıdan bu denli önemli bir değişimi beklemiyordum. Gerçek bir dost gibi karşılandım. Yahudiler ile Müslümanlar arasında çok olumlu ilişkilerin varlığını hissettim. Açıkçası Fas ile Türkiye arasında bu açıdan oldukça önemli bir benzerlik görüyorum. İki ülkenin daha yakın işbirliği içerisinde olması gerektiğini düşünüyorum. Gerçekte 1956’da Fas’ın tanınmasından bugüne iki ülke arasında hiçbir zaman  bir sorun yaşanmadı. Diğer yandan da Osmanlı İmparatorluğu tarafından işgal edilmeyen tek ülke Fas olmuştur. Osmanlılar Fas’a kadar gelmiş ve orada durmuşlardır. Ayrıca iki ülke cemaatleri arasında  ilişkilerin pekiştirilmesi gerektiği kanısındayım.