Nisan ayi enflasyon oranlari enflasyon trendinde bir değişikliğe işare

Birçok Yahudi bayramı gibi "Lag Ba-Omer" de Yahudi halkının karanlık ve baskıcı güçlere karşı bağımsızlık ve özgürlük savaşını simgeler. Bir inanışa göre Bar Kohba, Romalılara karşı en büyük zaferini Omer`in 33. günü kazanmış, bir başka inanışa göre de; Rabi Akiva`nın öğrenc

Ekonomi
9 Ocak 2008 Çarşamba

Suzi APALAÇİ DAYAN

Merkez Bankası’nın, enflasyon üzerindeki riskleri kuvvetle vurgulamasına rağmen, gecelik faizleri 0.25 puan düşürmesinin ardından açıklanan Nisan ayı enflasyon oranları piyasaları şaşırttı. Buna göre, Nisan ayında TÜFE’de (tüketici fiyat endeksi) %1.34, ÜFE’de (üretici fiyat endeksi) ise %1.94 gibi yüksek oranlı artışlar kaydedildi. Bu enflasyon verilerinin ardından, Merkez Bankası’nın ileriki aylarda faiz düşüreceğine ilişkin beklentiler zayıfladı

Enflasyon hedeflemesi
çerçevesinde yılsonu hedefi %5 olarak belirlendi…
2002񮖥 yılları arasında "örtük enflasyon hedeflemesi" uygulayan Merkez Bankası 2006 yılından itibaren "açık enflasyon hedeflemesi" politikasına geçti. Kısaca özetlemek gerekirse, Merkez Bankası hükümetle birlikte 3 yıl için enflasyon hedefleri belirliyor ve elindeki para politikası araçlarını bu hedefi tutturacak şekilde kullanıyor. Enflasyon hedeflemesinde Merkez Bankası hedeflediği yılsonu enflasyonuna ulaşmayı taahhüt ediyor ve hedefe ulaşamaması durumunda kamuoyuna ve hükümete hesap vermesi, hedefe neden ulaşılamadığını açıklaması gerekiyor. Merkez Bankası bu yılsonu için TÜFE enflasyon hedefini %5 olarak belirledi. Ancak, hedefin çevresinde +/- 2 puanlık bir belirsizlik bandı oluşturuldu. Merkez Bankası’nın bu hedefe ulaşmak için kullandığı para politikası aracı ise kısa vadeli faizler. Yılsonu TÜFE enflasyonunun belirsizlik bandının dışında kalması durumunda, diğer bir ifadeyle %3’ün altında veya %7’nin üstünde olması durumunda, Merkez Bankası bunun nedenlerini ve alınması gereken önlemleri yazılı olarak hükümete bildirecek ve bunu kamuoyu ile paylaşacak. Aynı zamanda, bu hedef IMF programında da performans kriteri olarak belirlendiği için, bandın dışında kalınması program şartlılığının da ihlali anlamına gelecek. Bu durumda da, IMF ile birlikte enflasyonu tekrar hedeflere doğru çekmek için alınması gereken tedbirler kararlaştırılacak.
Bu yazımda, son açıklanan enflasyon verileri ışığında bu yılki hedefin ulaşılabilirliğini ve Merkez Bankası’nın bundan sonraki para politikası kararlarının ne yönde olabileceğini tartışmak istiyorum. Mart ayı itibariyle TÜFE bazında yıllık enflasyon %8.2; IMF programında Mart ayı için performans kriteri olarak belirlenen enflasyon ise %7.4 idi. Gerçekleşen enflasyon oranı belirsizlik bandının içinde kaldığı için program kapsamında bir problem oluşturmadı ve herhangi bir tedbir alınmasını gerektirmedi.

Nisan ayındaki Para
Politikası Kurulu
toplantısında gecelik faizlerin
düşürülmesine karar verildi…

Faiz kararlarını gerçekleşen enflasyona göre değil, ileride gerçekleşeceği tahmin edilen enflasyona göre veren Merkez Bankası, yılın ikinci çeyreğinden itibaren (yani Nisan ayından itibaren) enflasyonun düşmeye başlayacağını tahmin ediyordu. Önümüzdeki bir buçuk yıl için yapılan enflasyon tahminlerinin hedeflerle tutarlı olduğunu vurgulayan Merkez Bankası, 27 Nisan tarihinde yapılan Para Politikası Kurulu toplantısında politika faizlerini (gecelik faizler) 0.25 puan düşürmeye karar verdi. Böylece, yılbaşından beri %13.5 seviyesinde tutulan gecelik faizler %13.25 seviyesine geriledi. Merkez Bankası tarafından hazırlanan ve faiz kararının hemen ardından açıklanan Enflasyon Raporu’nda ise enflasyon üzerinde baskı oluşturan yüksek petrol ve emtia fiyatları, hizmet fiyatlarındaki katılık, uluslararası likidite koşullarında yaşanabilecek değişiklikler gibi risk unsurları kuvvetli bir şekilde vurgulandı. Ancak, bu risk unsurlarına rağmen, enflasyonun hedefler doğrultusunda hareket ettiğini düşünen Merkez Bankası faizleri düşürme kararı aldı. Kanaatim enflasyon üzerindeki risklerin Merkez Bankası’nın vurguladığından daha yüksek olduğu yönündeydi. Yaptığımız çalışmalara dayanarak, ekonomide iç talebin kuvvetli olduğunu ve Merkez Bankası tarafından sayılan risk unsurlarına ek olarak iç talebin de bir risk olduğunu görüyorum. Buna bağlı olarak, Merkez Bankası’nın geçen ay faiz düşürmemesi gerektiğini düşünüyordum.
Nitekim, 3 Mayıs günü açıklanan Nisan ayı enflasyon verileri, piyasa beklentilerinin oldukça üzerinde çıktı. Bunun da ötesinde, yıllık bazda gerilemesi beklenen enflasyon oranının Nisan ayında daha da yükseldiği görüldü. Ayrıca, daha detaylı şekilde belirteceğim gibi, bu enflasyon verileri iç talebin enflasyon üzerinde baskı oluşturmaya başladığının da izlerini taşıyor. Dolayısıyla, bu verilerin ardından Merkez Bankası’nın faiz düşürme konusunda daha temkinli olması gerektiğine dair düşüncem kuvvetlenmiş oldu.

Nisan ayında TÜFE %1.34, ÜFE %1.94 arttı…
Şimdi de kısaca Nisan ayı enflasyon verilerini değerlendirmek istiyorum. Nisan ayında TÜFE %1.34, ÜFE ise %1.94 artarak piyasa beklentilerinin oldukça üzerine çıktı. Sonuç olarak, Mart ayında %8.16 olan TÜFE bazında yıllık enflasyon Nisan’da %8.83’e yükselirken, aynı dönemde ÜFE bazında enflasyon %4.21’den %4.96’ya yükseldi. TÜFE bazında enflasyonda yıllık hedefin %5 olduğunu göz önünde bulundurursak, bir ayda kaydedilen %1.34 oranındaki artışın yılsonu hedefine ulaşılabilirliği tehlikeye sokma olasılığının çok yüksek olduğunu söyleyebiliriz. 

TÜFE artışının ardındaki tek neden petrol fiyatlarının
yükselmesi değil…

Her iki endeks de detaylı olarak incelendiğinde, kaydedilen yüksek oranlı artışlarda petrol ve emtia fiyatlarındaki yükselişin çok etkili olduğu; ancak bunun da ötesinde beklenmedik sektörlerde de yüksek fiyat artışları kaydedildiği görülüyor. Başka bir şekilde ifade edecek olursak, yüksek enflasyon oranlarının ardındaki tek neden petrol fiyatlarındaki artış değil. TÜFE’deki artışın çok büyük bir kısmı giyim ve ayakkabı sektöründe gerçekleşen %9.2 oranındaki yükselişten kaynaklanmış. Her ne kadar Nisan ayında giyim ve ayakkabı sektöründe yeni sezonun başlaması nedeniyle fiyat artışı beklense de, bu yıl kaydedilen artış mevsimselliğin de ötesinde bir artış gibi görünüyor. Bu da, bu sektördeki yüksek enflasyonda iç talep canlılığının etkili olmaya başladığını düşündürüyor. Nisan ayında TÜFE artışının ardındaki önemli sektörlerden bir diğeri de gıda sektörü olarak dikkat çekiyor. Bu sektörde de mevsimsel nedenlerle bir artışın beklenmediği göz önünde bulundurulursa, kaydedilen %0.61’lik artışın yüksek olduğu ve bunun da iç talebin bir göstergesi olabileceği düşünülebilir. Ulaştırma sektöründe kaydedilen %1.4 oranındaki yüksek enflasyon oranının ise büyük ölçüde benzin fiyatlarındaki artıştan kaynaklandığını tahmin ediyorum.

ÜFE’deki artışın neredeyse tamamı petrol ve emtia
fiyatlarındaki yükselişten
kaynaklandı…

Nisan ayında önemli ölçüde yükselen petrol fiyatlarının etkisi ÜFE üzerinde daha belirgin görüldü. ÜFE’nin en ağırlıklı alt kategorisi olan imalat sanayi fiyatlarında kaydedilen %1.96’lık fiyat artışının yaklaşık yarısı kok kömürü ve rafine edilmiş petrol ürünleri fiyatlarında gerçekleşen %10’luk yükselişten kaynaklandı. Öte yandan, uluslararası piyasalarda emtia fiyatlarında görülen yükselişin etkisiyle ana metal sanayi fiyatları da %9.9 oranında arttı. Bu iki kategorideki yüksek enflasyon imalat sanayindeki fiyat artışının neredeyse tamamını açıklıyor. ÜFE kapsamında dikkat çekmek istediğim son bir nokta tarım sektöründeki %2.3’lük aylık enflasyon oranıdır. Mevsimsel olarak tarım fiyatlarının nispeten düşük olduğu Nisan ayında kaydedilen artış 2004 yılının Kasım ayından bu yana kaydedilen en yüksek aylık artış oranı olarak dikkat çekiyor. 

Merkez Bankası’nın bundan sonraki politikası nasıl
olabilir?

Sonuç olarak, Nisan ayı enflasyon verileri yılsonunda %5 olan enflasyon hedefinin tutturulma olasılığını önemli ölçüde zayıflatıyor. Her ne kadar enflasyon hedefinin çevresinde +/- 2 puanlık bir belirsizlik bandı belirlenmiş olsa da, Merkez Bankası’nın yılsonunda enflasyonun %5 seviyesine mümkün olduğu kadar yakınsanmasını hedeflediğini düşünüyorum. Zira, Merkez Bankası hedefini bir bant olarak değil, nokta hedef olarak belirledi. Dolayısıyla, Merkez Bankası’nın önümüzdeki birkaç ay faizleri değiştirmeyeceğini ve enflasyonun düşüş eğilimine girmesini bekleyeceğini tahmin ediyorum. Bence, enflasyon hedeflemesine geçmeden önce her yıl hedeflenen enflasyonun da altında kaldığı göz önünde bulundurulursa, açık enflasyon hedeflemesinin uygulandığı ilk yılı hedefe mümkün olduğunca yakın kapatmak Merkez Bankası’nın kredibilitesi açısından önemli. Yıllarca yüksek enflasyonla yaşanmaya alışılmış olan bu ekonomide %5 ile %8’lik enflasyon arasında çok bir fark olmadığı düşünülebilir. Ancak, enflasyon hedeflemesi çok kapsamlı bir ekonomik programın en önemli unsurlarından biridir. Türkiye’nin nihayet istikrarlı bir ekonomik ortama kavuşması için enflasyonun düşürülmesi ve sonra da bu düşük seviyelerde tutulması büyük önem taşıyor. Dolayısıyla, bu politika çerçevesinde %5 ile %8 arasında çok önemli bir fark var. Zira, %8’lik bir oran enflasyonun 2006 yılında artması anlamına gelirken, %5’lik bir oran enflasyondaki düşüş trendinin devam ettiği anlamını taşıyor.