Futbol konuşmanin kaliteli versiyonu: Yeni nesil futbol yazarlari

İzzet ANCELFormula 1`de, 2006 sezonu açıldığından beri, ilk sıralarda Renault sürücülerini görüyoruz. R26`nın performansı akıllara efsane F2002`nin performansını getiriyor…

Spor
9 Ocak 2008 Çarşamba

Doğan LEVENT

Bugüne kadar televizyonlarımızda, gazetelerimizde futbol ekseninde dile getirilen sorunlar arasında hakemlerimizin dünya standartlarına ulaşamamasıyla, takım yöneticiliğinin Avrupa’daki başarılı örneklerden çok uzakta olduğuyla, sahada oynanan oyunun kalitesinin yine batıda ortaya koyulanı sürekli arattığıyla ilgili çok kelime duymuş, okumuşsunuzdur. Ama futbol medyamızın seviyesinin, standartlarının tartışıldığına pek rastlanmamıştır.
Oysa ki gerek şekil, gerek içerik bakımından çok özendiğimiz Avrupa ülkelerinin futbol gazeteciliğinin ve televizyonculuğunun oldukça uzağında kalır ortalama medyamız. Televizyon yorumculuğunun temelini herhangi bir gazetede yazı yazıyor olmak, spor yazarlığının temelini de yazı yazma kabiliyetinin bir önemi olmaksızın eski futbolcu (ve tabii ki Erman Hoca’yla başlayan trendde eski hakem) etiketini taşımak oluşturur. Nasılsa önceden sarf edilmiş klişe cümleler, sadece isimler değiştirilerek hizmet eder yazı kısmına... Esas mevzu ortaya bir polemik atıp, sürekli bir meydan okuma haline bürünmek, beğenmemeyi vasıf olarak görmek ve hoşuna gitmeyen oyuncuya, hocaya, başkana "kazma, köylü, beceriksiz" gibi sıfatları takabilme hakkını kendinde görmektir.
Nedir bu kalite düşüklüğü diye isyan edesiniz gelir... Hele bir de çocukluğunuzda İngilizcenizi geliştirme bahanesiyle annenizi babanızı İngiliz futbol dergilerini almaya zorladıysanız... Bizim medyanın bayıldığı deyimle "futbolun beşiği"nin futbol üzerine yazdıklarına, konuştuklarına aşinaysanız... Eurosport’ta futbolun eğlence olduğunu bağıran çift kişilik maç anlatımlarını dinleyip kahkahalara boğulmuşsanız onlarca kere... İsyan edersiniz ama cevap magazin programlarına (onların babası sayılan televole de futbol orijinlidir ya neyse), BBGlere dayanamayanlara verilen cevapla aynıdır: "Halk bunu istiyor kardeşim, ne yapalım..."
Peki halk ya da -popülasyonumuzu bizi ilgilendiren boyuta kadar daraltırsak- futbolsever kesim bunu istiyorsa maç yorumlarını bir edebi eser niteliğinde kağıda döken İslam Çupi’nin yazılarının ölümünün ardından elektronik ortamlarda defalarca dolaşmasını, Fenerbahçe Stadı’nın yenilenen basın tribününe taraftar baskısıyla "İslam Çupi Basın Tribünü" adının verilmesini neyle açıklarsınız? Fenerbahçe tribünlerine oynamakta sanırız ki kimsenin kendisiyle yarışamayacağı Ömer Çavuşoğlu veya Fenerbahçe Marşı’na adını yazıdıracak kadar efsaneleşmiş olan Can Bartu değildir Fenerbahçe taraftarının ölümsüzleştirmek istediği spor yazarı... Sadece yazı yazmış olan, ama iyi ki de yazmış olan İslam Çupi’dir...
"Halk bunu istiyor" klişesinin ardına saklanmayan cesur yazarların sesini hep duyuyor ancak polemikseverlerin gür çıkan seslerinin arasında kaybolmalarından korkuyorduk. Kısa ömürlü dergi çalışmalarıyla kendilerini gösteren yeni nesil futbol yorumcuları, özellikle NTV ve CNN Türk kanallarının, spor servislerinin kadrolarında kemikleşmiş ama tadı kaçmış sıradan polemik modeline değil, futbolu "Bana ekmek, su ve Premier Lig maçlarını verin bir hafta öyle yaşarım." diyecek kadar sevenlere yer vermeleriyle güçlü bir sığınağa sahip oldular. Bugün bakıldığında yorumlarına "bak güzel kardeşim..." diye başlayanların karşısında kendi değerlerini savunan, internet çağı çocukları olarak üst düzey bilgilerini büyük avantaja dönüştürmüş bir muhalif grup durumundalar ve çok güçlüler.
8Nj sene önce İngilizcemi geliştirme bahanesiyle aldırdığım ilk dergi FourFourTwo’ydu.  O günlerde elimde sözlük, büyük bir hayranlıkla okuduğum dergide, bugün bizim coğrafyamızın futbolunu okuma şansına sahibim artık. Bahsettiğim cesuryürekler sayesinde... Uzun ömürler dilediğim FourFourTwo Türkiye’nin ilk sayısı Türk futbol medyasının yeni nesil yazarlarının manifestosu adeta. Futbolu izlemenin yanında futbolu konuşmanın, okumanın da bir keyif olduğunu hatırlatan, klişelerle değil bilgiyle yoğrulmuş yazılar... Mansur Forutan, Mert Aydın, Bağış Erten, Ozan Şişli gibi güç, popülarite, vs peşinde değil sadece futbol topunun peşinde koşan değerli isimlerin imzalarını attıkları yazılar var bu dergide. Ve daha da güzeli, bizden birisi de bu isimlerin arasında yer alıyor. Şalom Spor yazarlarından Yakir Mizrahi de FourFourTwo’nun bünyesinde... Böylesine kaliteli bir yayının hazırlayıcılarından biri olmak kendi adına ne denli büyük başarıysa Şalom Spor adına da o kadar büyük bir gurur... Tebrikler Yakir...