İran`da dün ve bugün Yahudilerin hayati

Virna BANASTEY GÜMÜŞGERDANResmi devlet politikası İsrail ve ABD düşmanlığı olan, Devlet Başkanı Holokost inkarcılarının ekmeğine yağ süren konuşmalar yapan, İslami aşırılığın hayatın her alanında görüldüğü bir ülke… Ve bu ülkede yaşayan onbir bin Yahudi. Ortadoğu`daki en büyük diasp

Kavram
9 Ocak 2008 Çarşamba
İran Cumhurbaşkanı Ahmedinecad’ın, son aylarda yaptığı konuşmalar "İsrail’i dünyanın başka bir yerine taşıyalım" önerileri, düzenlediği Holokost karşıtı seminerler ve karikatür yarışmaları ile hem Ortadoğu hem de dünya gündemine otururken, İran’ın İsrail ile ilişkileri ve bu ülkedeki Yahudilerin durumu uluslararası kamuoyu için önemli bir endişe konusu. Ahmedinecad’ın sözleri tüm büyük güçler tarafından kınanarak, dünyanın antisemitizm konusunda toleransının sıfır olduğunun mesajı verilse de, bu sözlerin arkasında bütün bir halkın tarihinin, kültürünün ve ruhunun olduğunu varsaymak yanlış olur.

Milattan önceden bugüne…
Ortadoğu’da İsrail dışındaki en büyük Yahudi Cemaati olan İran Yahudileri tarihteki en eski diaspora cemaatlerinden biridir. Pers Yahudilerinin tarihi milattan önce altıncı yüzyıla kadar uzanır. Kral Koruş zamanında Babil Sürgünü’nden kurtularak bu topraklara yerleşen Yahudiler, yine aynı kralın zamanında Kudüs’te II.Tapınak’ı inşa etme izni aldılar.
İlerleyen yüzyıllarda, egemen Sasaniler zamanında da bu topraklarda huzurlu günler geçiren Yahudiler, Bağdat’ın güneyinde bir Yahudi eğitim merkezi kurdular. Bu topraklar dışında yaşayan Yahudiler bile o döneme damgasını vuran Roma-Pers mücadelesinde Pers İmparatorluğu’nu desteklerken, parlak günler yedinci yüzyılda Arap egemenliğinin başlaması ile son buldu.
İslam egemenliği altında yaşayan Yahudilerin hayatı, 15. ve 16. yy’da İspanya’da engizisyon kabusu yaşayan, Hıristiyan egemenliğindeki toplumlarda yaşayan Yahudilere kıyasla daha iyi durumdayken, yine de Osmanlı İmparatorluğu’ndaki dini ve sosyal özgürlükten uzaktılar.
Daha sonraki asırlarda, Şii egemenliğindeki İran’da Yahudilerin hayatı baştaki molla veya şahın tutumuna göre değişken, genel olarak din değiştirmeye zorlamalar ve toplu katliamlarla geçti.
Yahudi gezgin J.J.Benjamin 19. yüzyılın ortalarında İran’a yaptığı seyahatte, bu ülkede yaşayan Yahudilerle ilgili olarak şu gözlemleri yaptı;
"Tüm ülkede kendilerine ayrılan bölgelerde yaşayan Yahudiler, ‘pis’ olarak nitelendiriliyor ve Müslümanlarla bir arada olmaları mümkün olduğunca engelleniyor. Üzerindeki pisliklerin suyla üzerlerinden yıkanıp Müslümanlara geçeceği düşünüldüğünden yağmurlu havalarda sokağa çıkmaları yasak. Ticaretle uğraşmaları ise kesinlikle yasak, kendi yaşadıkları bölgelerde bile herhangi bir dükkan açamazlar. İlgilenmelerine izin verilen tek şey ilaç, baharat ve mücevher ticareti. Herhangi bir şey satın almak için bir dükkana girdiklerinde, parasını ödemeden bir şeye dokunmaları bile yasak. En önemlisi, bir İranlı bir Yahudi’yi öldürürse ancak iki Müslüman’ın olaya tanıklık yapması durumunda, para cezasına çarptırılır. Tanık olmaması durumunda ise suçu işleyen kesinlikle cezalandırılmaz."
Aynı tarihlerde İran topraklarını ziyaret eden başka yabancılar da Yahudilerin yaşamları ile ilgili benzer yorumlarda bulundular. Yahudilerin gettolarda yaşadığı ve o tarihlerde yaklaşık 3700 getto olduğu biliniyor. Tüm zorluklara rağmen İran topraklarındaki Yahudiler hayatta kalmayı başardılar.
1940 ile 1970 arasındaki yıllar ise İran Yahudilerinin altın yılları oldu. Bulgaristan, Romanya gibi bazı ülkeler, Yahudilerin İsrail’e göçüne izin vermek için büyük miktarlarda para isterken, İran İsrail’e göçü serbest bıraktı. 1948’den sonra yaklaşık 45 bin Yahudi İsrail’e göç etti. Bunun yanı sıra İran, kuruluşundan sonra İsrail ile ekonomik ve diplomatik ilişkiler kuran ilk Müslüman ülke oldu. İran bu yıllarda İsrail’e petrol satarken, İran’da yaşayan Yahudiler de kültürel ve dini açıdan en özgür oldukları dönemi yaşadılar.
1979 yılındaki İslam Devrimi’nin hemen öncesinde İran’da yaşayan Yahudilerin sayısı 80 bin civarındaydı. Devrim sırasında ise birçok Müslüman İranlı ile birlikte Yahudiler de başka ülkelere göç ettiler. O tarihlerde göç eden ve bugün New York’da büyük bir cemaat oluşturan İran Yahudileri, halen Pers kültürü ve diline bağlı olarak yaşamaktalar.

Devrimden sonra "low profile"
Devrimden sonra ise İran’daki Yahudi hayatında büyük değişiklikler olmaya başladı.  1979 yılından günümüze gelene kadar sayıları on bine kadar gerileyen İran Yahudileri, genelde "low profile" bir hayat sürerek, dikkat çekmemeye çalıştılar. Bir üye ile İran Meclisi’nde temsil edilen Yahudi Cemaati, burada ironik olarak devletin ‘anti-İsrail’ ve ‘anti-Siyonizm’ politikalarını desteklemek zorunda. Buna rağmen, zaman zaman Siyonistlerle temas halinde olmak veya Siyonist İsrail ya da emperyalist Amerika’ya yardım ve casusluk yapmakla suçlandılar. Mart 1999’da on üç Yahudi’nin casusluk suçlaması ile  tutuklanması bu gerçeği bir kez daha gösterdi. Bu olayda bile İran Cemaati sessizliğini korurken, tutuklama olayı, Amerika’da yaşayan bir İranlı Cemaat liderinin BBC’ye bilgi vermesi ile ancak Temmuz ayında uluslararası kamuoyunun dikkatine sunuldu. Aralarında haham ve öğretmenlerin de bulunduğu grup, uzun yıllar tutuklu kaldıktan sonra teker teker serbest bırakılırken, tutuklama olayı İran’daki aşırı güçlerle daha ılımlı kesimin güç savaşı olarak değerlendirildi.
Yaşamlarının birçok alanında antisemitizme maruz kalan İranlı Yahudiler, bunu en bariz olarak medyada görüyorlar. Hümeyni’nin ölümünden sonra başlayan ‘sözde’ reform hareketi ile birlikte İran medyasındaki antisemitik propagandanın sayı ve şiddet açısından büyük bir artış gösterdiği gözlemleniyor. Aşırı uçtaki bazı gazetelerde yer alan makalelerdeki bilgiler, medyanın bu konuda İran İstihbaratı tarafından desteklendiğini ortaya koyuyor. Bunun yanı sıra İran, Avrupa ve Amerikalı revizyonist tarihçilerle Holokost inkarcılarının fikirlerinin çeviri cenneti haline geldi. İran’daki adalet sistemine göz attığımızda ise, Yahudilere yönelik antisemitizmin yasalarda bile yer aldığını görebiliyoruz. Kurbanın Yahudi olduğu bir cinayet veya ölümlü kazada alınacak tazminat, Müslüman kurbanın alacağının sadece sekizde biri olarak belirlenmiş.
Yahudi Cemaati’nin ‘iş hayatına’ göz attığımızda ise ayrımcılığa burada da tanık olabiliyoruz. Yahudiler devlet memurluklarından ve askeri kariyerden  dışlanırken, birçok işyerinin de yazılı olmayan "Sadece Müslümanlar" kuralını uyguladığı görülüyor. Bir Müslümanın bir Yahudinin altında çalışması ise çoğu zaman utanç verici bir durum olarak görülüyor.
İran’daki Yahudilerin hayatına göz atarken sahip oldukları eğitim olanaklarına da bakmak gerekir. Devrimden önce sayıları yirmiyi bulan Yahudi okulları her geçen yıl kapanarak azaldılar. Bugün Tahran’da yer alan üç Yahudi okulu, İslami müfredatı uygularken en büyük sıkıntıları cumartesi günleri de okulların açık olması zorunluluğu. Üniversitelerde de İslami ideolojinin yayımı devam ettiği için, üniversiteler giden Yahudi öğrenciler çoğu zaman derslerde kendileri ve ırkları hakkındaki olumsuz öğretilerle karşılaşıyorlar.
Ortadoğu’da İsrail dışındaki en büyük Yahudi Cemaati’ni oluşturan İran Yahudileri birçok alanda maruz kaldıkları ayrımcılığa, büyük bir sessizlik içerisinde günlük hayatlarını sürdürmeye çalışıyorlar. İslami yasalara bağlılıklarını koruyarak, limitli özgürlüklerinin keyfini süren İranlı Yahudiler dini ibadetlerinden eğitim sistemlerine kadar, İran hükümetinin istediği anda denetleyebileceği ya da müdahale edebileceği bir yaşam sürüyorlar.