YAHUDİ DÜNYASINDAN...

Nelly BAROKAS‘Yıldız Savaşları`ndan ‘Terör Savaşları`naBu hafta gösterime giren terör konulu "V For Vendetta" adlı filmin İsrailli başrol oyuncusu Natalie Portman, teröre ilişkin görüşlerini dile getiriyor.

Kültür
9 Ocak 2008 Çarşamba
İsrail doğumlu Natalie Portman henüz çocuk yaşta rol aldığı "Léon" adlı filimle sinemaya ilk adımını attı, "Stars Wars" ve "Clooser" filmleriyle zirveye çıktı. Bu hafta ülkemizde gösterime giren son filmi "V For Vendetta"da 24 yaşındaki Natalie Portman, (seyircinin algılamasına koşut olarak) bir teröristi veya bir özgürlük savaşçısını canlandırıyor.
Bazı yorumcular, senaryosunu ve yapımcılığını Andy ve LarryWachowski kardeşlerin (Matrix üçlemesinin yaratıcılarından) üstlendiği teröre göz yuman bu filmi eleştirmekte gecikmediler. Özellikle  terör saldırılarına sürekli hedef olan bir ülkede büyüyen Natalie Portman’ın bu tür bir filimde oynamaktan kaçınması gerektiğini ileri sürdüler.
Eğitimini Harvard’da gören ve bu film için rol icabı saçlarını tıraşlayan Portman, eleştirilere İsrailli olmasının bu filimde rol alması için  geçerli bir neden oluşturduğu yanıtını verdi. Natalie Portman; "İsrailliler için, terör ve şiddet günlük yaşamın bir parçasıdır. 9/11’den sonra Amerikalılar için terör yeni bir olguydu. Oysa terör bir İsrailli’nin tüm hayatı boyunca birlikte yaşadığı bir olgu. Bu, çocuk yaşlarımdan beri kafamı kurcalayan bir sorun. Film hiçbir zaman yanıtını bulamadığım soruları gündeme getiriyor. Bu nedenle ‘V For Vendetta’da rol almayı çok istedim" sözleri ile eleştirilere yanıt getirdi.
Portman filimde gündeme gelen sorulara şöyle değiniyor: "Devletlerin uyguladığı şiddet ile bireysel şiddetin farkı nedir? Bir şiddet eylemi yaratmak için kendini patlatan bir canlı bomba ile ülkesi uğruna ölmeye hazır bir kişi arasındaki fark nedir?"
Bu sorulara yanıt getirmenin güç olmasına rağmen Portman, bu konuların sorgulanması gerektiğine inanıyor. Şiddet konusundaki görüşlerini de şu sözlerle ifade ediyor: "Her ne kadar bu şiddet dünyasında şiddetten uzak kalmanın olanaksızlığını idrak ediyorsam da ben edilgenlikten yanayım."
Politika Natalie Portman’ın genlerinde mevcut. Büyükbabası ekonomi profesörü olmadan önce 1930’lu yıllarda Polonya’da Sosyalist-Siyonist liderlerden biriydi. Verimlilik konusunda uzman bir biyolog olan babası siyasi yaşamın içindeydi.
Natalie Portman siyasi görüşlerini, "İsrail’de insanların siyasete aşırı düşkün olmaları bence üzücü bir durum, çünkü bu durum ülkenin çok dengeli olmadığının bir göstergesi. İktidarda kimin olacağı halkı yakından ilgilendiriyor. Çünkü iktidar insanların günlük yaşamını etkiliyor, çocukların okul yolunda teröre maruz kalmaları söz konusu. Politik açıdan sürekli bilinçli olmam beni üzüyor. Çünkü yaşamımızda gerçekten önem taşıyan şeylerden uzaklaşmış oluyoruz" sözleri ile dile getiriyor.

Neturei Karta, Tahran’da destek verdi
Koyu Ortodoks ve Anti- Siyonist Neturei Karta mezhebinden beş din adamı, İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinecad’ın İsrail karşıtı tutumuna destek vermek üzere Tahran’ı ziyaret ettiler.
Mezhebin sözcüsü Rav Yisroel Dovid Weiss; "Ahmedinecad antisemit veya Yahudi karşıtı değil. O bir Siyonizm karşıtı. İran Yahudi cemaati de onun gaspçı İsrail devletini ortadan kaldırmak için gösterdiği çabayı destekliyor" açıklamasını yaptı.
Başkan Yardımcısı Ahmad Musavi tarafından kabul edilen  din adamları, açıklamalarında Ahmedinecad’ın Holokost inkarcılığına değinmediler. Rav Weiss, İsrail’deki Yahudilerin büyük çoğunluğunun İsrail’in yıkılmasının ve tüm toprakların Filistinlilere verilmesinin gerektiğine inandığını iddia etti. Neturei Karta, 1938’de Kudüs’te kuruldu. Kuruluş amacı siyonizme karşı mücadele etmekti. Aralarından Rav Moshe Hirsch, Yaser Arafat hükümetinde Yahudi İşlerinden Sorumlu bakan olarak görev görmüştü. Siyonizmin din karşıtı bir hareket olduğuna inanan Neturei Karta mezhebi mensupları, İsrail Devleti var oldukça Mesih’in gelmeyeceği ve bu devletin yok edilmesi gerektiği görüşünü paylaşıyor.
İran’ın dürüstlüğünü ve dostluğunu öven Neturei Karta mensupları, Batı’nın İran karşıtı tutumunu da eleştirdiler.

İgal Amir’in zaferi
İsrail cezaevi yetkilileri 1995’te Başbakan Yitzhak Rabin’i öldüren İgal Amir ile eşi Larissa Trimbobler’in suni döllenme ile çocuk sahibi olmalarına izin verdi. Bu gelişme Devlet İnfaz Savcısı’nın kararı doğrultusunda gerçekleşti.
İgal Amir’in Avukatı Shmuel Casper; "Bu karar doğrultusunda Amir, Yüksek Mahkeme’den  eşine kendisini ziyaret etme hakkının verilmesini isteyecek" dedi.
Şimdiye dek cezaevi yetkilileri Amir’in eşi Larissa ile başbaşa görüşmelerine izin vermemişti.