Antisemitizm karşiti ilk yapit: Contra Apion

Beki L. BAHARFlavius`un "Conta Apion" adlı yapıtı antisemitizme karşı gerçeklerle, mantık yoluyla dünyaya duyurulan bir ilk çıkıştır. Bu kitapta Yahudilere karşıt olarak öne sürülen birçok iddia yanıtlanmış ve tarihin belli başlı çarpıtmaları gösterilmiştir. Kitabın önemini ve ana hatlarını Beki L. Bahar`ın

Perspektif
9 Ocak 2008 Çarşamba
Büyük araştırmacı, tarihçi Yosefus Flavius’un (D.İ.S.38 Kudüs – Ö.100 Roma) Grekçe kaleme aldığı Latince çevirisi "Contra Apion" başlığıyla ünlenmiş değerli yapıtı yayınlandığı yıllarda "antisemitizm" sözcüğü yoktu. Bu sözcük terminolojiye ondokuzuncu yüzyılın sonlarında girmişse de kapsadığı içerik Antik Çağlara dek dayanmaktadır.
Pagan dünyasında düşmanlığa varan Yahudi karşıtlığının nedenini özetlemek gerekirse şunlar sayılabilir: Tek Tanrı inancı, sünnet, cumartesi gününün ayrıcalığı, kurban, kendilerini bulundukları toplumdan ayrı tutma gayretleri vb. konularda direnmeleri, özellikle kendilerini üstün gören Mısırlıları ve en eski toplum olduklarını ileri süren Grekleri öfkelendiriyor, antisemitizmi körüklüyordu.
Flavius, "Contra Apion" kitabında Greklerin bu en eski kendi deyimleriyle "antik" olma iddialarını çürütmekle başlar. Yazılarında birbirleriyle çelişen Grek tarihçilerden Hellanicus, Acsılius, Herodot’tan başka, Mısırlı tarihçi Manheto’nun sıraladığı Mısır firavunlardan, Kaldeli Beresus’un Tevrat’da da geçen Tufan Olayı, Nuh Anlatıları’ndan da kronolojik hareketle Greklerin değil Yahudilerin dünyanın en eski toplumunu oluşturduklarını kanıtlamaya çalışır.
Flavius bu sonuca nasıl vardığını bir ilim adamına yakışır türde ayrıntılarıyla uzun uzun anlattıktan sonra kitabına başlık olarak aldığı Yahudi düşmanı Apion’un yararlandığı kaynakları bir bir sıralar. Apion’un yazdıklarına kitabında yer verir. Bu isimler M.Ö III yüzyılda Mısır’da yaşamış tarihçiler Manheto, Chermont, Lysistras’tır. Onlar Musa Peygamberi, kimlerden oluştuğu muğlâk toplumu Mısır’dan çıkışını, Yudea’ya yerleşmesini, Yahudi adını alması ile ilgili birbirine yakın yalan yanlış karalayıcı hikâyelerle naklederler.
Bu hikâyeler birinci yüzyılda İskenderiye’de yaşayan dilbilgini Yahudi düşmanı Apion’a yetmez. Mısır hurafeleriyle daha da harmanlayarak uyduruk, suçlayıcı bir tarih yazıp, iki odağa saldırır:
I- Yahudi dinine
II- Yahudi Irkına
Okuyucuların bu uydurmalara verilen cevapları bildiklerini varsayarak bu konuda yalnız Apion’nun yazdıklarını özetliyorum. (Flavius’un cevaplarını atlıyorum.) Apion’a göre Osarsipis adında Heliopolisli bir rahip süslü bir tapınak yapar, kutsal hayvanlara saygı göstermez. Firavun’un sürdüğü kör, topal, cüzzamlı yüzonbin kişinin başına geçerek Mısır’ı terk eder ve Musa adını alır. Bu hastalıklı toplulukta altı gün yürüyüşten sonra zamanla kasıklarında cerahat ve yumrular belirir. Apion -İbraniceyi yok sayarak- Mısır dilinde bu hastalığa "sabbatosis" yumrulara da "sabo" denildiğinden, bu yedinci istirahata çekildikleri gün "Şabat" adını alır… Musa Sina Dağı’na kırk gün çekilip, topluluk susuz çölde kalır. Sonra yaşam bölgelerine yerleşme başlar. Yahudi milletinin ataları, katıksız, bu hastalıklı Mısır toplumudur. Antiyohus Epifanes’e atfen de, bu kralın bir Yahudi tapınağını (yağmaladığı sırada) Yahudilerin kutsal saydıkları, taptıkları altın bir eşekbaşı bulduğunu yazar. Gene bu tapınakta hapsedilmiş bir Grek de bulurlar. İsmi verilmeyen bu adama göre de Yahudiler her yıl bir Grek kaçırıp besledikten sonra, belli bir tarihte öldürüp, iç organlarını tüm millet olarak yerler, kalanını ise bir kuyuya atarlar. Kanımca "Kan İftirası" olarak bilinen, tarih boyu yer yer Yahudilere yapılan iftiralar belki de birinci yüzyılda Apion’un bu uydurmasından kaynaklanmaktadır.
Roma İmparatorluğunda İmparator Claudius’un M.S.42 yılında yaptırdığı ilk nüfus sayımına göre Yahudiler imparatorluk nüfusun yüzde onunu oluşturmaktadır… Sayı 6.994.000 olarak kayda geçer. İmparatorluğunun en önde gelen şehri İskenderiye’de hatırı sayılır bir Yahudi toplumu vardır. Apion din ve ırk konuları üstüne uydurmalarından sonra İskenderiye’deki bu topluma vatandaşlık, sadakat vb. konularında çullanır. Flavius kitabında öne sürülenleri tek tek yanıtlayarak Apion’un yalancılığını kanıtlar. Apion’un kendisi Mısır kökenliyse de bunu inkâr edip İskenderiye doğumlu ve vatandaşı olmakla öğünür, Yahudilerin de vatandaş olup, "İskenderiyeli" diye adlandırılmalarını kabul edemez…
Flavius, Roma İmparatorluğu’nun dâhilinde hangi bölgeden olursa olsun halka Romalı dendiği gibi Efes’te, Anthyohiya (Antakya) vb. kentlerinde oturan Yahudileri kent adıyla adlandıklarını belirtir. Apion İskenderiye Yahudilerinin ayrıcalıklı durumuna bozulur, iftiralarda bulunur. Ona göre Yahudiler bu kentin en güzel bir kesimini işgâl edip yerleşmişlerdir… Gerçekse, Büyük İskender bu kenti kurarken Yudea’dan Yahudileri davet etmesi ve bu yerleri onlara vermesidir. Genelde Yahudilerin Makedonyalı İskender’den etkilendiğini yazılır. Yahudilik Pytagoras, Anaxagoras, Stoik felsefecileri vb. etkilediği gibi, İskender de Yahudilerin özellikle sadakat niteliğinden etkilenmiş, takdir etmiş olacak ki tarih boyu bazı hükümdarların yapacağı gibi onları davet etmiştir. İskender’den sonraki Potolemeler’den Filadefyus Yahudi esirlerini azat etmekle kalmamış, zaman zaman para vererek kölelikten kurtarıp ülkesine yerleştirmiştir…
Apion’un diğer bir uydurması Yahudilerin Tanrı’nın yabancılara, özellikle de Grek ve Mısırlılara hüsnüniyet gösteremeyeceklerine dair and içtikleridir. İskenderiyeliler’in tüm vatandaşlık haklarından yararlanırken Tanrılarını kabul etmeyişlerini de şiddetle kınar. Flavius onu cahillikle suçlar çünkü Roma bu konuda hoşgörülükten de öte yardımcıdır… Yahudilerin yaşadığı birçok kentte olduğu gibi burada da şehir meydanında dikili bir sütunda Yahudilerin dinleri gereği ayrıcalıkları, imtiyazları sıralandığı gibi tüm yerli halkın onlara saygı göstermesi gerektiği de ilan edilmiş, duyurulmuştur.
Apion’un Yahudilerden nefret edildiğini kanıtlama kampanyasına kattığı kişilerden biri de Son Mısır Kraliçesi ünlü Kleopatra’dır. Apion’a göre Kleopatra "Tüm Yahudileri tek bir kişiyi boğar gibi kendi ellerimle boğabilseydim" demiş. Flavius, bu kraliçenin her şeyini kaybettiği son günlerinde, tüm Yahudileri öldürebilirse kurtulabileceği inancına kapıldığı ve zalimliği, katliamları, sadakatsizliği, entrikalarıyla ünlü bir kişi olduğundan, şaşmamak gerektiği fikrindedir. Flavius İskenderiye âşığı olmakla öğünen Apion’u Kleopatra’nın, Mısır Ordusu’nun başında bulunan Onias ve Donitheus adında iki Yahudi kumandanın arabuluculuğu sayesinde İskenderiye’de bir iç savaş engellendiğini hatırlatarak Apion’u nankörlükle suçlar.
Belli başlı bir tek yazıya konu olabilecek, değinemediğim iddialar, ilginç yanıtlar var kitapta… Flavius’un bu yapıtı antisemitizme karşı gerçeklerle, mantık yoluyla dünyaya duyurulan bir ilk çıkıştır. Önemlidir, cesurdur, takdire değerdir… Bu arada hayıflandığım nokta değersiz Apion’un Flavius sayesinde ansiklopedilere beş altı sözcükle de olsa geçmesi, ölümsüzleştirilmiş olmasıdır. Önemsiz biri, politikacı, edebiyatçı, sanatkâr olabilir, bir yazar dostu ön plana çıkartır. "En büyük o. Ondan büyük yok" gibi sözlerle lanse eder. Tartışma başlar, "büyüktü veya değildi" diye sürdürülürken kişi tanınır… Günümüzde, toplumumuzda kendinden söz ettirmek, ünlü olmak için özünden, Yahudiliğinden şikâyetçi olarak antisemitliğe kadar vardıranlara da rastlar olduk… Gel de şık Veyseli anma!… Apion, yardakçıları!… Sizleri kim andırırdı Flavius kaleme almasaydı?…