Pastoral Bir Yolculuk : Mivzar Nimrod (Nimrod`un Kalesi)

Sara YANAROCAKBu hafta ziyaret edeceğimiz yer olan Mivzar Nimrod yine Hermon-Golan bölgesinde bulunan bir kale. Bu kale ve halkı hakkında anlatılan öyküleri ve yaşanmışlıkları sizlerle paylaşıp, daha sonra Kaleyi hep birlikte keşfedelim

Kavram
9 Ocak 2008 Çarşamba
Eski anlatılara göre bu bölgede ilk kez yaşayan topluluk İsmailiye kabilesine ait bir Arap boyu idi. Bu adamlar, etraflarındaki herkesten daha cengaver ve gözü pek olup, düşmanlarını her zaman dize getirirlerdi. Herkes onları tanır ve güçlerinden çekinirdi.
Bütün bunları başarabilmek için değişik yöntemlerle başvururlardı. Mesela savaşçılarını afyon ile uyuşturup, onları istedikleri kişilerin üzerine salarlar ve cinayetler işletirlerdi.
Yaşadıkları dönem içinde bu topluluk "Haşişin" (Afyoncular) adıyla tanınırdı. Bazı Avrupalı tarihçiler ise onlara "assassin" adını vermişlerdi. 12. Yüzyılda, Haşişinler, diğer Müslüman kabilelerine mensup düşmanları tarafından saldırıya uğrayıp, zarar görmeye başladıklarında, Haçlılarla dostluk ilişkileri kurmuşlardı. Bu ilişkiler sonucunda ise Haçlılara Panyas’ı ve Kal’at – A – Sueibe’yi verdiler. Böylece kouma altına girdiler.
Diğer bir araştırma bu yerin Müslüman Eyyubiler tarafından inşa edildi. Böylece 5. Haçlı seferine karşı kendilerini daha iyi koruyabildiklerini anlatmaktadır. Anlaşıldığı gibi bu yer aynı dönemlerde fakat farklı gruplar tarafından inşa edilmiş olabilir.
Haçlı döneminin bitmesinden sonra, Kale Babar tarafından yönetilen Memluk’ların eline geçti. Kalenin kulelerinin birinde 1299 yılının kazılı olduğu görülüyor. Demek ki kalenin geçmişi o yıllara dayanıyor. Kalenin girişindeki büyük salonda ise oranın 1231 yılında inşa edildiği yazıyor. Sarnıçların üzerinde kazılı olan tarih ise 1290. Memluk yönetiminin döneminde kale (Kalat –A- Subeibe) oldukça önem kazandı. İdarecisi Kahire Sultanı ile önemli siyasi ilişkiler kurdu.
Kalenin birkaç kanadı bulunmakta olup, her birinin farklı bir görevi var. En tepe nokta kalenin zirvesinde. Kalenin en yüksek noktası 400 metre, en geniş bölümleri ise 100 metre eninde.
Kalenin girişi batı duvarına hemen bitişik bir şekilde yapılmış. Bugün tam karşısında ise otopark bölgesi bulunuyor. Bu girişin hemen yanında, kalenin içinde, savaş ve barış zamanlarında kullanılmak üzere büyük bir sarnıç var.
Yıkıntıların arasındaki  patikadan ilerleyerek kulenin tepesine giden yola varılıyor. Bu noktadan bütün hisarın genel manzarası kuşbakışı olarak görülüyor. Ayrıca zirvedeki kulenin içindeki salonlar da gezilebiliyor. Etraftaki tüm kuleleri tek tek gezip inceleyebiliriz. Buralarda bir sürü sığınak ve istihkam bölümleri var. Güney batı kulesine sprilal bir merdivenle çıkılıyor. Çok karanlık olan merdivende yolunuzu bulabilirseniz ve bedeniniz ince ise sorun yok tepeye kadar çıkabilirsiniz. Yoksa vazgeçmek zorundasınız çünkü merdivenlerde sıkışıp kalabilirsiniz!
Şimdisizlerle bir öykü daha paylaşmak istiyorum. Sivrisineklerle Hula Vadisi arasındaki ilişkinin nereden kaynaklandığını biliyormusunuz?
Efsaneye göre, Noah (Nuh) soyundan gelen Nimrod çok güçlü bir adam olup, aynı zamanda çok başarılı bir avcıymış. Uçanla kaçan elinden kurtulmazmış.
Tanrı, Nimrod’un bu gözüpekliği ve becerisini beğendiğinden, "onu tüm yaratıkların hükümdarı" olarak ilan etmiş. Hayvanları ve kuşları avlamaya karar verdiği zaman hepsi ayaklarının dibine düşüveriyorlarmış. Binlerce tepe onun yemesi için hayvanlarla dolu olarak emrindeymiş. Su içmek istediği zaman ağzını Pamyas’a dayar, dalgalarını kana kana içermiş. O dalgalar onun içebileceği hızla ağzınagirermiş…. Zaman içinde Nimrod kendisine sunulan bu imkanlardan ve güçlerden öylesine gururlanmış ki kafası karışmış. Düşünmeye başlamış: "Ben bütün bu şeylerin hükümdarıyım. O zaman bu Tanrı kim ki ben ona tapınayım?" Nimrod hazırlıklara girişmiş, gökleri delecek kadar güçlü bir ok ve yaylar yapmış kendine. Fakat tek olan Tanrı oturduğu yüksek yerden onu gözlüyormuş. Nimrod yayını germiş ve bir ok çekmiş. Tanrı Nimrod’un gökleri delen okunu yakalamış ve onu kana bulayarak yeniden Nimrod’a fırlatmış. Kanlı oku gören Nimrod heyecanla şişinmiş: "Onu yendim" demiş. Fakat birdenbire göklerden Tanrısal bir ses duymuş: "Kötü yaratık. Sahip olduğum en narin yaratığı şimdi yanına gönderiyorum. O bir sivrisinek. Git ve onuna savaş!" demiş. Nimrod hızla sivrisineğin yanına gitmiş ve ona kılıç sallamış. Sivrisinek onun burnuna konmuş. Burun deliğinden içeriye girerek beynine ulaşmış. Nimrod’un beynini onu öldürünceye kadar sokmuş ısırmış, ısırmış. Kal’at-A Subeibe veya Kal’at Namrod, Nimrod’a mezar olmuş. Bu efsaneden sonra o yerin adı "Sivrisineklerin Zirvesi" adını almış. Günümüzde dahi sivisinekler burada doğup, tüm bölgeyi kaplarlar.
Nimrod Kalesinden dönerken, 1 km. ilerisinde yolun arka tarafında Osmanlı Şeyhi Azuri’nin Kabri bulunmakta. Bazı inananlar, burayı yatır olarak kabul edip ziyarete geliyorlar. Mezara giden meşe ağaçları çok iyi korunmuş. Burada ayrıca bağımsızlık savaşı sırasında, düşman mevzilerini keşif için araştırma yapan "Savaşçı Egoz Bölüğü" için bir anıt dikilmiş. Yol sizi değişik değişik patikalardan götürerek aynı noktaya bağlıyor. O noktadan heryeri tabak gibi ayaklarınızın altında bulup, manzaranın zevkine varıyorsunuz.

Kaynak: Off the beaten track
in İsrael