Suyun üzerine tarih yazan adam: MARK SPITZ

Doğan LEVENT"Dünyada 1 numara olmaya çalıştığınız zaman, hiçbirşey açıkça ‘ben dünya rekoru sahibiyim` demek kadar güzel olamaz. Ben dünyanın en iyisiyim!"

Spor
9 Ocak 2008 Çarşamba
Yukarıdaki sözlerin sahibi Mark Spitz’den önce Olimpiyatlar’da hiç bir atlet hiç bir spor dalında 7 altın madalya kazanamamıştı. 1972 Münih Olimpiyatları’ndaki bu başarısıyla "Mark the Shark" (Köpekbalığı) hayatı boyunca sarfettiği iddialı sözlerine paralel en somut adımını atmış oldu.
Hande Yener "gönül su bende yazı yazılamaz" diyedursun, Spitz bundan 34 yıl önce suyun üzerine kalın puntolarla tarih yazılabileceğini kanıtladı. 2 yaşından beri suyun içinde olmaya alışkın olan Mark Spitz, yüzmeyi öğrendiği babasının "yüzmek herşey değildir, ama kazanmak öyle" şeklindeki tutumuyla kendisini ileride büyük başarılara taşıyacak olan "en iyi" olma hedefini çok genç yaşta olgunlaştırdı. Öyle ki baba Arnold Spitz, Mark henüz 10 yaşında genç bir yüzücüyken oğlunun yüzme saatleriyle İbranice Okulu’nun saatlerinin çakışması üzerine okulun "rabbi"sine gitmiş ve "Tanrı da kazananı sever" diyerek kendi seçimini ima etmiştir. Arnold Spitz oğlunun iyi bir yüzücü olarak yetişmesi için çok fedakarlık yaptı. Sürekli bir bölgeden başka bir bölgeye taşınmalarının sebebi Mark’ın daha iyi hocalarla çalışarak, daha büyük ulusal başarılar elde etmesini arzulamasıydı.
Mark Spitz’in kariyerindeki ilk uluslararası yarışma 15 yaşındayken katıldığı Maccabi Oyunları’ydı. Spitz İsrail’den 4 altın madalyayla döndü. Yüzmenin en zor stilinde mücadele veriyordu, ancak havuzdaki performansını izleyenler kendisinin doğal bir yetenekle hiç zorlanmadan "kelebek" yüzebildiğine şaşkınlıklarını gizleyemeden şahit oluyorlardı. Mark, henüz 17 yaşında Pan-Amerikan Oyunları’nda 5 altın kazanmış, 26 Birleşik Develetler, 10 da dünya rekoru kırmayı başarmış bir yüzücüydü.
Spitz, 1968 Meksika Olimpiyatları’na büyük beklentilerle gitti. Mark’ın iddialı açıklamalarına, yoğun kamuoyu baskısı da eklenince önüne sanki önceden anlaşılmışçasına 6 altın hedefi kondu. Daha önce kimsenin başaramadığı birşeydi bu. Ancak Mark Spitz de öylesine bir konumdaydı ki henüz tek bir Olimpiyat’a katılmadan kendisinin tarihin gördüğü en iyi yüzücü olacağı fikri herkesçe benimsenmişti. Meksika hayalkırıklığının adresi oldu. Yahudi olduğu bilinen Spitz antisemitik hareketlerle de yüz yüze geldiği oyunlardan kelebekte 1 gümüş ve serbestte 1 bronzla dönerken (bayrak yarışında da grubuyla birlikte 2 altın kazanmasına rağmen) Amerika’daki karşılamalar hüsran kokuyordu. Eleştiriler kendisine "burnu havada, kendini beğenmiş" şeklinde yakıştırmalar yapılmasına kadar uzanıyordu.
Spitz, kendisine yönelik okları tersine çevirmek için kabul edildiği Indiana Üniversitesi’nde tekrar suya daldı. Koç Doc Councilman’in direktifleri doğrultusunda üniversite takımıyla NCAA’de başarıdan başarıya koştu, üniversitedeki 1., 3. ve 4. yıllarında "Dünyada Yılın Yüzücüsü" ödülüne layık görüldü. 1972’de Münih’teki Olimpiyatlar’da yer almayı bileğinin hakkıyla haketmişti. Spitz Münih’e gitmeden önce kendisine yöneltilen "Kaç tane altın kazanmayı bekliyorsun?" tipi sorulara susarak yanıt veriyordu. Meksika’dan bu yana geçen 4 sene kendisini olgunlaştırmıştı. Amacı küçülmemiş, tersine büyümüştü ancak bunları yüksek sesle telaffuz etmenin hiç bir yararı olmadığını, tersine zarar getirdiğini anlamıştı.
1972 Münih Olimpiyatları’ndaki ilk başarısı 200 metre kelebekte geldi. Duvara ilk erişen o olmuştu. Daha sonra 200 metre serbest stilde yarıştı; altın... Ardından favori kategorisi, 100 metre kelebek; boy farkıyla birinci, yani altın... 4. altın 100 metre serbestte 51:22 saniyeyle...
"100 metre serbesti kazanmak beni en tatmin eden başarı olmuştu, çünkü bu en göz kamaştırıcı kategoriydi. Bunu kazanamasaydım, ne yaparsam yapayım dünyanın en hızlı yüzücüsü olarak anılamayacaktım" diyor Mark Spitz. Spitz’in 7 altın madalyalık inanılmaz performansının 3’ünü de takımca kazandıkları bayrak yarışları oluşturuyordu.
Altın haftayı değerlendirirken "Her yarış oyunun ayrı bir perdesi gibiydi. Kazandıklarımın beni çok fazla heyecanlandırmaması gerekiyordu çünkü sabah tekrar uyanıp ritüeli sürdürmek durumundaydım. Bu, bu şekilde ardarda sekiz gün sürdü" şeklinde konuşuyor efsane yüzücü.
8. günün ertesinde dünya Arap teröristlerin olimpiyat köyünü basmaları ve 11 İsrailli sporcuyu öldürmeleriyle sarsıldı. Yaşadıkları şoku şu sözlerle anlatıyor Mark Spitz: "Hiçkimse etrafta başka bir teröristin kalmadığından emin değildi, her an her şey olabilirdi." Spitz zaferleriyle dalgalanan günlerin ardından bu beklenmedik drama gözleriyle şahit oluyor ve gelişmeleri Olimpiyat Köyü’nden bire bir takip ediyordu. Daha sonraları yetkililer Mark Spitz’in de bir Yahudi olduğunu ve rekorlara imza atmış bir Yahudi’nin direk hedef haline gelebileceğini göz önünde bulundurarak kendisini evine yollama kararı aldılar.
"2. Dünya Savaşı’nın sona erişinin üzerinden 27 sene geçmişti ancak hala Yahudileri Yahudi oldukları için öldüren deliler vardı. Kendimi çok acayip hissediyordum" diyen Spitz ABD’ye farklı bir insan olarak dönüyordu: "Bu olay sorumluluğumun farkına varmama yol açtı: Evet ben bir Yahudiyim. Yahudilik bağlarımı yüksek sesle dile getirmem gerektiğini hissettim ve kendimi Yahudilik konusunda daha fazla eğitmem, bir bilgi birikimiyle konuşmam lazım diye düşündüm."
Spitz Münih’teki zaferinin ardından yaşamını garanti altına aldı, yüzmeyi ikinci plana atıp mesleği diş doktorluğuna ve kayak, sanat gibi hobilerine yöneldi. 1990 yılında, 40 yaşında 1992 Barcelona Olimpiyatları’nda 100 metre kelebekte yarışmak istediğini duyurması içindeki yarışma ateşinin bir türlü sönmediğini gösteriyordu. Ancak bu şansı yakalamayı başaramadı. Gerçek şuydu ki dünyanın gördüğü en iyi yüzücülerden biri, Mark Spitz bile zamanın önüne geçememişti.

Yararlanılan Kaynaklar:
Rider’s Legends: Mark Spitz- BBC Sport
The Mark of a Champion- Dave Grenley
Olympic Legends: Mark Spitz –Reuters
Mark Spitz, Greatest Jewish Olympian-
The Encyclopedi Judeica