Okurdan > Oradaydim

Vatan Gazetesi`nde köşe yazarı ve Skytürk Kanalı`nda "Basın Köşkü" programının yapımcısı ve sunucusu Mine Kırıkkanat ile "Perşembe Sohbetleri" çerçevesinde Fransa`daki azınlık soruları, Avrupa ve Türkiye`de antisemitzmin yeri üzerine konuştuk. Bu haftaki sütunlarımıza Mine Kırıkkanat`la gerçekleştirdi&

Perspektif
9 Ocak 2008 Çarşamba

Davit ALTARAS

CNN Türk’ün her hafta ekranına taşıdığı "oradaydım" adlı bir programı vardır. Özelliği, geçmişte kalmış herhangi bir olayı hasbelkader o anda bizzat bire bir yaşamış tanıktan, olayın tüm bilinmeyen yönlerini, perde arkalarını içeren bir söyleşidir. Çok ilginç olduğunu söyleyebilirim.
4 Ocak 2006 tarihli köşesinde Yakup Barokas dostum, "2005 yılında iyi şeyler oldu. Geçen yıl tanık olduğum iyi şeylerin sonuncusu, başyazarlarımızdan İvo Molinas’ın Göztepe Kültür Derneği’nde sunduğu Albert Einstein konferansıydı." diye belirtmiş.
Evet, ben de oradaydım; ancak Yakup Barokas’ın dediği gibi, salt bir konferans değildi İvo Molinas’ın sunduğu… Ezcümle "Genco Erkal’ın tek kişilik oyunlarını andıran bir etkinlikti" diyerek görüşünü aktarıyordu.
Gerçekten tek kişilik bir etkinlik mi idi acaba?
Tam 50 sene önce vefat eden dünya çapındaki bir efsane âlimi, toprak altında rahat, tüm dertlerden, çelişkilerden arınmış Albert Einstein’ı sen, iki saatliğine de olsa dünyamıza canlı olarak takdim et ve sahneyi ona bırak…
İvo’nun kurgusu o kadar doğal ki anlatımı akıcı, diksiyonu güzel, peruğu ile kemanı ile abartı yok, yapmacıklık yok, yapaylık hiç yok. Senaryo, koreografi hepsi iç içe. Ayırd edebilene aşk olsun. Hâlâ bu olayın etkisindeyim. İç huzuruma erişebilmek adına düşündüm: İvo Molinas kardeşim bir Albert Einstein âşığı. Belli ki onu uzun uzun etüd etmiş. Bol bol okumuş, en ince detaylara inmiş. İyi de geçmişi şimdide canlı canlı nasıl yaşatmış?
Tiyatro dilinde Fransızca deyimlere göre "İvo Molinas s’est incarné, s’est impregné, il est entré dans la peau d’Einstein". Yâni Einstein ile özdeşleşmişliğin çok ötesinde cisimleşmiş, etine kemiğine bürünmüş. Bu bir yeti ister. Nitekim İvo Molinas bu yeteneğini en üst seviyede ispatlamıştır. Benim için bir cevher… Nedeni senelerdir Şalom Gazetesi’nde köşesi olan başyazarlardan biridir. Hoş, iyi güzel de dünyada kaç tane gazete başyazarı İvo Molinas gibi? Böyle teatral bir etkinliğe soyunup, yeteneklerini bu denli sergileyebilmiştir? Esas uğraşı kimya mühendisliğinin yanı sıra gazetecilik olan bu güzel kardeşimin bu derece denli aktörlüğü de nereden çıktı?
Yakup Barokas dostumun toleransına hayranım. Ladino’da "tapar faltas" diye bir deyim vardır. Nitekim hoşgörüsünü şöyle ifade etmektedir: "Uzak deyip karşı yakadan gelemeyenlerin yine çok şey kaçırdıklarını belirtmeden edemeyeceğim". Böyle diyor ve düşünüyor benim kadim dostum. Hâlbuki evet ben oradaydım. Zira gözlemlerime göre salon daha dolu olabilirdi. En azından, İvo Molinas’a destek mahiyetinde cemaatteki mesai arkadaşlarından birkaç kişi "noblesse oblige" mealinde gelebilirlerdi. İlgisizlik mi, duyarsızlık mı, vurdumduymazlık mı diyelim? Yoksa doyumluluk mu? Öyle ya her hafta cemaatin bir kurumunda plaket ile taltif törenlerine akın edenler, boy gösterenler yorgun ve doymuş olduklarından bir ihtimal, istemeyerek de olsa gelememektedirler. Ne var ki o akşam İvo Molinas değil de bizlere yabancı biri sahne almış olsa idi eminim "seko i verde" salonun parkesi dahil oturacak yer kalmazdı. Ne de olsa kapalı toplum olmanın psikososyal kompleksi! Diyeceğim o dur ki yetenek bostan hâlindeki gibi "seç seç al kabağına para yok" mantığı ile alınıp satılmaz. Hele hele üstün yetenekten bahsedilirse ki ben buna cevher derim. Hepimiz biliyoruz ki bugünkü dünyanın sunduğu ekonomik, sosyal, kültürel şartlarda cevhere rastlamak olağandışı konumuna gelmiştir. Çağdaş, ileri bir toplumun bilimde, sanatta, sportif başarılarındaki yeteneklerinin fazlalığı ile diğer toplumlar nezdinde hayranlık, saygınlık kazandığı bir gerçektir.
Geçen hafta sevgili kadim dostum gazeteci Sami Kohen kardeşim mesleğindeki 50. yaşını kutladı. Ulusal ve uluslararası basında, devlet adamları, bakanlar, meslektaşları nezdinde itibarı, saygınlığı ve sevecen bilgeliği ile cemaatimizin medar-ı iftiharı değil midir? Merhum Prof. Selim Kaneti kardeşimiz hukuku dalında bir üstün yetenek değil miydi? Ya Habib Gerez için ne demeli? 
500. yüzyıl etkinliklerinin rejisörü mü desem, yorulmaz askeri mi desem, genelde ticari uğraşı dışında engin tarih bilgisi ile araştırmacı yazar olarak da temayüz etmiş olan Naim Güleryüz kardeşim nesilden nesile miras kalacak 500. yıl Türk Musevileri müzesinin kurucusu ve küratörü olarak tarihte yerini alacak bu süper yetenek, cevherimiz değil midir?
Eli Perahya, Yomtov Garti gibi büyüklerimiz bilge insanlar olmanın ötesinde ermiş katında yer bulmaları ender rastlanan birer cevher değil midir? İvo Molinas üstün yetenekleriyle bu kervana katılacaktır.
Sayıları bir elin parmak adedi kadar olmayan bu cevherlere destek olmanın zamanı şimdi değil de ne zaman?
Sarsılmaz kanaatim o dur ki cemaatimizde hâlen birçok yetenek bulunmaktadır. Mesele ve marifet onları saklandıkları kozadan gün ışığına çıkarmaktır.
İvo Molinas kardeşimin üstün yeteneğine tanık olmama vesile olan Göztepe Kültür Derneği’ne candan teşekkür ederim.
Esenlikler dileğiyle...