Heymi BAHAR29 Aralık Perşembe günü ünlü yönetmen ve oyuncu Woody Allen, bir filmin galası için değil, vereceği bir caz konseri için İstanbul`daydı
Liz BEHMOARAS
1800lerin başında Theodore Ratisbonne adında Alzaslı bir Yahudi genç, Hıristiyanlığı kabul edip rahip olur. İlerki yıllarda, aynı yolu izleyen genç kardeşi Alphonse, 20 Ocak 1842 tarihinde Meryem Ananın Romada bir kilisede göründüğünü söyleyecek ve onun onuruna bir kaç yıl sonra, Tanrının Yahudi halkına duyduğu sevginin sadakatına, dünyada ve Kilisede tanıklık etmek ve İsrail Peygamberlerine ifşa edilmiş Tevratın vaatlerinin tüm insanlığın iyiliği adına yerine getirilmesi için çaba vermek amacıyla Notre Dame de Sion adlı Katolik dini birliği kuracaktır.
Birlik dünyanın pek çok ülkesinde eğitim veren rahibelerden oluşmaktadır.
İstanbulda 1956 yılında din, dil ve kültürlerini yaymaya çalışan çeşitli mezheplerden nice misyoner okullarıyla eş zamanda kurulan, benim için ailemden üç kuşağı okutmuş olması (anneannem, annem ve ben) gibi bir özellik de taşıyan Notre Dame de Sion, bu yıl 150 yaşında.
İlk kurulduğu yıllarda öğrenci sayısı 100u bulmuyordu
Yürürken başlarını yerden kaldıramayan, aynaya bakmaları yasak, birbirleriyle sizli bizli konuşan, dersleri ellerini dizlerinin üzerine kavuşturarak dinleyen ve her sabah, Katolik dininin ilkelerine uyarak, vicdanlarını acımasızca sorguladıktan sonra alenen işledikleri suçları itiraf eden kızlar
Gözümün önüne büyükannemin şimdi ne yazık ki kaybetmiş olduğum bir okul fotoğrafı geliyor. Bir mesire yeri mi, yoksa okulun bahçesi mi belli değil; genç kızlar aralarına sınıf hocaları bir rahibeyi alıp, çimlerin üstüne kah uzanıp, kah çömelmişler, ama bu rahat pozlarına rağmen objektife değil, ısrarla yere bakıyorlar.
Saçlar filelerde toplanmış, resimde siyah gözükse de koyu lacivert olduğunu bildiğim aşırı bol ve uzun kıyafet körpe vücutlarının tüm çizgilerini gizlemekte, ayaklarında bileği kavrayan kaba iskarpinler var.
Sınıf hocası Mere Juanita aralarından uçmaya hazırlanan bir beyaz kuşu andıran köşeli başlığıyla ve göğsünde parıldayan kocaman haçıyla sıyrılıyor.
Yıl herhalde 1919 ya da 1920. Çünkü büyükannem o fotoğrafta mezun olacak yaşta bir kız görünümde.
1914 yılında Birinci Dünya Savaşı başladığında, Talat Paşa, eşi Hayriye Hanım da Notre Dame de Sionlu olmasına rağmen, rahibelerin en kısa zamanda Fransaya dönmelerini emretmişti. Anneannem soğuk ve yağmurlu bir günde hocalarının apar topar ve göz yaşları içinde ülkeyi terkedişlerini anlatırken, kendi gözleri de dolardı. 1918de geri dönmüşler, çoğu Alman Lisesine gitmiş öğrencilerine yeniden sahip çıkmışlar, eğitimlerine bıraktıkları yerden devam etmişlerdi. Bu boş kalan parantezi saymazsak, Osmanlı İmparatorluğu devrinden başlayıp günümüze kadar, ülkemizin 150 yıllık tarihine tanıklık etmiş bir okuldur Notre Dame de Sion.
Kurulduğu Abdülmecit döneminde tamamen Fransız eğitimi verirken, Cumhuriyetin ilanından sonra 1924'te Milli Eğitim Bakanlığı'na bağlanır. ཚ'lardan itibaren ise Fransız ve rahibe müdirenin yanında bir Türk müdire de (dönemimin Türk müdiresini, kimilerimizin biraz safça, kapısının üstünde yazdığı gibi, ünvanını yardirektör sanan, Ahmet Kutsi Tecerin eşi, Cumhuriyetin ilk öğretmenlerinden Meliha Teceri rahmetle anmamak mümkün mü?) atanır. Fransızca derslerin yanısıra, Türkçe Tarih, Coğrafya, Milli Güvenlik ve tabii Edebiyat dersleri konur (annemin döneminde Ercüment Ekrem Talu, benimkindeyse Leyla Başak gibi parlak edebiyat hocaları öğrenciler için gerçek bir şans olmuştu) İlk kuruluş yıllarında daha çok ekaliyetlere kucak acarken ( Rum ve Ermenilerin yanısıra, Yahudi toplumunun ileri gelen ailelerinin kızları Notre Dame de Siona giderdi) 1920lerden sonra Cumhuriyet dönemi entelijansiyasının kızlarını da eğitir. Atatürkün manevi kızlarından Sabiha Gökçen ve Afet İnanın rahibelerin eğitimden geçmesi okula velilerin en ünlüsünü: Gazi Mustafa Kemal Paşayı kazandırmıştır.
Fakat okul, dinsel azınlıkların tercih ettikleri okulların başındadır yine de. Böylece, Cumhuriyetin temel ilkelerine uyarak, bütün Türk vatandaşlarının, laiklik ve Kemalizm sevgisinde birleştiren ilk kurumlardan biri olur. Cumhuriyet sonrası laik çizgisinden hiç şaşmadığı içindir ki, bugün artık, laik yöneticileri, erkek bir Fransız müdürüne ve
erkek öğrencilere sahip olmakla birlikte hala eğitimde efsane bir isimdir.