Türk Yahudilerinin Sanattaki Yeri - 5

"Türk Yahudilerinin Sanattaki Yeri" konulu dosyamızın son sayısında sanatçı Hülya Düzenli`nin konu hakkında hazırladığı metni yayınlıyoruz. Hülya Düzenli, ülkemizde ilk defa yaygın sanat eğitimini amaçlayan İstasyon Sanat Galerisi`nin kurucularındandır. 26 yıldır eğitim veren merkez, cemaatinizden de birçok kişinin gelişi

Perspektif
9 Ocak 2008 Çarşamba
Merhaba…
Bir toplumda yaşamak; o toplumu oluşturan ortaklıklar kadar farklılıkları algılamakla zenginleşir. Bu duyarlılığı ortaya koymak, öteki olmadan ötekini anlamak, öteki yaratmadan öteki olmayı başarmak gerektiğini düşünüyorum…
Anadolu, çağlar boyunca farklı kültür varlıkları yaratmış, farklı ırk ve dine mensup toplulukların birlikte yaşamalarına olanak sağlamış dünyadaki en zengin coğrafyalardan biridir. Dolayısıyla sözünü ettiğim farklılıklar birbirlerini geliştiren ortak değerler ve kültür varlıkları olmuşlardır.
Dünya, hep çatışma ile değil barışla yaşamaktan söz etmiş, barışı bulmakta zorlanmış; ama ne yazık ki barışı kaybetmekte başarı kazanmıştır. Özellikle İstanbul çağlar boyunca bu birlikte yaşama görgü ve bilgisini geliştirme, genişletme eğilimleri için bulunmaz güzellikte bir dünya kentidir. Aynı coğrafya üzerinde yaşayabilme, saygın ve doğru ilişkiler yaratabilme, birbirini anlayarak üretebilme zenginliği, yitirilmemesi gereken çok önemli değerlerden biridir.
İşte tam bu noktada, bu önemli yaşam anlayışı görevinin, insanoğlunun en değerli üretimlerinden biri olan sanat aracılığıyla ortaya konulanlarda saklı olabileceğini hatırlatmak isterim. Sanat daima barış ve sevgiden yana olmuş, barışçı ve eşitlikçi kimliklerin savunduğu değerler bütünü yaratmıştır.
Bir de eğitim olgusuna göz atalım. Ailede veya okulda, her zaman insan haklarına saygılı olmak, insan olmanın onurunu taşımak, birlikte üretmek, çoğaltmak, tüketmek, birlikte yaşamayı başarmak için öğrenmeler değil midir eğitim?
Benden Şalom Gazetesi için yazı yazmam istendiğinde, birden ve kolaylıkla yazabileceğimi düşünmüştüm. Şimdi bakıyorum da o kadar kolay değilmiş. Zorluk nerede biliyor musunuz? Zorluk fazlasıyla tanıdığımı sanmamda, şimdi ne denli az tanıdığımı fark ediyorum. Kimi tanıyorum, kimi tanımıyorum, neyi biliyorum, neyi bilmiyorum… Her zaman bana gelen badem ezmesi ve "hamursuz" u tadarken bunun bir bayram yiyeceği olduğunu hatırlamak ve bu bayramı paylaşmak güzel de bu bayramı yaşamayı bilmek, bu bayram tarihini hatırlamak başka. Aslında düşünsenize dünyadaki pek çok kutlamayı benimseseydik, yılın her günü bayram olarak geçerdi. Aman tanrım! O zaman da ne çok hediye almak ve telefon etmek gerekecekti, kutlamalardan çalışamaz ve üretemez olurduk. Hah bu iyi işte... Böylece üzerimden bu bayramı hatırlamaktan doğan sorumluluk kalktı, salt paylaşmaktan doğan istek kaldı, rahatladım.
Bir sanat kurumun da öğretim elemanı olarak farklı yaş ve kültürlerle sanat ve eğitim nedenleriyle bir araya gelmenin bazı avantajları vardır. Bu avantajlardan birincisi genel olarak saygın ve iyi ilişkiler yaşarsınız. Bu karşılıklı olarak oluşturulan bir durumdur. Zaten öğrenme olgusu nedeniyle bir araya gelmişsinizdir ve onlar sizin bilgilerinizden faydalanmak için oradadır, sizde daha iyi öğretmek için onları tanıma ve kavrama durumundasınızdır. Bu her öğrenci-öğretmen ilişkisi için geçerlidir. Ancak bir ilave daha yapalım. O da "Sanat" denilen şeydir. Sanat kültürleri yaratan değerleri, kültürlerin biçim ve anlatım dillerini tanımak ve bireye ait olan başta olmak üzere yeni ve özel olanı yaratmak demektir! Bu, gerek bireysel ölçekte, gerek toplumsal ölçekte büyük değişikliklere uğramaz. Her sanatçı, doğduğu günden başlayan kendi çağına ait olmak durumundan soyutlanamaz. Doğduğu aileden, genlerinden, gelenek ve alışkanlıklarından soyutlanamaz hatta aldığı eğitim ve bilgiden ayrımlanarak düşünülemez. İçinde yaşadığı toplumdan, sistemden ve hayatı boyunca edindiği dostluklardan arındırılarak algılanamaz. Hâl böyle olunca, çok katmanlı, çok sesli coğrafyalarda bulunmanın ne denli büyük bir şans olduğunu bir kere daha hatırlatmak isterim.
Bildiğim kadarıyla Yahudi toplumu dünyada pek çok coğrafyaya yayılmış bir topluluk. Bulundukları coğrafyalara adapte olan ancak kendi kültür değerlerine ve geleneklerine de sıkı sıkıya bağlı kalan insanlar. Yukarıda da belirttiğim gibi bu geleneklerine bağlı insanlar aynı zamanda çağın nimetlerini de tadan insanlar olmuşlardır. Dünyada müzikten sinemaya, edebiyattan resme kadar pek çok alanda sanatçı ve pek çok başka bilimsel ve sosyal alanda düşünce adamı yaratmayı bilmişlerdir. Böyle bir toplulukla benim sanat eğitimi alanında karşılaşmalarım oldu.
Ben İstasyon Sanat Akademisi’nde resim ve grafik bölümleri başkanlığı yapmaktayım ve kuruluşundan beri yani 25 yıldır bu kurumda öğretim elemanı olarak çalışmaktayım. Bilindiği gibi İstasyon Sanat Akademisi yaygın sanat eğitimini amaçlayan herkesin katılımına açık bir eğitim kurumudur. Halen İngiltere’de bazı devlet üniversiteleri ile yatay geçiş anlaşmaları bulunmaktadır ve oradan mezun öğrencileri vardır.
25 yıl uzun bir zaman,  Türkiye de sanat ortamında özellikle plastik sanatlar alanlarında birçok değişiklik oldu. Bu değişiklikler gerek sanatsal üretimlerde gerek sergilemelerde gerek tasarım bilincinde gerek farklı sosyal katmanlar ve topluluklara bağlı olarak değişiklikler göstermiştir. Önemli olduğunu düşündüğüm ancak nedenlerini çok araştırmadığım bir gözlemim şudur: ilk yıllara oranlara daha az Musevi öğrencimiz var. Bu demektir ki ben genellikle Nisan ayında Pesah Bayramı’nı ve o çok sevdiğim kabarmayan undan yapıldığını bildiğim hamursuzları anımsamakta zorluk çekmeye başlayacağım. Hayır, elbette böyle olmayacak, belki de bir rastlantıdır bu! 
Çağlar boyunca bu birlikte yaşama görgü ve bilgisini yaşadığımız İstanbul’da bulunmaz güzellikteki bu kentte aynı coğrafya üzerinde birbirini anlayarak üretebilme zenginliği için bir araya gelmeliyiz. Sanat aracılığıyla ortaya konulanlarda saklı olabileceğini düşündüğüm yeni, farklı görüş ve deneyleri paylaşmak isterim. Kendi geleneğini, kendi alışkanlıklarını, kendini kendi yapan tüm bilgiler ile sanatı, estetiği, düşünce ve duyarlılıklarımızı ortaya koyma bilgi ve becerisini geliştirmek isteyenlerin yolları muhakkak çakışır. Umarım yaşam denilen uzun yolda birçok kavşak vardır…

Hülya Düzenli Kimdir?
1957 yılında Samsun’da doğan Hülya Düzenli İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi Yüksek Resim Bölümü Adnan Çöker atölyesi mezunudur.
Mimar Sinan Üniversitesi ve Has Üniversiteleri’nde öğretim görevlisi olarak çalışan sanatçı; 1980’da Yüksek Mimar Ömer F. Düzenli ile İstasyon Sanat Merkezi’nin kurucuları arasında yer almış, hâlen aynı kurumda öğretim görevini sürdürmektedir. 1980’den bu yana yurt içinde ve dışında birçok karma sergiye katılmış, kişisel sergiler açmıştır.
Yapıtlarında; sanatçının kendisine sunulan "düşünceyi ifade olanağını" zengin, disiplinler arası ilişkiyi açık, gününü fark eden, zihinsel ve estetik olan arasındaki ilişkiyi dikkate alan, kişisel bir söylemle anlatır.