Seçimlere bir hafta kala Irak`ta son durum…

Suzet DALVA2003 yılı mart ayında başlayan Irak operasyonu Ortadoğu`da iyileşmeyen ve hatta devamlı kanayan bir yara haline gelirken, ABD Başkanı George Bush`un Irak ile ilgili son dönem yaptığı açıklamalar umut verici özelik taşıyor mu? Irak`ta önce anayasa için yapılan referandum ve ardından yaklaşan 15 Aralık seçimleri her gün aldı

Toplum
9 Ocak 2008 Çarşamba
ABD, 2003 yılının mart ayında başlattığı Irak işgalinin başından itibaren "Irak’ın toprak bütünlüğünü" her fırsatta vurgulamaktan kaçınmadı. ABD Başkanı George Bush’un söylemlerinde belirttiği gibi "Irak’ın devlet bütünlüğü  ancak demokrasi hareketi ile gerçekleşebilirdi."  ABD, bu nedenle de Irak’ı işgal ederek  diktatör Saddam Hüseyin’i devirip yönetimi ele geçirdi. Bush’un Irak’ta demokrasiyi kalıcı kılmak amacı ile ortaya koyduğu önemli hedeflerinden biri de, Irak’ta kişilerin kendilerini "etnik, dinsel, mezhepsel kimlikleri ile değil, seküler yani Iraklılık kimlikleri'yle" tanımlamasıydı. Yani yeni kurulan parlamento sayesinde bir Iraklı Kürt ile Iraklı Sünni ya da Şii, Irak’ta ayırımcılık üzerine siyaset yapmayacak; onun yerine Irak’ın genel sorunlarını siyasete taşıyacaklardı. Ancak ABD ve müttefikleri tarafından geliştirilen planlar tam da söylendiği gibi gerçekleşmedi. Her gurup vaat edilenin tersine etnik, dinsel ve mezhepsel kimliğini ön planda tutmayı tercih etti.
Amerikan işgali, geçici bir dönem olarak görülmesine rağmen iki buçuk seneden fazla bir sürede henüz Irak topraklarında bir başarı elde edilemedi. Bazı anayasal ve kurumsal düzenlemelerin dışında hedefin halen uzakta olduğu açıkça ortada. Üstelik ABD Irak’taki kalıcılığını meşrulaştırmak için Kürtlere ve bazı işbirlikçi Şii guruplara dayanmaya çalışıyor. Bunun yanı sıra Sünni Araplar ise arka planda kalıyor. Bu tarz taktiksel davranışlar, ABD’nin etnik, dini ve mezhepsel farklardan arınmış bir Irak siyaseti beklentileri ile çelişiyor.
Irak’ta 2005 Ocak seçimleri ve ardından Ekim anayasa referandumu derken, Aralık seçimleri yaklaşmasına rağmen karmaşa halen devam ediyor. Kimilerine göre 15 Aralık seçimlerinde kalıcı parlamento belirleneceği için Irak’ın devlet bütünlüğüne umut ışığı ile bakılıyor. Ancak bugünkü tabloya bakıldığında bu beklentinin pek de kolay olmayacağı görünüyor. Ocak seçimlerinde oluşan geçici parlamentoda, Sünnilerin boykot hareketi yüzünden, Şiiler ve Kürtler ağırlığı ele geçirdiler. 30 Ocak'ta yapılan Irak Ulusal Meclisi seçimlerini dört milyonun üzerinde (yaklaşık yüzde 48) oy alarak Şiiler kazandı. Kürt İttifakı 2 milyon 175 bin (yüzde 26) oyla ikinci olurken, ABD destekli Başbakan İyad Allavi'nin aday listesi ise 1 milyon 168 bin (yüzde 13.8) oy topladı. 8 milyon 456 bin seçmenin kullandığı oylar 111 aday arasında bölüşüldü. Ancak Aralık 2005 seçimleri çok daha önemli. Çünkü seçilecek yeni parlamento işgal güçlerinin geri çekilmesinden, kalıcı hükümete ve anayasanın düzeltilmesine kadar çok sayıda alanda düzenlemeler yapabilecek. Irak’ta güvenlik ve istikrarın sağlanması için bu düzenlemelerin gerçekleşmesi şart.
Aralık seçimleri için yapılan araştırmalara göre, her şeyden önce bölünmelerin artacağı düşünülüyor. Şii ittifakın hükümette yıpranmasına karşın, Ocak seçimlerini protesto eden Sünniler bu sefer Aralık seçimlerine katılacağını bildirdiler. Anayasa referandumuna katılan Sünnilerin 15 Aralık seçimlerinin sonucu etkileyecek ağırlıkta olduğu görülüyor. Seçimler için Ekim sonuna kadar en az 16 koalisyon başvuruda bulundu. Diğer bağımsız parti ve kişiler ile birlikte sayının 200’ü aştığı belirtiliyor. Genel tabloya bakıldığında seçimlerde rol oynayacak 5 temel gurup karşımıza çıkıyor: Şiiler, Sünniler, Kürtler, Allavi ve Çelebi grupları.
Ocak seçimlerine Birleşik Irak İttifakı adı altında katılan Şiiler, şu an halen İbrahim Caferi başbakanlığı altında iktidardalar. Ancak seçimlerden bu yana izledikleri politikalar ağır eleştiriler aldı. Şiilerin Birleşik İttifak’ının bu seçimlerde işi biraz daha zor olacak. Şimdi daha fazla rakiple karşı karşıyalar. Ayrıca iktidarda olmanın olumsuz etkileri sandığa yansıyabilir. Diğer yandan Sünniler ise Ocak seçimlerinde iktidarı Şiilere ve Kürtlere teslim ederek güç kaybettiler. Ancak 15 Ekim anayasa referandumu’nda Sünniler, bazı Şii guruplarından da destek alabileceklerini anladılar. 15 Aralık Seçimleri’nin kalıcı meclisi kuracak olması Sünnileri de birleşmeye yöneltti. Böylece Sünni gruplar "Irak Anlaşma Cephesi" adı altında seçimler için birleştiler. Cephe’de 3 Sünni parti bulunuyor: Bunlar Irak İslami Partisi, Ulusal Diyalog Konseyi ve Irak Halk Birlikteliği.
Kürtler  ise Ocak’tan günümüze kadar geçen zamanda ABD ve İngiltere ile ittifaklarını kuvvetlendirerek geleceklerini garanti altına almak istediler. Iraklı Kürtler "Kürt İttifakı" adı altında seçimlere katılacaklar. Kürtlerin geçen seçimde olduğu gibi bu seçimde de en büyük umutları ittifakın dışında kimselerin yani bölgelerindeki Türkmen ve Arapların oy kullanmaması. Sünniler, Şiiler ve Kürtlerin yani sıra seçimlerde yıldızı parlayacak gruplardan biri olarak Allavi Grubu ön plana çıkıyor. Şii olmasına karşın seküler tutumu ile bilinen eski başbakan İyad Allavi’nin ittifakı içinde tutarlı davranışları ile seçimlerden umutlu bir sonuç bekliyor. Son olarak Çelebi gurubu ise seküler olmasıyla beraber ABD’nin en eski gözdelerinden. Irak’ın ABD tarafından işgali sırasında ABD ile beraber çalıştığı öne sürülüyor. Ancak yolsuzluk ve ihanet yüzünden ABD’nin gözünden düştü ve seçimlerde pek başarılı olamayacağı düşünülüyor.
Sonuç olarak, yukarıdaki tabloya bakıldığı zaman seçimler sonrasında parlamentonun ne kadar çeşitli olabileceği görülüyor. Seçimlere girecek guruplar arasında Türkmenleri de göz ardı etmemek lazım. Irak yönetiminde Kürtlere karşı Türkmenlerin de söz sahibi olması Türkiye açısından önemli bir unsur teşkil ediyor. Ancak bunun sağlanabilmesi için kendi aralarındaki çekişmeleri bırakması gerekiyor. Eğer kendi çıkarlarına odaklanabilirlerse mecliste daha fazla temsil gücüne sahip olabilirler. Kısacası, Irak’ta 200’den fazla güç seçime gidiyor. Bu kadar fazla gücün seçime gitmesi pek çok demokratik ülkede görülmeyen bir durum. Fakat etnik, dinsel ve mezhepsel farklılıklarla oluşan parti sayısı demokrasilerde tercih sebebi olsa bile yeterli olmuyor. Irak için ise en önemli unsur bölünmelerden çok birlikte yaşayabilmeyi başarmak.