Porselen bebekler ve porselen suratlar`dan sonraPorselen buhurdan, gülabdan, Türk kap

Nancy AZARBADOsmanlı saray hazinesinin değerli bir bölümünü oluşturan Avrupa porselenleri, dönemin yalı, konak, köşk ve sahil saraylarından günümüze,sonra müzayedelere ve en sonunda da evlerimizde koleksiyonlarımızın nadide parçaları olarak yerini aldı

Toplum
9 Ocak 2008 Çarşamba
Porselen; Latince istridye anlamına gelen porsella sözcüğünden gelir. İlk porselenin Çin de Tang sülalesi döneminde üretildiğini biliyoruz. Sung ve Ming Hanedanlığı döneminde kalitesiyle  doruğa ulaştı. Porselen yapımının sırrını, ülkelerinin dışına çıkarmamaya özen gösterseler de, yüzyıllar sonra Almanya'nın porselene damgasını vuracak bir fabrika açmasına engel olamadılar. Yüzyıllar boyunca kıtalararası bir ticaretin konusu olmuş, sırrını öğrenmek uğruna servetler harcanmış, en nadide hediye addedilmiş, saray koleksiyonlarında vazgeçilmez   yerini daima korudu porselen. 1710 yılında Almanya’nın Meissen kentinde ilk Avrupa porseleninin yapılmaya başlanmasıyla, porselen sanatı ve ona ilişkin ticaret yeni bir boyut kazandı. Bunun yanında ilk kez İtalya’nın Faience kentinde üretildiği için ''fayans'' tabir edilen seramikler porselene benzemekle beraber, hiçbir zaman aynı kaliteye ulaşamamıştır. Daha sonraları Sultan III. Ahmed döneminden  itibaren Avrupa porselenleri Osmanlı sarayında, diplomatik hediye, sipariş ve satın alma yolu ile yerini almaya başlar. Yüzyıllar boyunca Osmanlı sarayı ve çevresi tarafından bir statü sembolü olarak görülen Çin porselenlerine olan ilgi 1700’lerde Avrupa’da porselenin tekrar keşfi ile Meissen 'de yapılmaya başlanmasıyla bu sefer ilgi daha yakın olan Avrupa'ya bırakır yerini. Önceleri sultanların ve devlet   ileri gelenlerinin sofralarını ve saraylarını süslemiş olan kıymetli porselenler zamanla Osmanlı zevk ve beğenisi doğrultusunda gülabdan, buhurdan, leğen-ibrik, kahve fincanı gibi bu yeni Osmanlı pazarına özgü türler üretilmeye başlandı.
Osmanlılar için ''Türk kabı'' adı verilen, Osmanlı beğenisine ve kültürüne uygun kahve fincanı, kapaklı sahan, leğen-ibrik gibi porselen kap-kaçak türlerinin üretimine başlandı. Osmanlı sarayı kahve serisinin vazgeçilmez parçaları olan gülabdan ve buhurdanıyla dikkat çeker. Odaya güzel koku vermek için kullanılan buhurdan ve gülabdanın bir başka işleve daha hizmet ettiği, gülabdanların kahve servisinde, kahveye ayrı bir lezzet vermesi ve kahve fincanına bir damla gül suyu damlatmak suretiyle telvenin dibe çökmesini sağlamak amacıyla kullanıldığını Sultan Abdülmecid’in torunundan öğrenmekteyiz. Kulplu kahve fincanlarının yerine Osmanlı sarayı ve çevresinin, İstanbul zenginlerinin ihtiyacını karşılamak üzere Meisse’e özel kahve fincanı siparişleri verildiği bilinmektedir. Osmanlı topraklarına.Viyana'da ''Türk kapları''için dönemin ressamları süsleme yaparlar.O zamana ve Osmanlı'ya özel kulpsuz ve tabaksız kahve fincanları, altın, gümüş veya tombak bir zarf içine oturtularak kahve içiminde kullanılır.Avrupa’daki doğu severlik (Oryontofil) Osmanlı’ya duyduğu büyük meraka cevap olarak özellikle Fransa şatolarında kendini gösterir. Konuk ağırlama odalarından birini Osmanlı zevkleriyle dekore etmek artık kaçınılmaz bir şekilde moda oldu. Bunun yanında misafirler ve ev sahibi doğu kostümlerini giyip Türk kahvesi yudumlamaya başlarlar.Sosyetenin kaçınılmaz yeni zevkleri arasına girmiştir ''Oryontofil'' eğilimler.
Sarayda Sultan Abdülmecid'den itibaren masada yemek yemeye başlandığı ve çatal, bıçak kullanıldığı bilinir. İlk defa yurtdışına seyahate çıkan Osmanlı sultanı olan Abdülaziz’in III. Napolyon’u ziyaret için gittiği Paris’teki uluslararası sergiden   Sevres ve Paris mamulatı porselen sofra takımları aldığı bilinmektedir.
XV. Louis'nin gözdesi Madame de Pompadour'un, Sevres fabrikasına vermiş olduğu siparişler büyük bir özenle üretilmiş, renkleri, dekorları ve biçimleri ile çok özel olan bu objeler Fransız porselen sanatında Mme.Pompadour modasının doğmasına neden oldu.
Günümüzde ise özel koleksiyonlarda ve müzayedelerde karşımıza çıkan değerinden hiç bir zaman ödün vermeyen porselenleri, Paşabahçe Butik’te de görmek antika alamayan herkesi sevindiriyor.Aksesuarsız çıplak olan evlerimizin tablolarla beraber daha şık olmasında bizlere yardımcı olan porselenleri, gümüşlüklerimizde, devasa boyuttaki orta sehpalarımızda, birer ikişer kullanmak şık duruyor. Antika tabaklarımızı grup halinde duvara asmak ise en az kıymetli tablolarımız kadar çarpıcı olarak çoktan duvarda yerlerini almaya başladı bile.