Avrupa`da antisemitizm ve alinan önlemler

Son yıllarda dünyada ve özellikle Avrupa`da sıkça baş gösteren antisemit olaylara karşı bazı hükümetler özel kanunlar koyarken, bazılarında ise henüz hiç bir önlem alınmıyor. Dünyanın birçok ülkesinde antisemit eylemlerin devam ettiğine şahit oluyoruz. Peki, özellikle Avrupa`da baş gösteren bu tür olayl

Sezin ESKİNAZİ Dünya
9 Ocak 2008 Çarşamba

Özellikle Batı dünyasında Yahudilere karşı gelişen en büyük tehdit antisemitizm, tarihin belirli dönemlerinde yükselişe geçmiş, milyonlarca insanın hayatına mal olmuş ve bir o kadarının da yaşamını altüst etmiştir.
Yakın tarihimizde de tanık olduğumuz üzere halen dünyanın birçok ülkesinde antisemit eylemler devam ediyor. Peki, özellikle Avrupa’da baş gösteren bu tür olaylara karşı dünya ve Avrupa ülkeleri ne gibi önlemler alıyor?

Dünyada antisemitizm
İnsan Hakları’nın 2002 yılında yayınladığı "Fire And Broken Glass" adlı bildirgeden sonra, yönetimler antisemitizme karşı alınacak önlemler konusunda çalışmaya başladılar.
Avrupalı kurumlar, öncelikli konu olarak antisemitizmi seçip, dikkatlerini bu yöne çevirdiler. Özellikle Fransa, Almanya ve Belçika, Yahudi kurumlarını ve vatandaşlarını korumak için sıkı önlemler aldılar. Bazı ülkelerde ise polislerin antisemit olaylara karşı tavırları belirsiz. Çoğu ülkeler, ırkçılık veya antisemitizm kaynaklı olaylara karşı hala özel bir yasa çıkarmadılar.
Günümüzde eğitim, hala antisemitizmin güçlü bir silahı olarak kalıcılığını koruyor. Holokost’un gençler arasında yeterince bilinmemesi konusunu görüşmek üzere 1998’de gerçekleştirilen Stockholm Konferansı’ndan sonra, İsveç, Amerika Birleşik Devletleri ve İngiltere işbirliği yaparak bu konuyla ilgili çalışmalar yapmaya karar verdi. Holokost’un Eğitimi, Anılması ve Araştırılması üzerine Uluslararası İşbirliği Çalışma Kolu (ITF)  ilk adımı attı.
Gayri resmi, uluslararası kurum olan ITF 20 üyeye sahip. ITF’nin şimdiki üyeleri arasında Arjantin, Avusturya, Çek Cumhuriyeti, Danimarka, Fransa, Almanya, Macaristan, İsrail, İtalya, Letonya, Litvanya, Lüksemburg, Hollanda, Norveç, Polonya, Romanya, İsveç, İsviçre, İngiltere ve Amerika bulunuyor. Bu ülkelere ek olarak dört ülkenin de (Hırvatistan, Estonya, Yunanistan, Slovakya) ITF ile ilişkileri bulunuyor.

Avrupa’da ne gibi
önlemler alınıyor?

55 ülkenin üyesi olduğu Avrupa’da Güvenlik ve İşbirliği Kurumu (OSCE) Haziran 2003’te Viyana’da ve Nisan 2004’te Berlin’de antisemitizm üzerine konferanslar düzenledi. Bunlar antisemitizm sorununa yönelik ilk uluslararası konferanslardı. Viyana’da düzenlenen toplantı, antisemitizmi bir İnsan Hakları sorunu olarak ele aldı.
Avrupa Komisyonu, Şubat 2004’te Avrupa Yahudi Meclisi ve Avrupalı Hahamlar Meclisi işbirliğiyle antisemitizm üzerine iki seminer düzenledi. Avrupa Komisyonu Başkanı Romano Prodi’nin seminerde yaptığı şu değinmeler aklımızda kaldı: "Tarihteki antisemitizmin izleri en çok Avrupa’da yaygındır", "bir başka anlamda antisemitizm gelişecek ve Ortadoğu’daki çözülmek bilmeyen anlaşmazlığı daha çok besleyecek". Prodi sözlerine, "Antisemitizm ne şekil alırsa alsın sabit tutumumuz, bütün bu gösterileri Birlik’ten uzaklaştırmaktır" diyerek devam etmişti.
Irkçılık karşıtı Avrupa komisyonları, sürekli Avrupa Komisyonu’nun 45 üyesindeki (dolayısıyla AB’nin çoğu üyesi) düzenli bir kontrol mekanizmasının ve rapor verme sisteminin eksikliğini vurguluyorlar. Irkçılık ve Hoşgörüsüzlük Karşıtı Avrupa Komisyonu (Ecri)*, ülke bazında yayınladığı bildirgelerinde Avrupa ülkelerine, azınlıklara yapılan saldırıları kontrol edip, rapor vermeleri için kapsamlı ve tutarlı bir sistem kurmaları yönünde çağrılarda bulunmuştu; fakat komisyon üyeleri ecri’nin ülkelere özel sunduğu önerileri uygulamakta başarılı olamadı.
Avrupa Irkçılık ve Yabancı Düşmanlığını İzleme Merkezi (Eumc)** 31 Mart 2004’te "2002??’te Avrupa’da antisemitizm Göstergesi" adlı bildirgeyi yayınladı. Bildirge, AB’nin 15 üyesindeki kontrol ve rapor verme mekanizmasını analiz ederek, ülkeler arasındaki büyük farklılıkları ortaya koydu.
Hükümetin sistemli bir kontrol mekanizması olmadığı ülkelerde, hükümete ait olmayan kurumlar veya Yahudi organizasyonları suçların raporunu ve istatistiklerini tutuyor. Eumc yayınladığı raporda ülke bazlı alınan önlemleri bir tabloda birleştirdi. Batı Avrupa ülkelerinin antisemitizme karşı nasıl bir duruş sergiledikleri aşağıdaki tabloda görülüyor.

Aralık 2002’de Irkçılık ve Hoşgörüsüzlük Karşıtı Avrupa Komisyonu (Ecri), Avrupa Komisyonu üyelerine antisemitizm dahil ırkçılığı kontrol etmek adına bir çatı altında toplanma çağrısında bulundu. Şimdiye dek komisyonun üyesi olan sadece16 ülkenin bu konuda özelleştirilmiş bir birimi var. Bu ülkelerin arasında ise yalnızca İngiltere, Hollanda ve İsveç’in Ecri tarafından kurulmuş kapsamlı işlevleri var.

Batı Avrupa ülkelerinde son yıllarda alınan önlemleri inceleyecek olursak:

Belçika:
Kasım 2004’te Irkçılık Karşıtı Merkez son yıllardaki antisemitizm olaylarını yansıtan bir rapor yayınladı. Merkez 2000–2003 yıllarında olayların arttığını ve yaklaşık 30 olayın rapor edildiğini belirtti. Antisemit olaylardan en ciddisi  Antwerp’deki bir gencin katledilmesiydi. Belçika’da antisemitizme en çok internette, medyada ve duvar yazılarında rastlanırken, sözlü tacizler de sık sık yaşanıyor.
Belçika’da hala düzenli bir kontrol ve rapor sistemi bulunmuyor. 2003 yılında ırkçılığa karşı 2 kanun konarak, sivil çareler üretildi. Antisemit hareketlerin ve konuşmaların yasak olduğu ülkede, suçlulara karşı sıkı önlemler alındı. Hükümetin aldığı önlemlerden biri muhtemel bir saldırıya karşı Yahudi okuluna kapsamlı bir güvenlik ordusu göndermesiydi.

Fransa:
Fransa’da ağırlıklı olarak 2002 yılında başlayan antisemit hareketler 2003 ve 2004 yıllarında da devam etti. Nisan 2002’de hükümetin başına geçen Jacques Chirac antisemitizme karşı ciddi bir duruş sergiledi. Yahudi kuruluşlarında güvenlik arttırılırken, Fransa İçişleri Bakanı Nicolas Sarkozy Şubat 2004 itibariyle sinagog, Yahudi okulları ve binalarının güvenliği için 18.61 milyon dolar bütçe ayrıldığını ifade etti. Sarkozy aynı zamanda ‘antisemitizmi ülkesinden yok edeceğine’ karar verdiğini açıkladı.
Kasım 2003’te Gagny’deki Yahudi okuluna yönelik saldırı sonrası Chirac konuşma yapmış ve hiç unutulmayacak şu sözleri sarf etmişti: "Fransa’da bir Yahudi’ye saldırıldığında, bu bütün Fransa’ya saldırmak sayılır." Chirac bu sözlerin ardından Fransa’da meydana gelen olayları kontrol etmek amacıyla Başbakan Jean-Pierre Raffarin önderliğinde bakanlığa ait bir komite kurdu. Komite kurulduğundan bu yana yeni yasalar koymaya devam ediyor.
Fransa Eğitim Bakanı Luc Ferry, Şubat 2003’te okullarda meydana gelen antisemitizm ve diğer ırkçı olaylara karşı bir program yayınladı. Program olayları teşhis etmek ve izlemek, ırkçı davranışlara karşı para cezası uygulamak ve öğretmenlere el kitabı dağıtmak için bir okul takımının oluşturulmasını kapsıyordu.
2004 yılında yayınlanan bir bildirgeye göre, 2002 yılından 2003’e rapor edilen antisemit olayların 1313’ten 817’ye düştüğü belirtildi. Fakat 2003–2004 yıllarında yeniden artan olaylara karşı Hahambaşı Joseph Sitruk radyodan yayın yaparak Yahudi halkına şu sözlerle seslendi: "Saldırılardan korunmak için içinize beysbol kasketi giyinin!"
Hükümet antisemitizmle savaşmak adına farklı adımlar da attı. Polisler ırkçı olayları kontrol etmek amacıyla eğitildi ve Haziran 2004’te halkın antisemitizm ve ırkçılık konusunda bilgilendirilmesi amacıyla yeni bir bölümün kurulacağını bildirildi.

Almanya:
Irkçılık ve Hoşgörüsüzlük Karşıtı Avrupa Komisyonu (Ecri) 2001 yılında yayınladığını bildirgesinde artan antisemit olayların 14–21 yaşlarındaki neo-naziler veya sağcı gruplar tarafından yapıldığını belirttikten sonra, Almanya Hükümeti daha sıkı önlemler alınacağını ve suçlulara karşı daha sert olunacağını belirtmişti.
Stephen Roth Enstitüsü 2002 yılında meydana gelen olayların 255’i bulduğunu ve Yahudi toplumunun korkusunu şu sözlerle dile getirmişti: "Başkentteki Yahudi öğrenciler Davud’un Yıldızı’nın olduğu kolyelerini saklıyorlar ve saldırı korkusuyla İbranice konuşmaktan kaçınıyorlar."
Nisan 2004’te Almanya, Avrupa’da Güvenlik ve İşbirliği Kurumu’nun (OSCE) antisemitizmle ilgili konferansına ev sahipliği yaptı. Hükümetin de destek verdiği konferansta antisemitizmle savaşmak için daha somut önlemler alınması gerektiği vurgulandı.
Konferansın ardından yönetimler antisemitizme yönelik eğitim programları hazırlamaya başladılar. Hükümet, sivil toplum kuruluşlarıyla işbirliği yaparak eğitim programlarının hazırlanmasında etkin rol oynadı. Hazırlanan eğitim programları yalnızca antisemitizmle savaşma değil, aynı zamanda insanlara Holokost’u unutturmama amacını da taşıyordu. Aktif Müslüman kurumlarının da katıldığı program, Hamburg’daki okullarda ‘Hamburg Modeli’ adı altında verildi.

Hollanda:
Parlamento Haziran 2003’te hükümetin antisemitizmle savaşmak için var olan projelerinin olduğunu duyurdu. Fakat hükümetin Ekim 2003’te açıkladığı önlem tüm ırkçı eylemleri kapsıyordu ve özellikle antisemitizmi önlemek adına yeni bir kanun konmadı. Een Ander Joods Geluid gibi bazı sivil toplum kuruluşları projeler yayınlayarak, eşitliğin sağlanması için çalıştı. Alman Koalisyonu Yahudilere, Filistinlilere ve diğer Müslüman ülkelere Ortadoğu’daki barış için çağrılarda bulundu.
Polisler Nisan 2003’te dikkatleri ayrımcılık olaylarına çekmeye çalıştı. Aynı zamanda internetteki yazılı saldırılarla savaşmak için de önlemler alındı. Eğitim Bakanı okullarda eğitim vermeyi amaçlayarak, değişik din ve ırktan insanların yaşamlarının, özellikle 2. Dünya Savaşı sırasında Yahudilerin başına gelenlerin vurgulandığı bir program hazırladı.

İngiltere:
Polisler antisemit olayları araştırarak, muhtemel saldırılara karşı Yahudi kuruluşlarda güvenliği arttırdı. Ülkede 2001 yılında antisemit davranışlarda bulunmak, tacizde bulunmak ve saldırmak suç olarak kabul edildi. Yasak daha sonra genişletilerek ülke dışında bulunan ve bu olaylara karşı kışkırtan grupları da kapsamına aldı. 
Yetkililer hükümetin antisemitizmle savaşmak ve Yahudi vatandaşların güvenliğini yasalar ve eğitimle korumak adına üstlendikleri sorumluluğu yineledi. Şubat 2004’te Kraliçe 2. Elizabeth, hayatını Nazilerin yaptıklarını araştırmaya adayan Simon Wiesenthal’ın çabalarının unutulmaması adına Wiesenthal’ı ödüllendirdi. 
28 Ekim 2004 itibariyle İngiliz Eğitim ve Beceri Sekreteri Charles Clarke, uluslararası bir çatı oluşturarak diğer dinlerin inançları konusunda halkı bilgilendirmeyi ve okullarda eğitim vermeyi amaçladı.

İrlanda:
Ülke Avrupa Birliği’nin kanunlarına ve denetimlerine uyarak ayrımcılığa karşı savaşmaya devam ediyor. AB Başkanlığı boyunca İrlanda bütün üye ülkelerini antisemitizmle savaşmaları için cesaretlendirerek, düzenli bir eğitim ve eğitim sürecinin nasıl olması gerektiğini açıkladı. Uluslararası düzeyde ise Birleşmiş Milletler Dinsel Hoşgörü Çözümü’ne 20 yıl boyunca destek oldu. İsrail’in 2003 yılındaki antisemitizmle ilgili çözüm talebine karşılık İrlanda bütün AB üyelerinin de desteklediği Genel Toplantı’yı önerdi.
Bütün bu bilgiler ışığında çoğu Avrupa hükümetleri antisemit olaylara karşı sıkı önlemler alırken, bazı üst düzey yetkililer antisemitizmi destekleyen konuşmalar yapıp, Yahudilere karşı halkı kışkırtıyor. Çoğu Avrupa liderleri antisemitizm dahil ırkçı olayları kınarken, bazıları Avrupa Konseyi’nin Holokost’u Anma Günü’nü ilan etmesine destek oldu. 
Antisemitizmin çok sık görüldüğü ülkelerde, emniyet güçlerinin bu konuda eğitilmesi ve hükümetlerin daha fazla kanun koyarak, suçlulara karşı daha sıkı yaptırım uygulaması gerekiyor. Çoğu ulusun şu an ırkçılık, ayrımcılık gibi suçlara yönelik hiçbir kanunu bulunmuyor, bulunanların ise suçlulara karşı daha katı yaptırım uygulaması şart. 

Kaynakça:
http://www.humanrightsfirst.org
http://www.state.gov
http://www.jewishvirtuallibrary.org