Anadolu tarihinde Tire Yahudileri

Lita RUSSO8 Kasım Salı akşamı Schneidertempel Sanat Merkezi`nde, elli yıllık sanat serüvenini gözler önüne seren retrospektif bir resim sergisi açan sanatçı Esti Saul, karakalem, pastel, akrilik, yağlı ve suluboya eserlerlerden oluşan koleksiyonuyla farklı dönemlerinin coşkusunu izleyicisiyle paylaşıyor

Kültür
9 Ocak 2008 Çarşamba

Azınlıklar kültürünün yoğunluk taşıdığı Tire’de, Rumların yanı sıra Yahudilerin de 700 yıl Türklerle iç içe yaşamış olması, emekli bir öğretmen olan ve meslek yaşamı ile birlikte tarih araştırmaları da yapan Ahmet Munis Armağan’ı  "Anadolu Tarihinde Tire Yahudileri" adlı bir kitap yazmaya yöneltti. Kitabın yazarı ile gerçekleştirdiğimiz söyleşiyi aktarıyoruz

Nelly BAROKAS

Kitabınızın önsözünde, uzun uğraşlardan sonra dere yatağından kurtarıp koruma altına aldığınız kitabelerden söz ediyorsunuz. Bu kitabelerin çözümlenmesi konusunda herhangi bir girişim var mı?
"Gerek belgesel kayıtlar gerekse anonim bilgiler Tire Yahudilerinin varlığının  Türk yerleşim başlangıcına değin indiğini göstermektedir. Büyük bir olasılıkla da Türkler öncesi bir yerleşim de söz konusu olabilir. Zira Sart Yahudilerinin (Sardaslar) Tire’deki varlığı önemli ve ciddi kanıtların başlıcasıdır.
Toplumların tarihsel sürecini belirlemede çarşı ilişkileri fevkalade önemlidir. Zira Yahudilerin Türklerden önce çarşıya sokuluşları incelenmeye değer bir konum farkı olmalıdır. Bu nedenle Tire Yahudi yerleşiminin 1916 tarihli ‘Büyük Yangını’ndan önce merkezi çarşıda yer alışı ve yangında yitirilen havraların çarşı sınırında bulunuşu bu savları destekler niteliktedir.
Böylesine bir yerleşim önceliği ile yüzlerce yıl birlikte geçirilen sürecin her iki topluma da önemli kültürel miraslar bırakacağı doğaldır. Bu mirasların korunması da hem her iki toplum açısından, hem tarihsel olarak çok önemlidir. Bunlar içinde en önemlisi kuşkusuz dini yapılardır. Ancak bu yapılar ister İslam, ister Hıristiyan, ister Musevi olsun, kent yöneticilerinin eğitim düzeyinin düşüklüğü  bu değerlerin korunmasını güçleştirmiştir… Bugün de benzer sıkıntıların yaşandığını görüyoruz.
Kent imar planı içinde kaldığı gerekçesi ile Türklerin ‘Koca Mezarlık’ ile ‘Yahudi Mezarlığı’ ne yazık ki korunamamıştır. Her iki mezarlık kitabelerinin toplumların yerleşim tarihi başlangıcına inmesi nedeniyle oldukça değerlidir. Ancak, tüm bu değerli mirasların korunamaması bir talihsizliktir. Özellikle Yahudi mezarlığına ait kitabelerin daha sonra gelişi güzel bir dere (Kürdüllü Deresi) içine bırakılması, tarafımızdan bir rastlantı sonucu fark edilmiştir. Bunların kurtarılması amacıyla yıllarca uğraş verilmiş ve nihayet koruma altına alınabilmiştir. Ancak bu çok değerli taşlar henüz bir envanter çalışmasına alınmadığı gibi okunamamıştır da… Hem kent hem de Yahudi tarihi açısından büyük bir miras olan bu taşların bir heyet tarafından incelenmeye alınması gerekmektedir. Zira 20.yy’ın başlarında Avram Galante tarafından da görülen ve kısmen okunamayan bu taşların içinde Grekçe yazıların bulunması konuya derinlik kazandırmıştır."
1916 yangını ile birçok sinagogun yandığı belirtiliyor. "Bugünkü havra ise yangından sonra onarımı yapılan havradır" diyorsunuz. Bu havra halen mevcut mu?
"Havraların merkezde yer alanları –ki bunlar tarihi havralardır- yangınla kaybedilmiştir. Bunlardan sadece ‘Kal Şalom’ ayakta kalabilmiştir. Yangından sonra onarılıp kullanılabilmiştir. Bu havra, merkez çarşıya sokulan havradır. Bu havranın da oldukça eski olduğu konum özelliğinden anlaşılmaktadır. Havra bugün ayakta olmasına karşın bir mefruşat mağazası olarak kullanılmaktadır. Bu havranın korunarak müzeye dönüştürülmesi için çok uğraş verilmesine karşın, başarılı olamadık. Böyle bir ‘Miras’ın şahıs eline geçmesi, fark edilemeyen tadilatlarla değişikliğe uğratılabileceği endişesi bizleri rahatsız etmektedir. Toplumsal değerlerin, bu türlü teslimiyeti ve şahısların insafına bırakılması çok düşündürücü ve acıdır."
Tire’de Rum ve Türk mahallelerinde görülen gösterişli evlerin Yahudi mahallelerinde bulunmadığını, Yahudilerin 19. ve 20. yy’lardaki ekonomik hakimiyetlerinde dahi bu tür gösterişli konutlara ilgi duymadıklarını belirtiyorsunuz. Bu durumun sizce nasıl bir açıklaması olabilir?
"Tire Yahudilerinin ilginç özellikleri vardı. Uzun yüzyıllar mütevazı bir yaşamları oldu. Ancak Cumhuriyet’le birlikte yaşam standartları yükseldi. Kent ekonomisine egemen oldular. Tüm bu gelişmişliklere karşın, konutlarında gözle görülür bir farklılık olmadı. Kentin en varlıklı tüccarları ve işadamları dahi bu mütevazı evlerde oturmayı sürdürdüler. Büyük olasılıkla onlar halkla birlikte yaşadılar. Tarihsel mekanlarına pek müdahale etmediler. Bu da kültürlerine bağlılıktan kaynaklanmış olabilir. O küçük evlerle bir arada olma, sokak kültürünün sıcaklığı içinde yaşamayı yeğ tutmuş olmalılar.
Ancak evlere ve mefruşata fazla ilgi duymayan Yahudi toplumu, dini alanda bu mütevazılığından uzaklaşıyordu. Kitabelere (mezar taşları) gösterilen ilgi çok farklıydı. Zira bütün kitabeler mermerden olduğu gibi görkemliydi de."
Tire’de Yahudi varlığına ilişkin somut kanıtlar olarak ne kaldı?
"Bizim çocukluğumuz Yahudi mahallesi içinde geçti. Zira oturduğumuz Cumhuriyet Mahallesi (Mısırlı), Yahudi Mahallesi ile komşuydu, iç içeydi. Özellikle 19.yy’da kent idare merkezinin Yahudi Mahallesi’ne komşu konuma taşınması, bu kesime hareket kazandırdığı gibi, elit bir çevrenin şekillenmesini de sağladı. Hükümet Binası, Ziraat Bankası, Askerlik Şubesi, cezaevi, mahkemeler, oyun bahçeleri, Akşam Kız Sanat Enstitüsü, özel idare ve sinemanın bulunduğu Yahudilerden (500 yıllık)miras kalan ‘Portugal Caddesi’ varlığını Portakal Pazarı olarak yaşamaktadır. Portekiz göçlerinden itibaren kullanılan semt hala aynı adla varlığını korumaktadır ki bu da bizleri mutlu etmektedir."
‘Küçük Safed’ olarak adlandırılan Tire’de Yahudi yerleşiminin İberik göçünden çok eskilere dayandığı gösterdiğiniz birçok belgeden anlaşılıyor. Yüzyıllar süren Yahudi varlığının 1960’larda sona erdiğini belirtiyorsunuz. Eski bir Tire’li olarak tanık olduğunuz bu birliktelikten anımsadıklarınızı anlatır mısınız?
"Yahudi Mahallesi ile oturduğum mahallenin iç içe olması, bize önemli kültürel miraslar bırakmıştır. Yahudi çocuklar ile aynı okula gidiyorduk. Arkadaşlarımızın çoğu Yahudi çocuklarıydı. Hatta ben, sınıfımızda iki Yahudi kızın arasında oturdum bir süre. Ester Dinmez ve Cemila Kanat kişilik olarak da mükemmel insanlardı. Evlerine rahatlıkla girer çıkardık.
Yıllar sonra Yahudi çocuklarıyla beraber öğrenci olduğum okula yönetici oldum. Okul arşivinde Yahudilerle ilgili önemli belgeler olduğunu gördüm. Hatta  Yahudilere ilişkin belge ve bilgi zenginliğinin hem Tire tarihi açısından, hem de Yahudi toplumu açısından büyük değer taşıdığını ifade ederek koruma altına alınmasını istedim.
Aslında Tire Yahudileri ile ilgili malzeme zenginliği var. Bir çalışma grubuyla, bunların toplanması ve içinde kitabeleri ve de mevcut Havrayı da içine alan bir müzenin yaşama geçirilmesi çok yerinde olacaktır. Henüz pek geç kalınmış da sayılmaz."
Ahmet Munis Armağan’ın kitabının ilginç yönlerinden biri Tire’de yaşamış Yahudi aileler hakkında geniş bilgiler vermesi: Sardaslar, Kohenler, Duenyaslar, Kolodralar, Azarlar, Kalamidiler, Bejalar, Parsimentolar, Hodaralar, Galanteler, Eskapalar ve daha niceleri…
Yazılı kaynakların yanı sıra, tarihsel sürece tanıklık yapmış canlı kaynakların da gözlem ve bilgilerini de içeren kitabının son satırlarında Ahmet Munis Armağan şöyle yazmakta: "Galante, Tire gerçeğinin ciddiyetine değiniyor ve Yahudi dünyasında ‘Küçük Safed’ olarak anılmasına dikkat çekiyor. Zira Safed, Yahudi tarihinde seçkin ve kimlikli bir kenttir ve kutsallık taşımaktadır. Tire’ye bu sıfatın yüklenmesi Yahudi tarihinde Tire’nin oynadığı rolün ve öneminin ifadesidir. Bu da, Yahudilerin Tire’de ne denli huzurlu bir süreç yaşadıklarının kendilerince onayıdır."