Alman Yahudilerinin Öyküsü, 1743 -1933ÇÖKÜŞE TIRMANIŞ

Amos ELON / Çeviri: Dani ALTARASGözlem Gazetecilik, 496 sf.Dani ALTARASİsrail vatandaşı bir yazar ve kitap eleştirmeni olan Amos Elon`un, Alman Yahudilerinin öyküsünü anlatan bu son kitabı 2002 yılında Amerika`da yayımlandı.

Kitap
9 Ocak 2008 Çarşamba
25 Ocak 2003 tarihinde The Economist dergisinde çıkan tanıtım yazısında şöyle yazıyordu: "Bu kitap 1743’te, on dört yaşındaki Moses Mendelssohn’un eğitim görmek arzusuyla Berlin’e gelmesiyle başlıyor. Kendisi ileride Alman Sokrates ve Yahudi Luther olarak ünlenecekti. Kitap yaklaşık iki yüzyıl sonra, bir başka aydın kişilik olan Hannah Arendt’in, Nazilerin iktidara gelmesinden sonra Berlin’i terk etmesiyle bitiyor. Bu iki olay Elon’un kitabının çerçevesidir ve aynı zamanda, modern Alman Yahudi tarihinin çehrelerine örnektir. Elon, Yahudiliğin ‘simgesi’ olan bazı ‘ilginç, genellikle laik görüşlü ve çoğunlukla cezbedici insanların kaderlerini ve düşüncelerini’ incelemek istiyor..."
The New York Times Magazine ve The New York Review of Books’da sık sık yazıları yayınlanan ve sekiz başka eseri bulunan Elon’un yapıtın orijinal adı The Pity of It All’dur. Kitabın Türkçe adını, editörü Gila Erbeş’le birlikte koyduk: "Çöküşe Tırmanış". Neden ‘Tırmanış’? 1743 yılında Almanya’da Yahudiler toplumun en alt katmanlarından birini oluşturuyordu. Bundan sonraki iki yüzyıl boyunca her nesil, amansız mücadeleler vererek, bir önceki neslin kazanımlarına yenilerini ekledi. Böylece Yahudiler, bilimden sanata, siyasetten sanayiye, Alman toplumunun en üst kademelerine tırmandılar. Peki, neden ‘Çöküş’? Böylesi uzun ve parlak gelişim yıllarının sonunda Yahudilerin vardıkları nokta zirve değil, 1933’te Nazilerin iktidara gelişi ile korkunç bir çöküş oldu. Bu yüzden onların öyküsü ‘Çöküşe Tırmanış’tı. Amos Elon, kitabına "The Pity of It All" ismini vererek Yahudilerin iki yüzyıl boyunca verdikleri mücadelenin ve sergiledikleri tüm çabaların boşa çıkmasının ne kadar acı olduğunu söylüyor.
*   *   *
Nazilerin uyguladığı Yahudi soykırımı Holokost, insanlık tarihinin en karanlık sayfalarından biridir ve aynı zamanda Yahudilik tarihinin, hafızalardan hiç silinmeyecek en acılı bölümüdür. Altı milyon Yahudi’nin yaşamlarının ellerinden alındığı ve Avrupa’da yüzyıllardır süren Yahudi varlığının neredeyse sona erdirildiği bu vahşet karşısında, Yahudi olsun veya olmasın, hiç kimsenin kayıtsız kalması mümkün değildir. Bu nedenle Holokost hakkında bugüne kadar pek çok kitap, film ve araştırma yayınlanmıştır. 
Amos Elon’un kitabının cazibesi ve onu benzersiz kılan özelliği işte burada öne çıkmaktadır. Elon, II. Dünya Savaşı sırasındaki Nazi vahşetine kitabında hiç yer vermemiştir. Son bölümde Nazilerin iktidara gelişini ve bunun simgesi olan Kristallnacht’i nakletmiş ve kitabı bitirmiştir. Kitabın ilgilendiği asıl konu, Holokost’la sona eren bir tarihin nasıl geliştiği ve bu trajik sona nasıl gelindiğidir. Bunda Yahudilerin, Almanların ve dönemin şartlarının oynadığı roldür. Aradan altmış yıl geçtikten sonra sıra aysbergin suyun altında kalan bölümünü anlamaya gelmiştir. Kitap, bu nedenle 1743’te başlıyor. Bu tarih Avrupa’da Aydınlanma dönemine rastlar. Bu aynı zamanda, ileriki yıllarda Alman entelektüel yaşamına nüfuz etmeyi başaracak ilk Yahudi olan ünlü düşünür Moses Mendelssohn’un on dört yaşında bir çocukken Prusya’nın başkenti Berlin’e geldiği tarihtir ve bu nedenle Yahudilerin özgürleşme ve Alman toplumunda yükselme macerasının miladı sayılabilir.
O yıllarda Yahudilerin büyük şehirlerde yaşamaları yasaktı. Sadece çok zengin olan ve Alman kralları ile iş ve kişisel dostluk ilişkileri bulunan birkaç ailenin şehirlerde yerleşmesine izin verilirdi. Büyük çoğunluk yoksul ve göçebe bir halk olarak kırsal alanlarda gezinir, seyyar satıcılık, eskicilik ve hatta dilencilik ve soygunculuk yaparak yaşamlarını sürdürmeye çalışırdı. 1743 ile 1933 yılları arasındaki iki yüzyıllık süreç Yahudiler için en zorlu ‘roller-coaster’ları andıran inişli çıkışlı bir seyir izlese de hep yukarı yönlü olur. Yahudiler, zaman zaman kimliklerini sorgulamak ve bazen bireysel ve hatta kitlesel olarak ondan vazgeçmek pahasına Alman toplumsal yaşamına gireler ve her alanda yükselirler. 1933 yılına gelindiğinde, Mendelssohn, Heinrich Heine, Karl Marx, Franz Kafka, Albert Einstein, Hannah Arendt ve daha birçoklarını yetiştirmiş olan, şair, yazar, müzisyen, filozof, girişimci ve bilim adamlarından oluşan başarılı bir topluma dönüşürler.
Ne var ki, Nazilerin iktidara gelmesi ile bu süreç sona erer. Yahudilerin üzerinde durdukları ve aslında hiçbir zaman tam anlamıyla güvenilir olmayan militer karakterli Alman toplumsal zemini çöker. Bu sadece onların değil, modernizmin temel ulvileşme projesi olarak kalan bir bütünleşme ve hoşgörü hayalinin de çöküşü olur.
Elon, kitabın konusunu giriş bölümünde şöyle açıklıyor: "…19. yüzyıl boyunca Alman Yahudileri Mendelssohn’un dinler arası arkadaşlıklarını kutladılar ve bundan ümitlendiler. Bu arkadaşlıklardan duydukları gurur, toplumda onunla benzer oranda kabul görmelerinde karşılaştıkları zorlukların bir belirtisiydi ve belki de bu zorlukların acısını dindiriyordu. Mendelssohn onların koruyucu meleği olmuştu. Bu, etnik ve dini kimliğini korumak isteyen fakat aynı zamanda geniş toplumun kültürünü de paylaşmak isteyen insanların modeliydi. Mendelssohn, Alman kültürüne ve uygarlığına tapan asimile olmuş uzun bir Alman Yahudileri dizisinin birincisiydi ve tüm bu insanların yatırımı iki yüzyıl sonra dehşet verici ve haşin bir sona varacaktı. Bazıları diğerlerinden daha yetenekliydi, bazıları hiç yetenekli değildi ama çoğu doğdukları ülkeye şaşmaz bir şekilde bağlıydı. …Onların, Mendelssohn günlerinden Nazizm’in yükselişine kadar süren böylesine ümit verici, fakat aynı zamanda böylesine hüzünlü, böylesine karmaşık ve nihayetinde böylesine korkunç öyküsü, bu kitabın konusudur."      
*   *   *
Kitap ön planda Yahudilerin Alman toplumu içindeki gelişimini incelerken, arka planda da Fransız İhtilali’nden Napolyon Savaşlarına, 1848 burjuva devriminden Bismarck’ın Almanya’yı birleştirmesine, 1907 Ekim Devrimi’nden Birinci Dünya Savaşı’na ve nihayetinde Nazilerin iktidara gelişine kadar koca bir Avrupa tarihini anlatıyor. Çöküşe Tırmanış’ın, Yahudi meselelerine duyarlı olan ve tarihe analitik bir gözle bakmak isteyen okurların ilgi duyacakları ve beğeniyle okuyacakları bir kitap olduğuna inanmakla birlikte, çeviren olarak kitap hakkında methedici görüşler belirtmenin uygun bir davranış olmayacağını düşünüyorum. Bu yüzden en iyisi, The New York Times ile Los Angeles Times’ın yazdıklarını ve 78 yaşındaki annemin sözlerini sırasıyla nakledeyim: "Muhteşem, geniş kapsamlı, tutkulu, …değerini hiç yitirmeyecek bir kitap." "Elon’a eseri için minnettar olmamız gerekir." "Her Yahudi bu kitabı mutlaka okumalı."