İsrail`in yeni Başkonsolosu göreve başladiMordehay Amihay: "İstan

Nelly BAROKASGörevine yeni başlayan İsrail`in İstanbul Başkonsolosu Mordehay Amihay, Selanik ve Bulgaristan`dan "Bivas" ve "Basan" ailelerinin torunu. Başkonsolos Amihay; Pakistan ve İsrail dışişleri bakanlarının tarihsel görüşmelerine olanak sağlayan Türkiye`nin güvenilir bir arabulucu olduğu kanaatini taşıyor ve barış sürecinin devamı yö

Röportaj
9 Ocak 2008 Çarşamba

İsrail’in yeni İstanbul Başkonsolosu Mordehay Amihay göreve başladıktan sonra gazetemizi ziyaret etme nezaketini gösterdi.  Görüşmemiz sırasında bizler gazetemizin geçmişini, yapısını, işlevini anlattık.O da kendini bize tanıttı.
Başkonsolos Mordehay Amihay, Sefarad kökenli bir aileden geliyor. Dedeleri aşinası olduğumuz soyadlarına sahipler; Selanik’te doğan ve Bulgaristan’a göç eden büyükbabanın soyadı "Bivas", anne tarafından büyükbabanın soyadı ise "Basan"… Amihay soyadı  İsrail’de  sonradan alındı.
Başkonsolosun anne ve babası Bulgaristan doğumlu. Baba II.Dünya Savaşı yıllarında Bulgaristan’ın çalışma kamplarında tutsaktı. Savaş sonrasında İsrail’e göç etti. İngilizlerin resmi belge ile İsrail’e girmesine izin verdiği son göçmenlerdendi. Devletin kuruluşundan sonra göç eden annesi, Mordehay Amihay’ın babası ile İsrail’de tanıştı.
İsrail’in kıyı kenti Natanya’da büyüyen Mordehay Amihay, yüksek eğitimini tamamladıktan sonra Dışişleri Bakanlığı’na girdi. Diplomat olarak ilk kez Panama’ya gönderildi, ardından İspanya’da görev yaptı. Bu ülkede bulunduğu dönem İsrail-İspanya diplomatik ilişkilerinin kurulduğu, İspanya’nın Yahudi geçmişini yüzyıllar sonra yeniden gündeme getirdiği, yok edilen Yahudi kültürünü  canlandırma çabasına girdiği yıllara rastladı.
İspanya’daki görevinden sonra İsrail’de üç yıl Dışişleri Bakanlığı’nın Sözcü Yardımcılığını yaptı. Ardından İsrail’in Tokyo Elçiliği’nde görev aldı. İsrail’de kaldığı son dokuz yıl süresince; ulusal güvenlik konusunda bir yıl eğitim gördü, İsrail’in Dışişleri Bakanlığı’nda Avustralya, Yeni Zelanda, Endonezya gibi ülkelerle ilişkileri düzenleyen bölümün üç yıl başkanlığını yaptı, beş yıl boyunca da ülkesinin Hindistan, Srilanka, Burma, Bengladeş, Pakistan, Singapur gibi ülkelerle ilişkilerini yönlendiren Güneydoğu Asya Bölümü’nün başkanlığı görevini yürüttü.
Başkonsolos Mordehay Amihay’ın ikinci evliliği. Birinci eşinden olan üç çocuğu İsrail’de yaşıyor. Büyük oğlu beyin araştırmaları üzerine lisans üstü çalışması yapıyor, diğeri asker, altı ay sonra terhis olacak. Bir de dokuz yaşında kızı var. Başkonsolos İstanbul’a ikinci eşi, biri iki yaşında, diğeri iki aylık iki çocuğu ile geldi.

Türkiye’de görevlendirildiğinizi öğrendiğinizde, bu haberi nasıl karşıladınız?
"Öncelikle, Türkiye’de görev almayı çok arzu ettiğimi söyleyeyim. Hatta bunu özellikle rica ettim. İstanbul tercihlerimin başında yer alıyordu. Çocuklarımın bir kısmı İsrail’de kaldığı için onlardan ayrılmak pek kolay olmadı. İstanbul’da göreve başlamanın sevinci ile çocuklardan ayrılmanın burukluğu arasında karmaşık duygular yaşadım. Henüz yeni geldiğim halde şimdiden kendimi evimde hissettiğimi söyleyebilirim."

Ailenizde halen Sefarad Yahudiliğine özgü gelenekler var mı?
"Çocukluğumda evimde gördüğüm geleneklerin, aldığım damak tatlarının aynısı sanırım burada da var. Türkiye Yahudilerini henüz yakınen tanıma fırsatım olmadı. Aramızda ne derece benzerlik var bilemiyorum ama, evimiz tipik bir Sefarad eviydi."

Türkiye-İsrail ilişkilerini nasıl değerlendiriyorsunuz?
"İlişkiler açısından çok olumlu bir dönem. Türkiye ve İsrail stratejik işbirliği içinde barışın hüküm süreceği bir Ortadoğu’yu hedefleyen iki demokratik ülke. Farklı alanlarda işbirliği yapmak her iki ülkenin de çıkarına. İki ülke arasında tabii ki görüş ayrılıkları olabiliyor. Zaten dünyada İsrail’in görüşlerini tümüyle kabul eden hiçbir ülke yok. Biz Türkiye’nin görüşlerini ve tutumunu saygı ile karşılıyoruz. Önemli olan, iki ülke arasındaki görüş ayrılıklarını medeni bir şekilde tartışabileceğimiz bir diyalog ortamının var olması. Türkiye ile İsrail arasında en yüksek düzeyde ziyaretler gerçekleşiyor ve her iki taraf da birbirine anlayışla yaklaşıyor."

Geçtiğimiz günlerde Türkiye’nin ev sahipliğinde Pakistan ve İsrail’in dışişleri bakanları İstanbul’da bir araya geldi. Bu tarihi buluşmayı ve Türkiye’nin bu konudaki girişimini nasıl değerlendiriyorsunuz?
"Bizce bu gerçekten tarihi bir görüşmeydi.Görüşmenin sonucunda,  iki ülke arasında diplomatik ilişki kurulması yönünde ileri adımlar atılmazsa dahi,  bakanların bir araya gelmiş olmaları İsrail açısından çok büyük önem taşıyor. Pakistan-İsrail dışişleri bakanları görüşmesi sadece İsrail için değil, Ortadoğu barışını isteyen her kişi ve her ülke için de olumlu bir gelişme.
Pakistan, İslam kimliğinin güçlü olduğu  bir ülke. Bu ülkenin İsrail ile diyalog kurmaya karar vermesi ve bu yönde adım atması bizim için oldukça anlamlı. Pakistan’ın bu girişiminin diğer Arap ülkelerine de örnek olacağını umuyoruz.
Üzerinde durulması gereken diğer bir konu, İsrail ve Pakistan’ın Türkiye’yi arabuluculuk girişiminden dolayı takdir etmeleri ve her iki tarafın da Türkiye’nin Ortadoğu barışı yönünde etkin olabileceği görüşünü paylaşmalarıdır.
Türkiye özellikle stratejik konumu açısından ve önderlik vasfı taşıyan bir ülke olması nedeniyle dünyada ve İslam aleminde prestijli ve etkilidir. Bu bakımdan Türkiye özel bir konuma sahip; hem İsrail, hem de tüm Arap ülkeleri ile iyi ilişkiler içindedir. İsrail toplumu, Türkiye’nin güvenilir bir arabulucu olduğu kanaatini taşıyor ve barış sürecinin devamı için önemli görevler üstleneceğini umuyor."

Gazze’den geri çekilme sancılı oldu. Sizce atılan bu adım barış olasılığını güçlendirecek mi?
"Geri çekilme gerçekten İsrail halkına acı verdi. Ama aynı zamanda İsrail toplumunun gücünü kanıtlayan bir girişim oldu. Gazze ve Kuzeybatı Şeria’daki yerleşimlerden geri çekilme, büyük  zorluk ve acıyla fakat demokratik bir şekilde alınmış bir karardı. İsrail toplumunun büyük bir kesimi geri çekilmenin zorunlu olduğuna inandı. Her şeyden önce barışa bir fırsat tanımak istedi.
Geri çekilme ne kadar sancılı olduysa da, tahminlerden daha çabuk ve düzenli bir şekilde gerçekleşti. Bu da kanımca, İsrail demokrasisinin ne denli yerleşik ve sağlam bir yapıya sahip olduğunun açık bir kanıtıdır.
İsrail’in ‘barış adına ödün vermeye hazır olduğu’ söyleminin salt sözcüklerde kalmadığı, bunu uygulamaya koyduğu görülüyor. Filistin tarafının da barışa ulaşma doğrultusunda aynı ciddiyetle hareket etmesini diliyorum.
Şimdi İsrail, Filistin Yönetimi’nden terör odaklarına karşı gereken mücadeleyi vermesini bekliyor."

İstanbul’daki görevinizde nasıl bir çalışma hedefliyorsunuz?
"Bildiğiniz gibi Türkiye-İsrail arasında ticaret hacmi oldukça yüksek. İsrail’in Türkiye’ye ihracatının, Türkiye’nin İsrail’e ihracat oranına ulaşmasını,  turizmin çift yönlü olarak gelişmesini isteriz.
İstanbul’da benim ve konsolosluğun önemli bir işlev görmemiz gerektiğine inanıyorum; Türk halkının tüm kesimlerine ulaşmak… Bildiğim kadarı ile Türkler çok farklı görüşlere, farklı etnik kökenlere sahip bir halk. Biz kendimizi sağcısına, solcusuna, dincisine, her kesimine tanıtmak istiyoruz. İsrail’e karşı eleştirel bir tutuma sahip kesimler olduğunu biliyorum. Onlarla konuşmayı, diyalog kurmayı hedefliyorum."