Öyküler ve Efsaneler

Coya DELEVİYOSEF`İN (YUSUF) TABUTUYosef, ölüm döşeğinde, İsrailoğulları`na isteğini bildirdi ve: "Tanrı sizi Mısır`daki esaretten kurtardığında, kemiklerimi de beraberinizde götüreceğinize dair söz verin" diye onlardan bu konuda yemin etmelerini istedi.Bu yemini hatırlayan Moşe (Musa), tutsaklıktan kurtulma saati geldiğinde, üç gü

Kavram
9 Ocak 2008 Çarşamba
"Üç gün, üç gecedir Yosef’in mezarını arıyorum ve onsuz Mısır’ı terkedemeyeceğimiz için üzüntü içindeyim."
"Kederinin sebebi buysa, ben hemen sana değerli Babamızın kalıntılarının yerini göstereceğim" diyen Sara, Moşe’yi, Nil nehrinin kıyısında bir yere götürdü ve: "İsrailoğullarının, nehrin derinliklerine, dibe giden Yosef’i asla bulamayacaklarını ve dolayısıyla onsuz hiçbir zaman bu toprakları terkedemeyeceklerini düşünen Mısır’lı büyücüler ağır tabutu bulunduğumuz bu yerde suya attılar" dedi.
Moşe bunun üzerine:
"Ey Yosef, İsrailoğulları’na ettirdiğin yemini anımsa ve Nil’in derinliklerinde duran tabutunun su yüzüne çıkmasını sağla. Zira ulusumuzun özgürlüğe kavuşmasının zamanı geldi, fakat sana verdiğimiz sözü tutmanın imkansızlığı içindeyiz. Bize yardım et" dedi.
Bunları söyler söylemez, Moşe, ırmak sularının kabardığını, azgın dalgaların Yosef’in tabutunu kıyıya savurduğunu gördü. Onu omuzları üzerinde taşıyarak, kendisi sabırsızlıkla bekleyen kardeşleri İbrani’lerin yanına gitti ve ebediyen dönmemek üzere, tutsak olarak yaşadıkları bu toprakları terkettiler.

MOŞE’NİN ÇOCUKLUĞU
Firavunun kızı, Nil’in kıyısında, bir sepet içinde bulduğu küçük erkek çocuğunu çok sevdi, ona Moşe adını verdi. Bu minik bebeği büyütmeye karar veren prenses, yakalandığı cüzzam hastalığından kurtuldu ve zamanla, putlara tapmaktan vazgeçti, Tanrı’ya giden yolu buldu, "Tanrı’nın kızı" anlamına gelen Bithia adını aldı.
Prenses Bithia, bir gün Moşe’yi babasına getirdi. Bebeği çok seven Bithia, bu minik yavrunun saflığının, babasının yüreğini yumuşatacağını ve zavallı İbrani’lere daha merhametli davranacağını umuyordu.
Kucağına aldığı minik Moşe’nin başındaki tacı kavrayıp yere fırlatması üzerine, firavun danışmanlarını, kahinlerini topladı. Batıl itikatlere inanan bu kişiler "Bu çocuk bir gün, tacına ve tahtına sahip çıkacak. Henüz zamanı varken onu yok et" diye kehanette ve öneride bulundular.
Yalnızca Yitro adındaki kahin, bu önerilere kulak asmaması için kralı uyardı: "Masum bir yavrunun farkında olmadan yaptığı bir hareketi bu şekilde insafsızca yorumlamadan önce, niye bir deneme daha yapmıyoruz? Biri altınla, diğeri de kızgın korlarla dolu iki tepsi getirsinler . Eğer çocuk, parmaklarını yakma pahasına, kızgın korları ellerse onu cezbedenin daha çok parlayan şeyler olduğu anlaşılacak. Yok, elini altına uzatırsa, deminki kehanetlerin doğruluğunu kabul edip, gerekeni yapabilirsiniz." diye fikrini belirtti.
Bu fikir herkesçe kabul edildi. İki tepsi getirildi ve minik Moşe elini altınlara doğru uzatıyordu ki, gökyüzünden inen görünmez melek, bebeğin elini kızgın korlara götürdü. Canı çok yanan Moşe’nin bu suretle hayatı kurtuldu.
Yanıkların verdiği acıyla, Moşe, henüz sıcak olan ellerini ağzına götürdü ve dilini yaktı. Bu da, konuşmaya başladığı zaman kekelemesine neden oldu.
Demek ki, İbrani’lerin esaretten kurtuluşları, Moşe’nin güzel konuşması sayesinde değil, Tanrı’nın lütfuyla oldu.

MOŞE’NİN ASASI
Moşe’nin asası ile yarattığı mucizeler herkes tarafından bilinmekle beraber, bu olağanüstü asanın öyküsü pek bilinmez. Yeryüzü Cenneti’nde bulunan ilim Ağacı’nın bir dalı olan bu değneği, Tanrı, Adem’i Gan Eden’den (Cennet) kovarken, teselli olarak vermişti.
Adem her gittiği yere onu götürmüş, bütün gün sıcakta yol almanın verdiği yorgunluğu bu asa ile gidermiş ve ölünce onu dindar Seth’e bırakmıştı. Daha sonraları, Nuh, bu değneğin yardımı ile gemisini inşa etmişti.
Avraam, oğlu Yitshak’ı kurban etmek üzere, Moriah dağına çıktığında elinde olan bu asayı, daha sonraları Yarden’i geçerken Yaakov’un elinde görüyoruz.
Daha sonraları, Yosef, Mısır’da, İbrani’lerin esareti süresince, bu asa ile harikalar yaratmış ve öldüğünde tüm eşyası ile birlikte asa da, saraya gönderilmişse de, firavun’un elinde tüm mucizevi yeteneklerini kaybetmiş ve bir kenara fırlatılmıştı.
Asanın gücünü bilen saray kahini Yitro, onu alarak bahçesine dikti, fakat hiç bir ürün alamayınca, dalı söküp atmak istediğinde çabası boşa çıktı. Kızı, Tsipora, kendisiyle evlenmek isteyen taliplerine bir şart koştu: Babasının bahçesindeki değneği topraktan çekip çıkartmayı başaran kişiyle evlenmeyi kabul edecekti.
Tsipora’nın dillere destan güzelliğinin ve harika asanın bahsini duyan Moşe, şansını denemek istedi ve Jethro’nun bahçesine gitti. Elini uzattığında, asanın ucunda İbrani’lerin Tanrı’sının kutsal adını gördü, onu saygıyla andığında büyü bozuldu ve tüy gibi hafifleyen asayı çekip çıkardı. Yitro’nun kızıyla evlendi ve kayınpederinin sürülerine çobanlık yaptığı uzun seneler boyunca, elindeki değerli asa sayesinde, sürüdeki tek bir kuzu dahi yırtıcı hayvanlara yem olmadı.
Kardeşleri İbrani’leri, Mısır esaretinden kurtardığında da bu efsanevi asa Moşe’nin elinde idi.

Öykülerin Kaynağı:
Contes et Legendes D’İsrael