Klezmer varoluşu ve evrimi gereği yer yer Romanya, Macaristan, Polonya ve Rus müziğine, yer yer de Ortadoğu müziğine benzese de bu Hollandalı yedi genç kendilerine has yorumları, enerjileri ve sahne performansları sayesinde, Klezmer müziğinde farklı bir tat yakaladı. Grup kısa sürede Amsterdamın gece hayatında sivrilerek hızla tanınır hale geldi.Yurt dışında da Fransa, İtalya, İsviçre, Slovenya olmak üzere çeşitli ülkelerde, üç kez de Türkiyede sahne aldı.
İkinci grubumuz The Galata Gypsy Band ise ismine yakışır bir şekilde Trakya ve Edirne çevresinden gelen çok sayıda Çingene kökenli müzisyenden oluşuyor. Katakofti; Türkiye Cumhuriyeti Kültür Bakanlığı tarafından desteklenen Edirne Romanlarının uluslararası düzeydeki ilk albüm projesi.
Aslında Çingene müziği kendi içinde Anadoluya yakın bölgelerde davul, zurna ve bağlama ağırlıklıyken daha çok Trakya ve Marmara kıyılarında yaşayan Çingene gruplarının Balkan müziklerinin etkisinde kaldığını; klarnet, keman, ud ve darbukaya müziklerinde daha fazla yer ayırdığını görüyoruz.İşte bu albümün en keyifli kısmı da burası.Yani tüm albüm boyunca yahudi cazı diye nitelendirilen Klezmerin kendine has soundu ile çingene müziğinin kullandığı klarnetin birbirlerine ne denli uzak ve ne denli içiçe durabildiğini farkedebiliyorsunuz.
Albümde yer alan parçalara gelince; Harmandalı, Bahriye Çiftetellisi, Tulum Havası gibi halk müziğinin tanıdık tınılarının yanısıra Soski ve Moya Raba gibi udla çalınan Rembetika parçalarını, Alec Kopyt tarafından yazılan sözlerle duymak mümkün. Albümün dördüncü parçası 1920lerden bir Klezmer klasiği olan Der Terkishe Yale Ve Yove; Klezmer dans şekli 19. yüzyıl başında İstanbuldaki Klezmer müzisyenlerinin bolluğu sayesinde Terkishe olarak anılmaya başlandı. Bu dans müziğinin temposunun oldukça hızlı olmasından etkilenen ve her telden çalmayı seven Job Chajesin yazdığı rapvari sözlerle Der Terkishe Yale Ve Yovei oldukça değişik bir şekilde yorumlamış.
Albümde ayrıca On the Fly, Di Naie Chuppe, Didem, Maginificent Seven, Elfje gibi yeni bestelerde bulunmakta. Bu yeni parçalar içinde en çok dikkat çeken parça ise, ünlü Türk fast food restaurantına ithafen yazılmış olan Bambi Cafê. Herhangi bir Bambi şubesinde yemeğinizi yerken, kulağınıza inanılmaz bir klarnet atışması ilişirse şaşırmayın. Bu müzisyenlerin İstanbul konserlerinde de anlata anlata bitiremedikleri ve İstanbuldaki albüm kayıtları boyunca her vesileyle soluğu kapısında aldıkları, kokoreçle tanışma imkanı buldukları mekana teşekkür etmek için yaptıkları beste Bambi Cafê.
Bence albümün en renkli ve en eğlenceli parçası olan Limonchiki ise Odessadan bir Yiddish sokak şarkısı. De Amsterdam Klezmer Bandin aynı adı taşıyan bir albümü de bulunmakta. Fakat bu albümdeki Roman havasıyla yeniden yorumlanmış halini kaçırmamak lazım.12 ayrı müzisyenin çaldığı birbirinden güzel 14 parçayı içeren Katakoftiyi; grubun Türkiyeye yapmış olduğu üç ziyaretinde de kaçırdıysanız, neler kaçırdığınızı daha iyi anlamanız, dördüncüde de aynı hataya düşmemeniz için dinlemeniz şart.