En güzel balkonda Bir seramik ustasi Dalya Anter Baruh

Sibel KONFİNOÇocukluğundan beri toprakla uğraşmayı seven ve bunu yaşam tarzı olarak benimseyen seramik sanatçısı Dalya Anter Baruh, hiç ummadığı anda kazandığı bir ikincilik ile gazetemize konuk oldu. Sakin ve huzurlu kişiliğine tanık olduğum Baruh ile yazlık evinin balkonunda bu kez bahçe sanatı ve bitkiler üzerine sohbet etme imkanı buldum

Röportaj
9 Ocak 2008 Çarşamba

Sanatkar bir yapınız var. Kendinizi nasıl geliştirdiniz?
Paris Güzel Sanatlar Akademisi Resim Bölümü’nde eğitimimi tamamladıktan sonra seramik bölümünü de bitirdim, on yedi sene önce Türkiye’ye geri döndüm. Harbiye’deki seramik atölyemde halen çalışmalarıma ve üretmeye devam ediyorum. Birkaç yıl öncesine kadar öğrencilerim de vardı. Ancak kısıtlanmamak için bundan vazgeçtim. Çeşitli hediyelikler ve promosyon malzemelerini hazırlamanın yanı sıra  şu sıralar bir sergi için çalışıyorum.  Üretmeyi ve yoktan var etmeyi çok seviyorum. Bu benim yaşamımın bir parçası.

Hürriyet Gazetesi’nin Türkiye genelinde düzenlediği ‘En güzel balkon’ yarışmasında ikinci oldunuz. Toprakla ilgilenmek doğanızda varolmalı...
Paris’te okurken oradaki rengarenk balkonlara, teraslara, bahçelere hep hayran kaldım. Şans eseri bahçeli bir evde yaşadım. O günlerde çiçeklerle ve bitkilerle ilgilenmeye başladım. Fakat  konu hakkında hiçbir bilgiye sahip değildim. Bahçeciliği öğreten bir kitap alarak bu serüvene ilk adımımı attım. Ve gerçekten birikimim o günlerde oluştu. Aslında çocukluğumdan beri doğaya aşıktım. Papatya ve gelincik toplamaya bayılırdım.
On iki yıl evvel de şimdiki evime taşınmamın en büyük nedeni balkonu oldu. Orayı gördüğümde hayalimde yapabileceklerimi tasarlamıştım. 150 metrekare oldukça büyük bir mekan. Dolayısıyla oraya ‘bahçe’ diyorum.
Birçok sorunla karşılaşmama rağmen balkonumu gerçekten yaşamımın vazgeçilmez bir bölümü haline getirdim. Bir apartmanın yedinci katında olmasından dolayı yerleri  çeşitli izolasyonlarla kapladık. Bahçe ile balkon arasında farklılıklar var. Rüzgara ve hastalıklara çok açık bir mekan olan balkonda toprağın kendi kendini yenileme özelliği yok. Her sene yeni toprak, gübreleme ve ilaçlama gerekiyor. Yani keyifli olduğu kadar çok da meşakkatli bir uğraş.

Yarışmaya katılmanız bir tesadüf müydü? Dostlarınız mı teşvik etti?
Gazetede yarışmayı anlatan resmi gördüğüm zaman çok hoşuma gitti ve ilgimi çekti. Hiç aklımda yokken kendi balkonumu düşündüm ve birkaç resim çekerek yarışmaya katılmaya karar verdim. Aslında hiçbir beklentim yoktu. Bir süre sonra katıldığımı bile unuttum. ‘İlk ona girdiniz’ dedikleri güne kadar da aklımdan çıkmıştı. Zaten yarışmanın Türkiye çapında olduğunu duyunca hiç ümitlenmedim. Çünkü özellikle güney ikliminde yetişen çiçeklerle ve bitkilerle dolu balkonların; bir Nişantaşı balkonundan çok daha fazla şansı olacağını düşünmüştüm. Sonuca çok sevindim, çok da gururlandım. Katılmam güzel bir tesadüf oldu.

Kendinizi bu konuda yeniliyor musunuz? Yoksa genel bilgiler yeterli oluyor mu?
Bilgilenmenin sonu yok. Her konuda olduğu gibi bahçecilik ve bitkiler konusunda da çok takipçi ve ilgili olmak gerekiyor. İnanılmaz bir bahçe kütüphanem oluştu. Mesela her gördüğüm bitkinin veya çiçeğin özelliklerini bilirim. Doğada yürürken her ağaç, her çiçek ilgimi çeker; incelerim, kokusuna bakarım ve yoluma devam ederim. 
İnsan yalnız kitaplardan okuyarak değil, yaşayarak, araştırarak ve gözlemleyerek de öğreniyor.

Bitkilerin bakımlarını yalnız başınıza mı yapıyorsunuz? Epey vaktinizi onlara harcıyor olmalısınız.
Çoğunlukla kendim ilgilenmeyi seviyorum. Tabii haftada bir kere gelen bir bahçıvanım var. Ağır saksıların taşınması, bazı bitkilerin kış için koruma altına alınması, gübrelenmesi için birine ihtiyacım oluyor. Onun dışında aslında kimseye bahçemi elletmeyi sevmiyorum. Çocuklarıma bile,  sulama hariç, bilgim dışında herhangi bir şey ekmelerine izin vermiyorum.
Yaz aylarında bahçe ile günde en az iki saat ilgilenmek gerekiyor. Yenilerinin çıkması için kurumuş çiçekler kesilir, işe yaramayan otlar ayıklanır, bahçe temizlenir, sulanır. Kışın ise pek ilgilendiğim söylenemez. Zaten hava şartları çoğunlukla izin vermiyor.
Aynı bir çocuk yetiştiriyormuş gibi bitkileri takip etmek ve emek vermek lazım. Tohumunu ekip bitkinin büyümesini görmek çok hoşuma gidiyor. Hiç tahmin etmediğiniz sonuçlarla, renklerle karşılaşıyorsunuz. Bahçemde dört mevsim çiçek görebilirsiniz. Yeşilin tonlarına ve cinslerine, bitkilerin özelliklerine ve birbirleriyle uyumlarına göre düzenlemeler yaparım. Çeşitli bitkiler özel humuslu siyah toprak isterken, kimileri asitli, kimileri ise normal toprak sever. Bazıları güneş, bazıları gölge, bazıları yarı gölge yarı güneş ister. Rüzgarı sevmeyeni de vardır, hiç umursamayanı da. Kısacası uzun ömürlü bir bahçe isteniyorsa bitkilerin dilinden anlamak ve ona göre düzenleme yapmak gerekir. Fakat bazen, doğal haline bırakınca da enfes uyumlarla karşılaşabiliyorsunuz.

Hayalinizi gerçekleştirdiğiniz balkonunuzu resimlerden tanıdık. Biraz da sizden dinleyelim....
26 adet büyük demir ve 70’e yakın toprak saksının bulunduğu balkonum, her mevsim yeşil tutacak ağaçlar, çiçekler ve otlarla kaplı. Bitkiler arasında ipek, zambak, dağ karanfili, mavi salkım sardunya, reçellik gül, ponpon gül, kış yasemini, ortanca, Hint karanfili, hanımeli, begonvil, kamelya, açelya bulunmakta. Defne, nar, mavi bodur çam ağaçları ve palmiye çeşitleri ağaçlardan bazıları. Ayrıca yenilebilir bitkilerin benim için ayrı bir yeri var. Nane, biberiye, kekik, maydanoz, fesleğen, taze soğan, salata, biber soframdan eksik olmaz. Bu da farklı bir mutluluk. Tik ağacı ve ferforjeden yapılmış masa ve sandalyelerimde, etrafa serpiştirdiğim mumluklar eşliğinde oturmak, ailemle ve dostlarımla sohbet etmek işin en keyifli yanı.
Öncelikle kazandığınız ikincilik için sizi kutlar, keyfinizin sürekli olmasını dileriz.