1942’de batırılarak Karadeniz sularına gömülen ve 768 kişinin hayatını kaybettiği Struma gemisi, 24 Şubat’ta facianın yıldönümünde, devlet nezdinde anıldı.
Sarayburnu sahilinde düzenlenen anma töreninde ilk olarak Türk Yahudi Toplumunu temsilen, Hahambaşılık Vakfı danışmanı, Şalom yazarı Metin Delevi bir konuşma yaptı. Delevi konuşmasında, 70 gün boyunca İstanbul açıklarında yardım bekleyen geminin hikâyesini kendi ailesinin tanıklıkları üzerinden aktardı:
“70 günlük bekleyiş başladı. Yardım çığlıklarına, Kızılay ve İstanbul Yahudileri gıda taşıyarak bir nebze cevap vermeye çalıştı. Bunlara henüz 14 yaşında olan babam da dâhildi. Hala, hissettiği çaresizliği anlatır. Umutlar 23 Şubat 1942’de söndü. Motorları çalışmadığı için gemi römorkörler tarafından Şile açıklarına çekilip bırakıldı. Ertesi sabah, bir Rus denizaltısının torpili geminin, içindeki 768 yolcu ve mürettebatla birlikte Karadeniz’in soğuk sularına gömülmesine neden oldu.”
Delevi konuşmasında, facianın ardından geçen on yıllardan sonra amacın suçlu aramak değil, bir daha yaşanmaması için ders çıkarmak olduğunu vurguladı:
“Bu olayda suçluları veya en suçlu olanı aramak pek anlamlı değil. Bir Holokost akademisyenin dediği gibi, ‘I. Dünya Savaşı esnasında hiçbir ülkenin eli temiz değildi’ ve herkesin eli ama az ama çok kirli idi, ancak yine de bu ve benzeri olaylar derinlemesine araştırılarak gerekli derslerin çıkartılması gerekiyor.
Yapılan anma törenlerinin önemli bir amacı vardır: benzer olayların tekrar yaşanmaması için gerekli derslerin alınması. Yarın, aldığımız bu dersleri uygulayacak mıyız? Yarın, tüm dünyada yaşanan, antisemitizm, İslamofobia, yabancı düşmanlığında özetle ötekileştirme ve inkârcılıkta azalma görecek miyiz?”
Metin Delevi’nin ardından kürsüye İstanbul Valiliğini temsilen, Vali Yardımcısı Dr. Hülya Kaya geldi. Kaya sözlerine, faciada hayatını kaybeden 103’ü çocuk, 768 kişinin hatıralarını saygıyla anarak başladı. Türkiye’nin o dönemde Struma’nın Türk sularından geçişi ve içindekilerin üçüncü ülkelerden ihtiyaç duydukları vizeleri alması konusunda diplomatik girişimlerde bulunduğunu belirten Dr. Kaya, bu çabaların sonuçsuz kaldığını belirtti.
“Türk insanı için izleri hiçbir zaman silinmeyecek olan bu travma, II. Dünya Savaşı’nın en karanlık günlerinde, 70 gün süreyle ilgili devletler nezdinde sergilediğimiz çabaların atil kalışını hatırlatan derin bir acıdır” diyen Vali Yardımcısı sözlerine şöyle devam etti:
“Kimlikleri nedeniyle 6 milyonu Yahudi, 11 milyondan fazla insanın öldüğü Holokost, insanlık tarihinde kara bir lekedir. Bu acı tecrübenin bir daha tekrarlanmaması için yetine getirmemiz gereken görev yalnızca hatırlamak değil, tarihten ders çıkarmak ve bunu uygulamaya geçirmektir.”
Sözlerinin sonunda dünyanın dört bir yanında yükselişe geçen aşırı akımlar, ırkçılık ve yabancı düşmanlığına karşı uyarıda bulunan Dr. Hülya Kaya, buna karşın uluslararası toplumun işbirliği içinde hareket geçmesi gerektiğini; ırkçılığa karşı mücadelede devlet ve sivil toplumun da mutlaka insan odaklı bir yaklaşım benimsemesi gerektiğini vurguladı. Kaya, “Bu çerçevede Holokost’un sonuçlarını anlamak ve anlatmak yükümlülüğümüzdür. Ancak bu yükümlülüğün hakkıyla yerine getirilebilmesi için Holokost’a giden yolun devlet söyleminden ve şiddet eylemelerinden oluştuğunun idrakinde olmalıyız” dedi.
Dr. Kaya son olarak, “Geçmişte olanlar, mazlumun kimliği olmadığını öğretmeli ve hatırımıza getirmelidir” hatırlatmasını yaptı.
Duygu ve mesaj dolu sözlerin ardından Hahambaşı Rav İsak Haleva ve Hazan Rıfat Romi kurbanlar anısına dua okudu.
Tören, kurbanlar anısına çelenk ve karanfillerin denize atılmasıyla son buldu. Rav Haleva ve Vali Yardımcı Kaya’nın attığı ilk çelengin ardından, bu yıl farklı olarak ikinci bir çelenk daha atıldı. Türk Yahudi Toplumu Eş Başkanlarından İshak İbrahimzadeh, ikinci çelengi UÖMO öğrencileri ile birlikte Sarayburnu Limanından denize attılar.