Son zamanlarda futbolseverlerin duyduğu ‘Finansal Fair Play’ı biraz ele alalım. Peki bu ne olduğunu tam bilmediğimiz şey, bir bela mı yoksa bir fırsat mı? Cevabı her ikisi de aslında. Fakat her şeyin başında şunu bilmek lazım, Finansal Fair Play artık bir zorunluluk!
Nedir bu Finansal Fair Play?
Aslında çok basit bir açıklaması var. Finansal Fair Play tam olarak, zamanla ekonomik dara düşen futbol kulüpleri ve orta seviye takımlarla üst seviye takımların (St. Etienne vs Real Madrid gibi) arasındaki ekonomik makas giderek açıldığından ötürü UEFA’nın getirdiği bir takım koruma kurallarıdır. Birçok kural olsa da en önemli kural şu: Transfer giderin sadece transfer gelirin kadar olacak.
Tabii bu da, Neymar’lara, Mbappe’lere ödenen uçuk, nereden geldiği belirsiz rakamları engellemeye yönelik bir karar. Neymar 225 milyon Euro’ya transfer oluyorken, Paris Saint Germain’in 225 milyon Euro’luk geliri elbette olmuyor. İşte tam bu noktada da, kulüp başkanlarının zenginlik farkları ortaya çıkıyor. Bir kural da buraya getiriyor UEFA: Transfer ücretleri hiçbir şekilde yöneticinin şahsi paralarından karşılanamayacak, sadece futboldan gelen gelirlerle yapılacak. Tabii bu noktada, kocaman futbol takımı satın alan Katar ve Arap beylerine bir barikat çekiliyor.
Uzun lafın kısası şu: Futbol piyasasının suyunu çıkaran devlerle, bu piyasada kendine borçlanmaktan başka yol bulamayan orta ve düşük seviye takımların arasındaki rekabeti tekrar normal seviyelere getirmek amaçlanıyor.
Günümüzde, özellikle de Türkiye’de ekonomik sıkıntı çeken futbol kulübü sayısı bir hayli fazla. Son günlerde görünüyor ki, eskiden sadece küçük kulüplerde var sandığımız bu sıkıntılar aslında üç büyüklerde de var. Peki, bu sıkıntıya neden düşülüyor?
En baştaki sebep, yanlış transferler.
ANA NEDEN
Kulüpler yanlış isimlere aldanıp, kesenin ağzını sonuna kadar açıyor. Tabii reklamlar, sponsorlar derken herkes havaya giriyor. Fakat oyuncudan verim gelmeyip oyuncu sadece, imza törenindeki top sektirmesiyle hatırlanınca paşa paşa tazminatını alıp gidiyor. Bu da kulübe sadece gider olarak kalıyor elbet.
Yanlış yönetimlerin, rant sağlayıcıların, çakal menajerlerin cirit attığı ülkelerin başında geliyoruz futbolda. Kurun sürekli artması da, dövizle borçlanan takımlarımıza bir yük daha vuruyor. Ve ne kadar acı ki, şu anda Türk futbolunun en büyüğünden en küçük takımına kadar hepsi ağzına kadar borç batağında... Belki de Finansal Fair Play’le artık Van Persie, Sigthorsson kazığı yemekten kurtuluruz...
Peki, Finansal Fair Play neden bir bela? Neden bir umut?
Ekonomik sıkıntı yaşayan bu kulüplerin artık rüya transferleri unutması gerekiyor, zira borçlanarak veya kulüp başkanlarının para bastırarak transfer yapmak artık yasak. Bu da ekonomik açıdan darda olan takımların, hedeflerini küçültmesine, taraftarların motivasyonunu kaybetmesine neden oluyor.
Misal, koskoca Fenerbahçe, “koskoca” Van Persie’ye üç yılda beş milyon Euro verdi. Hem de hiçbir şey kazanmadan. Bunun acısı bir yerden çıkıyor işte.
Öte yandan bu durum takımları altyapı eğilimine zorluyor. Madem yıldız transfer yok, gençlere yönelelim, ucuz olsun, yetiştirelim parlatalım mantalitesi oturdu. Ya da oturmak zorunda kaldı. Gençlerin en iyi parlayacağı yıllardan biri bu yıl. Özellikle de altyapı konusunda çürüyen Türkiye’de. Finansal Fair Play bir yerden kısarken, bir yerden de veriyor işte böyle.
Böylesi çok daha iyi oldu aslında. Döve döve, söve söve altyapıya döndük. Keşke böyle öğrenmeseydik. Yumurta kapıya dayandı artık...