Yahudilikte faiz ve yanlış bilinenler

Geçtiğimiz hafta ilk bölümünü yayınladığımız yazının bu haftaki ikinci ve son bölümünde 1800’lerden bu yana Yahudilikte faiz konusunu incelerken eski dönemlerden bu yana yansımalarını irdeledik.

Yusuf BESALEL Kavram
11 Temmuz 2018 Çarşamba

1807’de Napolyon’un Büyük Sanhedrin’i top lamasıyla beraber, Napolyon’un sivil yasaları devreye girdi. Bunlara göre, bir Yahudi’nin diğerine faizle ödünç para vermesi mümkündü. Gerekli garanti ve riskler kabul ediliyordu. Ayrıca fakir Yahudilere faiz tahakkuk ettirilmeyecekti. Aynı haklar Yahudi olmayanlara da uygulanacaktı. Bunlara özellikle Fransa ve İtalya’dakiler dâhildi ve Yahudilerin kardeşleriydi. Yahudiler, Yahudi dinine bağlı Fransızlar olmuştu.

Ancak Modenalı Yişmael B. Abraham İzak Kohen, Paris Sanhedrini’ne davet edilmesi üzerine; fazla yaşlı olduğundan kongreye gidemeyince, yazılı bildirisinde bu tür doktrinlerden kendini soyutlayarak, şöyle demişti: “Yahudilerin dışındakilere faiz karşılığı borç para vermeyi reddetmek, bütün kurallara, Gemara’ya ve Tora’nın edebi anlamına karşıdır.”

    Son 150 sene içerisinde de Yahudi olan ve olmayan kişinin tefriki ile ilgili duyarlılık devam edegeldi. Modena’lı Rabi gibi düşünenler, 19. yüzyılın başlarında dahi Yahudi yaşamından kaybolmadı. Tanrı ve Yisraeloğulları arasındaki ve Yahudi ile Yahudi arasındaki antlaşma güçlü bir şekilde hissedilmekte. Günümüze dek İsrail dâhilinde ve haricinde bulunan birçok Yahudi bankası ticari ödünç para işlemlerinin ‘heter iska’ talimatlarına göre yapıldığını belirten bir tabela asmaktalar.1

‘Heter iska’nın gelişmesi ve Yahudilerin birbirlerinden de faiz almaya başlaması ise birtakım nedenlere dayanmakta. Talmud sonrası dönemlerde (MS 500’den sonra) Kilise Avrupa’da önemli bir güç oluşturdu. Kilise, kralları yönlendirebiliyordu. Kilise ve devlet, Yahudilerin toprak sahibi olmalarını yasakladı. Bu durumda Yahudiler ticaret, sanayi ve özellikle bankacılığa yöneldiler. 1179’da Papa II. Aleksandr’ın fermanıyla tüm Hıristiyanların faiz karşılığında ödünç para vermesinin yasaklanmasıyla beraber, Yahudilerin bankacılıktan başka pek yönelecekleri bir iş sahası da kalmadı. Kilise, bu yasaklamayı ‘mümin’ olarak nitelemediği Yahudilere uygulamamıştı. Zamanla ticaretle daha yoğun bir şekilde iştigal etmeye başlayan Yahudiler, bu amaçla ülke ülke dolaşarak alım ve satım işlemlerini yürütmeye başladılar. Satın alma aşamasında nakit ödemeleri gerektiğinden ödünç para almaları gerekiyordu. Fakat Hıristiyanlar faiz alamadıklarından borç para vermiyorlardı. Bu durumda Yahudiler, Yahudilerden ödünç para bulmaya yöneldiler. Dini otoriteler, Yahudilerin ödünç para bulamadıklarından ötürü geçimlerini sağlamalarının mümkün olamayacağının idraki içinde, Yahudilerin birbirinden faiz almasına izin verdiler. Her ne kadar bu, Tora yasalarının ihlali anlamına gelmekteyse de, Yahudilerin yaşamının idamesi açısından onay görmekteydi.2 Öte yandan Maimonides gibi din âlimleri, Yahudi olmayanlardan faiz almanın karışık evlilikleri azaltacağını savunur. Yahudi olmayanlardan faiz alınmadığı taktirde, bu kişilerin faizsiz borç almak için Yahudilerle kuracakları samimiyetin sonucunda Yahudilerin değişik örf ve adetleri benimseyecekleri ve böylece Judaik bilincin azalacağı mantığını yürütür.3

Faizle ilgili yasalar

Faizle ilgili yasalar arasında yer alan ve Yisraeloğulları’ndan olmayan birisinden faiz alınabileceğini ifade eden (Tesniye, 23:20- 1) Tora’daki bölüm, ziraatla uğraşan bir cemaatteki bir çiftçinin konumu ile de alakalıdır. Şöyle ki, bir çiftçiye müteakip hasata dek verilen faizsiz bir borç, iyilik içeren bir eylem olarak görülür. Hâlbuki söz konusu olan ve Yisraeloğulları’ndan olmayan kişi muhtemelen verilen borcu ticari amaçlarla kullanan birisidir.

Kutsal Kitap’ın faiz için ‘neşeh’ (parça, kesir) ve ‘tarbit’ (artış) olarak iki tabir kullanması din âlimlerini bu terimlerin aynı amaçla kullanılıp kullanılmadığı konusunda düşünceye sevk etti. Talmud’a göre bunların arasında bir fark bulunmamakta ve iki terimin kullanılmasının nedeni de, faiz alan kişinin yapılmaması gereken türden iki emri ihlal ettiğini öğretmektir… Talmud, Kutsal Kitap’taki yasaya geniş bir uygulama alanı sağlar. Buna göre; sadece faiz ödeyen değil, borç parayı veren, borç belgesini yazan ve şahit olarak imzalayan da yasaya karşı gelmekten ötürü suçludurlar. Üstelik Talmud ‘avak ribit’ (faizin tozu) adını verdiği eylemlerin kategorisini de işler. Buna göre borç veren şahsın, verdiği borç sayesinde hiçbir şekilde istifadesinde sunamayacağı olanaklar tarif edilir…

Talmudik çağda ticaretin gelişmesi, bu yasaların tatbik edilmesini özellikle zorlaştırdı ve bu yasaların ‘çevresinde dolaşmak’ için çeşitli yasal olanaklar yaratıldı. Bunların bir tanesi de borç veren şahsın borç alan kişinin ticareti işlerine ortak olması, kârına iştirak etmesi ve herhangi bir kayba uğramaması için güvence almasıydı. Orta Çağ’da bu çerçevede tanzim edilen yasal enstrümana daha evvel değinildiği gibi ‘heter iska’ (ticaret yapma izni) adı verilmişti. Bu düzenlemeye göre ödünç veren, hizmetleri için nominal bir meblağ almaktaydı.4

    “Yabancıya faiz verebilirsin…” ile başlayan ayette emir kipi kullanılmış olmakla beraber, bu faiz karşılığında borç alınması emri değildir. Anlam şudur: Borç alma gereksinmesi varsa bir Yahudi, Yahudi olmayan bir kişiden faiz karşılığında borç alabilir. Ayrıca ona da ihanet etmemeli ve vakti geldiğinde anlaştığı gibi faizini ödemelidir. Bu emir kipi ile aynı zamanda da gene bir Yahudi ile faiz işi yapılmaması şeklindeki olumsuz emir de netleştirilmekte.

Kaldı ki Tora, başka parasal konularda Yahudi olan ve olmayan arasında ayırım yapmamıştır. Örneğin Yahudi olmayan birinden çalmak, Yahudi olan birinden çalmak kadar, hatta daha fazla bile kötü olabilecek bir eylemdir. Ayrıca burada Yahudiler ile Yahudi olmayanlar arasındaki karşılıklı duruma da işaret edilmekte. Tora, Yahudi olmayanları (Noah’ın [Nuh’un]) soyu için yedi mitsva (farz) dışında bağlamaz ve buna bağlı olarak, Yahudi olmayan birini faiz karşılığı borç almaktan men etmemiştir.

Faizle ilgili Tora’da yazılanlar

Öte yandan faiz kendi içinde bazı sorunları olmasına rağmen tamamen kötü bir şey değildir. Birçok insan, ihtiyacı olan insanlara borç vermek için bir neden görmez ve faiz onları motive edebilir. Başka bir deyişle, faiz, her ne kadar ihtiyacı olan için bir yük anlamına geliyorsa da, birçok durumda o kişi bunu memnuniyetle kabul edecektir; zira paraya ihtiyacı vardır ve mantıklı bir zaman içerisinde onu geri ödeyebilecektir. Günümüzde çok geniş bir şekilde görüldüğü gibi, tarih boyunca faiz konusu canlı ekonominin en önemli etkeni oldu. Tora da faiz almayı bir hırsızlık olarak görmemekte; eğer görseydi, Yahudi olmayanlardan herhangi bir şey çalmayı yasakladığı gibi, faizi de aynı şekilde yasaklardı…5

Öte yandan “Kardeşine… faiz verme” ayetiyle, Tora daha önce faiz karşılığı borç vermeyi yasaklamışken (Şemot 22- 24, Vayikra, 25: 36- 37) burada faiz karşılığı borç almayı da yasaklamakta. Başka bir deyişle Yahudiler arasında faizin hem verilmesi, hem de alınması yasaktır (Sifre 262; Talmud- Baba Metsia 75 b; Raşi). Bu konuda Tora’nın ısrar etmesinin nedeni, faiz günahının kolaylıkla işlenebilecek bir günah olması ve buna köklü bir çözüm getirmek isteğidir. Burada ‘neşeh’ olarak tanımlanan faiz, ‘ısırık’ anlamıyla da bağdaştırılmakta. Bir yılanın zehri, ısırandan ısırılanın bedenine, organlarına ve sinirlerine geçer. Aynı şeklinde faizle borç veren bir kişi için, bu yasağın olumsuzluğu onun tüm maddî varlığına yayılacaktır (Rabenu Bahaye). Keza yiyecek faizi veya ‘herhangi bir şeyin faizi’ de yasaktır. Örneğin bir ölçek buğday için bir buçuk ölçeklik geri ödeme talep edilemez- bu ilk verilen borcun değerini karşılamazsa dahi… Hatta eylemle bile fayda sağlanamaz; borç aldıktan sonra alacaklı kişiye hoş davranmak veya faydalı işler yapmak gibi (Talmud, Baba Metsia, 75 b; Rabenu Bahaye).6

Yanlış düşünceler

Yahudilere karşı tarih boyunca ‘Tanrı adına’ işlenen suçların izini sürecek olursak, sahnenin arkasında her zaman ekonomik faktör bulunabilir. Yahudilerin para için çevrelerini sömürdüğü düşüncesi tamamen yanlıştır. Bilâkis Yahudileri kullananlar ve onları tefeciliğe itenler, çoğu zaman yaşadıkları ülkeler oldu. Ortaçağ Avrupası’nda olduğu gibi bir halkın herhangi bir alanda emek sarf etmesine izin verilmediği, Yahudilerin çalışabileceği iş kollarının giderek kısıtlandığı bir ortamda Yahudilerin faiz işine kerhen de olsa itelenmesi doğaldı.

Kaldı ki; faizsiz dönemeyen ekonomilerini doğrultmak isteyen fakat İncil’in ilk bölümüne 1. Ahit olarak Tora’yı da dâhil eden Hıristiyan derebeyleri, ‘kardeş’ sözcüğünün kendi aralarında da geçerli olduğu kanaatine vararak birbirlerine faiz veremeyecekleri sonucuna varmışlardı. Ortada hazır bir günah keçisi olduğundan borç alma – verme hususunda Yahudileri kulanmışlar ve borçlarını ödeyemediklerinde de bu asiller borçlarını ödememekle kalmamış, faizcisi ile beraber tüm Yahudi köylerini kıyıma uğratmaktan da geri kalmamışlardı.7

  Ulusal ekonomilerin faiz kıskacına girmemesi ise, güçlü bir üretim ile mümkündür…

   

*Bu makale, 22 Nisan 2018’de Bursa’da Kurav tarafından düzenlenen Faiz konulu çalıştayda tebliğ olarak da sunuldu.

 

1 “Judaica”, Cilt 12, S. 244- 285.

2 “The Second Jewish Book of Why”, S. 284- 285.

3 A.g.e., S. 284- 285.

4 “The Encylopedia of Judaism”, S. 722.

5 Tora, Devarim, Ki Tetse, 21, Gözlem Gazetecilik Bas. Ve Yayın A.Ş., İst. 2009

6 A.g.e., Ki Tetse, 20.

7 Şalom, “Yahudilikte Faiz Konusu”, Estreya Seval Vali, 31/10/2013.