“Acıbadem Yahudi Mezarlığındaki abide gerçek bir şehitliktir”

Anri Niyego, 27 Nisan günü, Caddebostan Kültür Merkezinde, davet üzerine Acıbadem Yahudi Şehitliği hakkında bir konferans verdi. İlginin yoğun olduğu bu konferans vesilesiyle benzeri bulunmayan şehitliği Niyego’nun ağzından ayrıntılarıyla dinlemek istedik.

Sibel KONFİNO Toplum
3 Mayıs 2018 Perşembe

Tanımayanlar için kendinizi biraz tanıtır mısınız?

1950 yılında Kadıköy’ün Yeldeğirmeni semtinde doğdum. İTÜ Kimya Mühendisliğini bitirdim; ardından, master eğitimimi İngiltere’de Bradford Üniversitesinde tekstil kimyası üzerinde yaptım. Emekli olana kadar de tekstil sektöründe çalıştım. Dora Niyego ile evliyim. Melih ve Nedim adlarında iki oğlum ve ismimi taşıyan bir torunum var. Zamanımızda gençler çocuklarına annelerinin babalarının isimlerini vermiyorlar, ancak çok önemli olmasa bile, torunuma ismimi verdikleri için gururlanıyorum.

Geçtiğimiz hafta Caddebostan Kültür Merkezinde verdiğiniz ‘Acıbadem Yahudi Şehitliği’ konulu konferansınıza, “I. Dünya Savaşı’nda Osmanlı uyruğunda olan diğer azınlık unsurlar gibi, Yahudi erkekleri de askere alınmıştı. Onlar da çoğu Müslüman Türk hemşerileri gibi savaş şartlarında can vermiş, sakat kalmışlardı” cümleleri ile başladınız. Ardından, Kurtuluş Savaşında Anafartalar Altıncı Tümen’in sıhhiye bölüğünde görev yaparken ağır yaralanan Bursa doğumlu er Yuda Sages’in acıklı hikâyesini anlattınız. Yuda Sages’in başına gelenleri özetler misiniz?

“...Yabancı doktorlar aralarında Fransızca konuşuyorlardı. Er Sages bu konuşmanın her kelimesini gayet iyi anlamıştı. Bir ayağının kopmuş, diğerinin de yaralı olduğu söyleniyordu. Üstelik her iki bacağında da kangren başlangıcı görülmüştü. Türk doktorlardan biri yavaş bir ses tonuyla, ‘Başka çare yok keselim kalçasından yoksa kangren olacak’ dedi. Diğeri onaylarcasına kafasını salladı.

Er Yuda ümitsizce kalkmak istedi yataktan ama beceremedi. Bacaklarını hissetmiyordu. Can havliyle doktorun eline yapıştı ve ağzından Fransızca birkaç cümle döküldü.

‘Yapmayın doktor. Kesmeyin bacaklarımı, evde dört çocuk bıraktım geldim. Beni bekliyorlar, yemek isterler, geri döndüğümde onlara bakmam lazım. Bacaklarımı keserseniz, bunları yapamam’ diye yalvardı. Alman doktor yanındakilere dönüp, ‘Bu kim?’ dedi hayretle, ‘Mükemmel Fransızca konuşuyor, düşman askeri mi?’ Türk subaylar ‘Hayır’ dedi. Biri ona dönüp adını sordu. ‘Aslan’ dedi er Yuda, sonra hemen ekledi: ‘Yuda, Nesim oğlu Yuda. Ben Yahudiyim. Türk askeriyim. Sıhhiye eriyim.’

Mesele anlaşılınca doktor, Yuda ile ilgilendi. Fransızcayı bu kadar mükemmel nerede öğrendiğini sordu. ‘Evimde Ladino ile birlikte Fransızca da konuşulur. Fransız okulunda okudum’ dedi.”

1890 Bursa doğumlu Er Nesim oğlu Yuda hemen ameliyata alındı. Yahudi askerin akıcı bir Fransızca ile derdini anlatması, özellikle çocukları ve ailesi hakkındaki telaşı sert Alman doktorunu yumuşatmıştı. Operasyon epey uzun sürdü ama doktorlar Yuda’nın iki bacağını birden kalçadan kesmek yerine, uzun uğraşılar sonucunda, sadece bir bacağının dizden aşağısını kesti.

 

2008 yılında inşası biten Acıbadem Yahudi Şehitliğini oluşturmak sizin fikrinizdi. Bu fikir nasıl oluştu? Bu şehitlik kimlerin katkıları ile oluşturdu?

Haydarpaşa yöresindeki Yahudi cemaatinin gömü alanı Uzunçayır Acıbadem Mezarlığıdır. Çocukluğumuzda babam ve dedemle, bu mezarlığa gittiğimizde, mezarlığın uzak bir köşesinde etrafı kalın zincirle çevrelenmiş bir bölgeye gözüm hep takılırdı. 100 metrekare civarında olan bu bölümde, üstleri İbranice harflerle yazılmış kalın iri taşlar duvara mıhlanmıştı. Gizemli bir yerdi. Babam bana “Burası şehitlik” derdi.

Aradan yıllar geçti. 1999 yılında, Sami Yanni kardeşim ile ‘Haydarpaşa’da Geçen 100 Yılımız’ adlı eserin oluşturulmasında, Hemdat İsrael Vakfının arşivlerinde arayışlarımızı sürdürürken, Fransızca dilinde gömü kayıtlarının tutulduğu çok eski bir deftere rastladık. Defterin ilk sahifesinin üst satırlarında  ‘I. Cihan Savaşı’nda Düşen Bilinmeyen Askerler’ notu düşüldükten sonra, ikisi bayan, 18 kişinin sırayla ve bir tek madde numarasıyla gömü kayıtları tutulmuştu.                                               

Çocukluğumda, dedem bana, bu mezarlıkta I. Dünya Harbinde canlarını vermiş Yahudi askerlerin gömüldüğünü ve gömü kayıtlarının da çok eski bir defterde bulunduğunu anlatırdı. Defteri bulduğumuz an, bana anlatılan hikâyelerin tümü gözlerimin önüne geldi. Sinagog arşivindeki tozlanmış sararmış defter bu kez bana hiç yabancı gelmedi.                                                                   

1998 yılında Acıbadem Mezarlığında gömü alanı azaldığından, 200 metrekare civarında olan şehitliğin bu alanı, yeni gömü alanı olarak düzenlenmeye başlanmış, duvara mıhlanmış halde bulunan şehitlerin taşları da bir bir sökülmüş, bir kenara atılmıştı.

Yurt dışında yaşayan ağabeyim İstanbul’a geldiğinde, birlikte babamın mezarını ziyarete gittiğimizde, şehitliğin sağa sola atılmış taşlardan birinin üzerindeki İbranice yazıları bana tercüme etmesini istedim. Taşın üstündeki ağıt ‘Ey Yolcu Dinle’ cümlesiyle başlıyordu. O anda, Çanakkale Eceabat’ta yazılı olan ‘Dur Yolcu’ ile başlayan yazı aklıma geldi. O gün, şehitlerin taşlarını toparlayarak, onlara layık bir şehitlik abidesi yapmak için çalışacağıma kendi kendime söz verdim. Bu amacımı gerçekleştirmek için, ilk önce Kadıköy Yönetim Kuruluna girdim. Girer girmez de konuyu masaya getirdim. Başkan Mordo Kumrulukuş konuya sıcak baktı; bana destek çıktı. Ancak vakfın bu işe ayırabileceği parası yoktu. İşin başında beton atmak için gereken parayı yönetim kurulundan Moiz Romi kardeşim cebinden çıkarıp bana vermişti. Hayısever Hayati Benhabib kardeşimin limitsiz mermer malzeme desteği ve Rubi Asa kardeşimin işini gücünü bırakıp oraya gelerek, yerinde projelendirmesi sonucu, sabırla üç yılda kimsenin ruhu bile duymaksızın, bu abideyi 2008 yılında hem cemaatimiz hem de büyük topluma kazandırdık.                                                                                                       

Bu abide, vatan savunması söz konusu olduğunda, din, ırk ayırımı olmaksızın canlarını vermiş Yahudilerin de olduğunu gözler önüne sermesi açısından, Hemdat İsrael Sinagogu Vakfının o günkü yöneticilerinin, Türk toplumuna armağanıdır.

“Acıbadem Yahudi Mezarlığındaki abide gerçek bir şehitliktir” cümlesini üstüne basa basa söylemenizin nedeni nedir?

Şehitlik kavramının çok kişi tarafından sadece İslam dünyasına ait bir kavram olduğu telaffuz edilir. Böyle düşünenler, Erzurum’daki Mareşal Çakmak Fevzi Askeri Hastanesinin girişindeki dev mermer panolara baksınlar. Duvarlara mıhlanmış bu dev panolarda, 1914-1918 yılları arasında Kafkas Harbinde düşen askerlerin hatıraları baki kalması için, isimleri tek tek yazılmıştır. Hayatlarını kaybeden bu askerler arasında onlarca Ermeni, Rum ve Yahudi Osmanlı er ve subayların isimleri vardır. Bu askerlerin hepsi, ayırım olmaksızın şehit olarak zikredilmiştir.

2010 yılında, Sabah gazetesinde çıkan ‘İstanbul’da Yahudi Şehitliği’ yazısının nasıl oluştuğunu anlatır mısınız?

2010 yılında, Kefaret Günü öncesi, Acıbadem Yahudi Mezarlığındaki yakınlarını ziyarete giden bir dindaşımız, şehitliğin fotoğraflarını gizlice çekmiş, kayıtlarını da Sabah gazetesine götürmüştü. Hemen akabinde, Sabah gazetesinden arandım. Fotoğrafları gören bir muhabir, şehitliğin gazete için önemli bir haber olduğunu, ancak bu konu hakkındaki bilgileri ilk ağızdan almak istedikleri için beni aradıklarını söyledi. Ertesi gün, haber gazetenin ilk sayfasında ‘İstanbul’da Yahudi Askerlere Şehitlik’ başlığıyla yayınlandı. TRT1 de konuyu haber olarak geçti. Şalom yazarlarından Ester Yannier, şehitlikle ilgili haberin, ilk önce gazetemizde çıkmamasına üzüldüğünü belirtmişti. Ertesi hafta da Şalom, tam sayfa, manşetten şehitliği haber yaptı.

Ankara’da 15 Mart 2016 yılında açılan sergiden bahseder misiniz?

Kadıköy Hemdat İsrael Sinagogu Vakfınca, Acıbadem Mezarlığı içinde inşa edilen şehitlik ülkemizde bir ilktir. 500 Yıl Vakfı Türk Musevileri Müzesi de, bu zor günlerde vatan uğruna canlarını vermiş herkesin inanç ayırımı yapmadan, ortaklaşa girişilen mücadeledeki anlam zenginliğini 15 Mart 2016 tarihinde TBMM Mustafa Nevzat Kültürevinde düzenlediği sergi ile devlet katına taşıdı.

Şehitlerin dul kalan eşlerinin evlenememe nedenini açıklayabilir misiniz?

Yahudi dini yasasına göre savaşta, yolculukta veya bilinmeyen bir yerde ölen veya öldürülen, cesedi bulunmayan veya öldüğünü gören iki inanılacak şahit (ed neman) bulunmayan kişinin (erkeğin) eşi ‘aguna’ olarak tabir ettiğimiz duldur. Dini otoritelerden boşanabilme izni alamadıkları, yani Get alamadıkları için yeniden evlenemezler.    Bu düşen askerlerin hatırasına hürmetle, sembolik kabir yapılamayacağı gibi onların maneviyatı için ‘kutsama duası’ bile okunamaz.

1923 yılına gelindiğinde, erkekleri savaşmak için orduya katılmış ancak bir daha geri dönmemiş olmaları dolayısıyla, ortada o kadar çok kadın kalmıştı ki, bu eşler İstanbul’da Hahambaşılık önünde bir nümayiş tertip etti. İstanbul Hahambaşılığı makamı da, bu çok hassas durum karşısında Kudüs Baş Hahamlığına bir mektup yazarak, bu kadınların evlenebilme özgürlüğüne kavuşmaları için dini yasanın biraz esnetilmesi için talepte bulundu. Kudüs’teki baş hahamlığın bu mektuba ne yanıt verdiği bilinmiyor. Ancak, söz konusu yasaların hiçbir şekilde değiştirilemeyeceği ve esnetilemeyeceği çok açık. Bu durumda, İstanbul Hahambaşılığı, o dönemde kendisine başvuran acılı ailelerin evlatları ve dul kalan kadınların eşleri hakkında, yasanın emrettiği gibi gereken araştırmaları yapmış, aldığı olumlu neticelere göre de, Acıbadem Yahudi Mezarlığında, bu on sekiz şehidin hatıraları için, adlarına birer sembolik mezar taşı yapılmasına onay vermişti.

Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?

Acıbadem Yahudi Şehitliğinde, her yıl, 18 Mart Şehitler Günü’nde yaptığımız anma töreni, inanç ayırımı yapılmaksızın, tüm şehitler adına yapılıyor. Gururluyuz ki, bu yıl yapmış olduğumuz anma töreni Türk Yahudi Toplumunun twitter sayfasında 97 bin kere tıklandı. Şalom’un web sayfasında, 18 Mart Acıbadem Şehitliğindeki anma töreni haberi, 2700 kişi tarafından okunması da gurur vericidir. Din ayırımı olmaksızın, dedeleri bu topraklarda düşmüş her yurttaş, Acıbadem Şehitliğine gelip dua edebilirler.