TÜRKİYE’NİN LYON ESKİ FAHRİ KONSOLOSU ALBERT ROUTİER, ULUSLARARASI DÜRÜST ÖDÜLÜNE LAYIK GÖRÜLDÜ

Holokost döneminde Yahudilerin hayatını kurtaran Türkiye’nin Lyon fahri konsolosu Albert Routier, 21 Ocak’ta Fransa’nın Lyon kentinde düzenlenen görkemli ve duygu dolu bir törenle, Yad Vaşem’in Uluslararası Dürüst ödülü ile onurlandırdı. Routier, Yahudilere Yahudi olmadıklarını belgeleyen evraklar vererek onların ölüm kamplarına göndermelerini önlemişti

Dünya
1 Şubat 2018 Perşembe

Karanlık Günlerin Güneş Işını

 

Corry Guttstadt   Lyon, Fransa ve Karel Valansi

 

Holokost döneminde Yahudilerin hayatını kurtaran Türkiye’nin Lyon Fahri Konsolosu Albert Emile Routier, 21 Ocak’ta Fransa’nın Lyon kentinde düzenlenen görkemli ve duygu dolu bir törenle, Yad Vaşem’in Uluslararası Dürüst ödülü ile onurlandırdı. Uluslararası Dürüstlük Ödülünü, 1977 yılında vefat eden Albert Routier’i temsilen oğlu Gad Routier aldı. Törene Routier’in çocukları ve torunlarının yanı sıra, Routier tarafından hayatları kurtulan Jacques Assouline ile kardeşi Rose Nissim-Assouline ve akrabaları, Lyon Belediyesinden Jean-Dominique Durant, Fransa’nın Irkçılık, Antisemitism ve LGBT nefretine karşı mücadele müsteşarı Frédéric Potier, Yad Vaşem Fransa Temsilcisi Arielle Krief, İsrail’in Fransa Büyükelçiliğinden Ido Bromberg, din adamları, dönemin Türk Yahudi cemaat üyelerinin çocuk ve torunları, lise öğrencileri, 300’e yakın kişi katıldı. Lyon’un Türk Konsolosunun törene katılmaması ise dikkat çekti.

Uluslararası Dürüst Ödülü, İsrail Devleti’nin verdiği en üst sivil unvandır. Holokost zamanında, çoğunluğun sustuğu veya boyun eğdiği bir dönemde, Nazilere başkaldırarak ve kendi hayatlarını riske atarak, ölüm tehlikesi yaşayan Yahudileri kurtaran, Yahudi olmayan kişilere verilir. Bu ödül sadece onursal bir sıfattır, ödülün maddi bir karşılığı yoktur. Törende, geçtiğimiz sene hayatını kaybeden Holokost kurtulanı ve Fransa’nın eski bakanı Simone Veil’in sözlerini alıntılayan Arielle Krief, “Nazi ideolojisinin kaçınılmaz yok etme isteğine boyun eğmeyi reddedenleri onurlandırarak, Uluslararası Dürüstlük ödülü tarihi, gerçeğe göre düzeltiyor” dedi. Bugüne kadar çoğu (6.532) Polonyalı, 26.513 kişi bu onura layık görüldü.

 

Albert Routier'nin yerine ödülü teslim alan oğlu Gad Routier-Fotoğraf: Marc Krief


Routier, 1 Kasım 2016’da Uluslararası Dürüst olarak onurlandırılmaya hak kazanırken, Yad Vaşem kararını şu şekilde açıkladı: Fransa’da Yahudiler0 ölüm kamplarına yollanmaya başladıklarında, II. Dünya Savaşı’nın Türkiye ve İspanya gibi tarafsız ülkelerinin Yahudi vatandaşları, kendi ülkelerinin koruması altındaydı ve bu ülkelerin pasaportları ve diğer evrakları hayat kurtarıyordu. Lyon’un Fahri Türk Konsolosu olan Fransız Albert Routier Yahudi kökenli Türk vatandaşlarına elinden gelen yardımı esirgemedi. Ayrıca Türkiye ile alakası olmayan Yahudilere de sahte belgeler hazırlayarak onları Türk ve Müslüman olarak belgeledi. Adı otoriteye karşı olduğundan şüphelenen kişiler arasında geçene ve görevinden alınana kadar Yahudilere yardım etmeye devam etti. Kurtardığı ailelerden Assouline, Semmelmann ve Mersel’in çocukları, savaşın ardından Fransız makamlarına başvurarak isimlerini geri aldı.

Mühendislik eğitimi alan 1902 doğumlu Albert Routier, 1937 yılında fahri konsolosluk görevini dedesinden devraldı. Bu görevin bir maaşı veya makamı yoktu. Fahri konsolos, temsil ettiği ülkenin bazı bürokratik işlerinde yardımcı oluyordu. Bu sebeple konsolosluğa ait resmi antetli kağıt ve kaşeye sahipti. Assouline, Semmelmann ve Mersel ailelerinin fertlerinin isimlerini değiştirip Müslüman Türk olduklarını belgeleyen evraklar hazırladı. Bu sayede bu aileler, Fransız makamlarına başvurup gerçek ve sahte Yahudi ırkına mensup olmadıklarını belgeleyen geçici yabancı kimliklerini alabildiler. Albert Routier Türk değildi, Yahudi de değildi; Lyon burjuvazisine mensup bir Katolikti. Ama insani değerlerden vazgeçmeyip, himayesi altındaki Yahudileri Nazi baskısından korumak için çalıştı.

Tören için İsrail’den Lyon’a gelen Jacques Assouline yaptığı konuşmada hikâyesini şu şekilde özetledi: “Resmi evrakta 13 Nisan 1944’te Jacques Rıfat Elma sahte ismiyle doğdum. Babam İstanbul doğumlu Ahmet Elma, annem İzmirli Sakine (Seniquier) Bekir. Bu güne kadar bu Türk kimliği ile yaşadım.” Gerçekte Jacques’ın babası Cezayirli Haham Benjamin Assouline Lyon’a tayin edilmişti. Orada Almanya’dan kaçan Sara Semelman ile evlenmişti. Assouline ailesinden yirmi kişi Routier’nin hazırladığı evraklarla hayatta kalmayı başardılar. Holokost’un ardından Haham Assouline, çok fazla kurban vermiş olan Lyon Sefarad toplumunu yeniden bir araya toplamak için büyük çaba harcadı. Bu üç ailenin dışında Routier’nin çabaları, sayısız Türkiye Yahudi’si için de hayati önemdeydi.

Lyon’daki Türk Sefarad Toplumu, Fransa’da Paris ve Marsilya’dan sonra üçüncü büyük cemaatti. Ağırlıklı olarak İstanbul, Selanik ve İzmir’den gelmiş olan Sefaradlar, 1930’lu yıllarda 1.500 kişilik bir cemaat oluşturmuştu. 1936’daki sayımlarda Lyon’da 1.090 Türkiyeli Yahudi yaşıyordu. 1909 yılında İstanbullu Nissim Meyohass’ın inisiyatifiyle bir yardımlaşma derneği kuruldu. Daha sonra 1919’da Lyon Sefarad Toplumu kuruldu. 1939’da cemaatin 250 kişi kapasiteli bir sinagogu vardı. 1940’da Almanlar Fransa’yı işgal etiğinde, Fransız Yahudilerinin çoğu ülkenin güneyine, işgal altında olmayan Lyon’a sığındı. İsviçre ve İtalya sınırlarına yakın olması da bu karardaki önemli bir diğer etkendi. Ancak Ağustos 1942’de Vichy polisi Almanların talimatıyla Yahudi avına başladı. 11 Kasım 1942’de Almanlar Güney Fransa’yı da işgal etti. 1943-1944 yıllarında Gestapo ve Vichy milisleri hem Yahudilere hem direniş güçlerine insafsız şekilde zulmetti. 6 Mart 1944’ten itibaren cemaatin kurucusu Nissim Meyohass dahil Lyon’un Sefarad Yahudilerinin büyük çoğunluğu yakalanarak Auschwitz’e gönderildi.

Törende söz alan tarihçi Dr. Sylvie Altar, Routier’in tutuklanan veya zorla çalışma birimlerine yollanan Türk Yahudilerinin serbest bırakılmaları için uğraştığını, tutuklu bulunan kişilere yemek kolileri gönderdiğini anlattı: “Dönemin kanunsuzluğu içinde, kanunların ona verdiği hakları kullanarak ve olağanüstü bir çaba harcayarak Lyon’lu Yahudileri kurtarmaya çalışan bir adam. Tüm zekâsını, diplomatik olanakları ve toplumdaki konumunu kullanarak onlara yardım etti ve yol gösterdi. Her tutuklama veya benzeri bir olay olduğunda dikkatlice tuttuğu defterlerinde göründüğü gibi ilgili makamlarla görüşmelere başlamakta gecikmedi.” Routier gerektiğinde üstlerini pas geçerek Marsilya’daki Türkiye başkonsolosluğuna ve Vichy’deki büyükelçiliğe Türkiyeli Yahudilerini kurtarmak için somut önerilerde bulundu.

Ancak Routier’nin çabasından rahatsız olanlar vardı. 1942’de anonim bir mektup Marsilya’daki başkonsolosluğa gönderilerek Routier’in Yahudi lehine çalışmaları şikâyet edildi. Bunun üzerine Büyükelçisi Behiç Erkin, Routier hakkında bir soruşturma açtı. Kendi hatıralarında Erkin şöyle aktarıyor: “Lyon Fahri Konsolosumuz Routier’nin, Türkiye’de doğmuş bazı Yahudilerin müracaatı üzerine, bunların eski nüfus tezkerelerini tercüme ve tasdik ettiğini ve bunu elde eden Musevilerin kendilerinin Türk olduklarını ispat ile Yahudiler hakkındaki bazı kararlardan kurtulduklarını Marsilya Başkonsolosu Bedi Arbel bana bildirmişti. Meseleyi bakanlığa yazmakla beraber, bu işin tahkikine Arbel’i memur ettim. Tahkikat neticesinde Routier’nin bu işte hiçbir suiistimali olmadığı ve sırf insani bir fikirle hareket ettiği anlaşıldı. Bundan sonra bir daha böyle usulsüz hareketlerde bulunmamak şartı ile vazifesine devam edebileceği tebliğ edildi. Esasen zengin bir müteahhit olan bu adamın, böyle küçük suiistimaller yapacağına ihtimâl vermemiştim.” Routier fahri konsolosluğa, görevinden alınana kadar devam etti.

Lyon’daki Türkiye Yahudileri Routier’yi unutmadı, sayısız teşekkür mektuplarıyla ona karşı duydukları, şükran ve minnettarlıklarını dile getirdiler. Papo isimli biri, 1943 yılında şöyle yazıyor: “Çok sevgili konsolosumuz. Size ne kadar minnettar olduğumuzu ifade edebilecek doğru kelimeleri hiçbir zaman bulamayacağım. Sizin gibi iyi insanların katlanarak çoğalmasını görmek isterim. Çünkü siz bu dünyada bir meleksiniz.”  İzmirli Nissim (Nick) Levy, Fransa’nın Alman işgalinden kurtulmasının ardından 31 Aralık 1944’te duygularını şöyle dile getirdi: “Son aylarda başımıza gelenlerin bir bilançosunu yapmaya çalıştığımda, sizin adınız içinde bulunduğumuz karanlığın ortasında bir güneş ışını olarak aklıma geliyor.”