Helenleşme

Toplum
24 Ocak 2018 Çarşamba

Daniel Levi

 

Makedonya kralı Büyük İskender, MÖ 336 yılında Anadolu üzerinden Hindistan’a uzanan seferinde, Yehuda Devletinden de geçmiş idi. 

Kuşaktan kuşağa, ailemize ulaşmış bilgiye göre Büyük İskender Bet Amikdaş’ta Kohen Gadol’u ziyaret etmiş ve elini öpmüş idi.

Büyük İskender, onu tanımaları koşulu ile halka özgürlüklerini verecek, kimlik ile etnisitelerini tanıyacak ve tabii ki dinlerine göre yaşamalarına izin verecek idi.

Bu olguyu tarih bilimi teyit etmese de 1680 -1760 yılları arasında yaşamış İtalyan Ressam Sebastiano Conca bu ziyareti anlatan ve bilgiyi teyit eden bir resim yapmıştır. Bu karşılaşma ile her iki kültür birbirini karşılıklı ve derinden etkilemiştir. Helen ve Roma kültürleri, geri dönüşümü olmayacak şekilde Hristiyanlığa dönüşmüş, Yahudilik ise Bet Amikdaş (Mabed) düzeninden Bet HaKneset (Sinagog) düzenine evrilmiştir.

İskender’in Yahudilere yaklaşımı, Yahudilerce de takdir edilmiş ve aile içinde ayrıcalıklı yetkileri olan ilk çocuğu Behor yerine Aleksandro (İskender) çağırmak yaygınlaşmış idi. Bu geleneğin 20. yüzyıla kadar sürdüğünü biliyorum. Tam 20 asır.

Amerikalı yazar James A. Michener, The Source adlı eserinde şöyle anlatır: “İskender’in geçtiği her yerde 700 yıl boyunca Antik Yunan kültürü hakim olmuş, çoğu için de ‘Koine’ olarak bilinen Yunan lehçesi ortak dil olmuştu. O yıllarda bu geniş bölgede eski Yunan ile temasın zor olması, İskender’in çok kısa süren yaşamı nedeni ile imparatorluk üç generali tarafından bölünmüştü. Antik Yunan ideallerini Eski Mısır, Suriye ve Pers (İran) koşullarında tanımlayan bir Helenizm ortaya çıkmış idi. İskender’in generallerinden Ptolemai, Mısır’ı tutmuş, Seleucus ise Suriye’de hakim olmuş idi.” Yehuda Devleti önce Ptolemai’nin hakimiyetinde iken sonraları merkezi bugünkü Antakya (Antiochia) olan Seleucus’un eline geçmiş idi.

Her şey yolunda idi… Herkes kendi yaşamını yaşıyordu. Özelikle Helen ve Roma kültürlerinin temeli olan bilim, sanat, felsefe, spor vs… yerli halk tarafından benimsenmiş ve geniş uygulama alanları bulmuştu. Bu öğeler mevcut yaşamı zenginleştirmişlerdi. Şehirlerin merkezinde Helen sonra Roma mabedi bulundurmak ve yılın belirli dönemlerinde bu mabetlere saygı ziyaretleri gerekiyordu. Zaman ile bu ziyaretlerin Şabat gününe denk gelmesi, sonra mabetlerin birleştirilmesi projeleri vs. nedeni ile konu Yahudiliğin olmaz ise olmazlarını zorlamaya başlayınca sürtüşmeler başladı. Yahudiler bu durumdaki faaliyetlere katılmaz oldu. Yönetim ise bunu yasa ihlali kabul edip halka baskı yapınca baskı ve direniş sarmalı ortaya çıkmıştır. Sarmalın önlenemez yükselişi ile Roma hâkimiyetinde MS 70 yılında Bet Amikdaş yıkılmış ve MS 163 yılından itibaren Yahudi aileleri parçalanarak Yehuda’dan sürülmüştür. Talmud’un yazdığına göre Romalılar sadece insanları sürmemiş, ayrıca bu verimli topraklara tuz döküp çölleştirerek Yahudilerin dönüşünü engellemeye çalışmışlardır.

Halbuki o zamanlarda empati ile insanlar birbirlerini anlamaya çalışsalardı, muhtemelen her iki tarafın kabul edebileceği bir çözüme ulaşılacak ve bugün bizler belki Hanuka Bayramını kutlamayacak, 10 Tevet, 17 Tamuz ve 9 Av oruç ve matemlerini bilmiyor olacak idik.

Helen ve Roma medeniyetlerinin getirdiği ve Yahudilerin bilmediği bilim, sanat, spor, felsefe vs… Yahudi dünyasında geniş yer bulmuştur. Esasen bu medeniyetin etkilerini daha da geriye götürenler de vardır. Julius Guttmann ‘Philosophies of Judaism’ eserinde Kral Süleyman’a (ölümü MÖ 931) atfedilen Tanah’taki ‘Kohelet – Ecclesiaste – Vaiz’ bölümünde eski Yunan felsefesinin etkilerini taşıdığını söyler. Helen/ Roma yaşamının toplum içinde bu kadar çok kabul görmesi Yahudilerin düşünce dünyasını dört ayrı akıma bölmüştür:

 

 1- Asiim (Esene)’ler: Kendi içlerinde ve kapalı topluluklar halinde insanların ulaşamadıkları bölgelerde bulundular. Amaçları saflık, arınma, temizlik, tahir olma idi. Tora’nın kesin kurallarına riayet ederek yaşarlardı. Onlara göre her türlü dış düşünce ve uygulamadan kaçınmanın ötesinde, bu uygulama ve düşüncelerden sürekli arınmak gerekirdi. Onlar için Enoch’un 1. kitabı kutsaldı. Kumran yazıtları onlardan kalmıştır.

2- Tsadukim (Tsaduki)’ler: Kral David’in Kohen’i Tsadok’un önce sülalesi ile devam etmiş, sonrakiler ise,  geleneğini sürdürmüşlerdir. Asiim’ler gibi düşünmelerine rağmen Helen düşüncesinde olanları tanımışlar ve ilişki sürdürmüşlerdir. Mabed (Bet Amikdaş) merkezli ve odaklı idiler. Bazı düşünürlere göre Tsaduki düşünce, Sözlü Tora’yı kabul etmeyen Karay’larda MS 9 yüz yıl (Karaim / Karait) sürmektedir.

3- Kanaim (Zealots – Fanatikler): Roma zamanında ortaya çıkan bu düşünceye göre siyasi ve dini özgürlük için her yol denenebilirdi. Masada örneğinde olduğu gibi, özgürlüğe ulaşılamıyorsa toplu intihar da bir çare olabilirdi.

4- Perushim (Farisi – Ayrılıkçı)’lar: Yukarıdaki görüşlerden farklı olarak Tora’nın kesin prensipleri yanında Helen/Roma görüşünü de yaşayan geniş halk kitleleri ile sürekli iletişimde kaldılar. Çalışmalarını, yarattıkları Bet HaKneset (Sinagog)’larda ve üst kurul olarak Sanhedrin’de (70 kişilik üst Konsey) yürüttüler. Onlara göre Yazılı Tora yanında Moşe’ye Sina’da verilen sözlü Tora’yı da ortaya çıkararak yürürlüğe koydular. Sözlü Tora’daki elamanları kullanarak Yahudi düşüncesini tekrar oluşturdular ve geliştirdiler. Bu yüzden ayrılıkçılar olarak anıldılar. 2. Mabed yıkıldıktan sonra diğer görüşler yaşayamadığı için Farisilik, Yahudiliğin ana ve tek unsuru oldu. Farisi adı kayboldu. Bugünkü Yahudiler, Farisi düşünceye mensup olan Yahudilerden gelmektedir.