ABD’de Dışişleri Bakanlığı krizi büyüyor

ABD’de Trump başkanlığında en fazla zorlanan bakanlık hiç şüphe yok ki dışişleri bakanlığı. Uzun yıllarca edinilen deneyim, bölgesel dostluk ve ittifaklar Başkan’ın birkaç tweet’i ile yıkılabiliyor. Kimi zaman bunu onaracak kimse de bulunmuyor.

Dünya
4 Ocak 2018 Perşembe

Ali Abaday

 

Tüm dünya İran’da yaşanan protestoları izliyor. Pek çok İranlı ülkedeki ekonomik şartların ağırlaşması sonrası sokaklara çıkarak yönetim karşıtı sloganlar atıyor. ABD, İran’daki protestoları olayları yakından izlediğini belirtti ve yönetimin sosyal medya üzerindeki yasakları arttırmasını hoş karşılamadığını ifade etti.

Ancak bu açıklama ABD Dışişleri Bakanlığından değil, son dönemde sık sık görüldüğü gibi ABD Başkanı Donald Trump’ın kişisel Twitter hesabından yapıldı. Zaten son bir yıldır ABD politikalarına ait kararlar veya düzenlemeler ilk önce Twitter üzerinden duyuruluyor, ardından ya bir düzeltme geliyor ya da onaylayan bir açıklama.

2016 seçimlerinin ardından en fazla zorlanan bakanlık hiç şüphe yok ki dışişleri bakanlığı. Bunun belli başlı sebepleri var.

Öncelikle Trump’ın seçim zamanı ABD’nin dünyadaki pozisyonunu değiştireceğini ve “dünya polisi” olmaktan vazgeçeceğini söyledi. Ayrıca Trump diplomasiden daha çok savaşı destekleyen bir tarza sahip olduğunu belli ediyordu.

Başkan seçilince de daha önce hiç devlet tecrübesi olmayan Rex Tillerson’ı dışişleri bakanlığına getirdi. Tillerson’ın bakanlığı, Trump’ın başkan olmasıyla birlikte, pek çok kariyer diplomatın ayrılması ile sonuçlanırken yeni bakan da bütçede 37,6 milyar dolarlık bir kesinti yapmayı planladığını açıkladı. Bu ABD’nin pek çok dış yardımı kesmesi gibi kimi uluslararası organizasyondan da çekilmesi anlamına geliyordu. Dışişlerinde bu kesinti yaşanırken savunma bakanlığı (Pentagon) bütçesi ise yüzde 15 arttı. Şu ara uluslararası kararlarda daha çok CIA ile Pentagon’un sözünün geçtiği iddiası da buradan geliyor.

Bir süre sonra krizin sadece Beyaz Saray ile bakanlık arasında olmadığı da medyaya yansıdı. Tillerson ile Trump arasında da büyük bir kriz vardı. Hatta sonradan yalanlanan kimi haberlerde, Tillerson’ın Trump için “aptal” dediği iddia edildi. Sonuç olarak dışişleri bakanlığı bünyesinde büyük bir kriz olduğu gerçek. Uzun yıllarca edinilen deneyim, bölgesel dostluk ve ittifaklar Başkan’ın birkaç tweet’i ile yıkılabiliyor. Kimi zaman bunu onaracak kimse de bulunmuyor.

Örneğin ABD’nin Pasifik’teki en önemli müttefiklerinden Güney Kore’de bir yıla yakın bir süredir büyükelçi bulunmuyor. Şu an kulislerde Dr. Victor Cha’nın ismi geçiyor olsa da Senato oylaması ve atanması bir zaman alacak gibi.

Tabii sadece ülke ilişkileri değil insan hakları, çevre, bilim gibi pek çok konuda yapılacak uluslararası toplantıya ABD’den katılacak bir diplomatın bulunmaması da eski diplomatlara göre büyük sıkıntı yaratıyor. Üstelik bu durumun ilerleyen süreçte ABD’nin yıllar içinde belli bir noktaya getirdiği politikaları da yıkacağı görüşü hâkim.

ABD dış politikasının değişen halini esasında en iyi anlatacak durum ikilinin kişilikleri olacaktır. Trump herkesin bildiği gibi sürekli medyanın gündeminde olmayı seven, ağzından çıkan sözlere pek de önem vermeyen ve her şeyi en iyi kendisinin bildiğine inanan bir figür. Tillerson ise yıllarca dünyanın en büyük petrol şirketlerinden Exxon’un yöneticiliğini yapmış, sürekli kapalı kapıların arkasında ve basından uzak durmayı sevmiş bir kişi.

Yılların alışkanlığı ile basın ile pek konuşmayan Tillerson Trump’ın ekmeğine bir anlamda yağ da sürüyor. Bu sayede Başkan pek çok diplomatik konuda kendi düşüncelerini belirtiyor ve doğal olarak herkes de bunu ABD’nin görüşü kabul ediyor. Bu derece konuşmayan bir Dışişleri Bakanı ile çok konuşan bir ABD Başkanı tarihte neredeyse hiç görülmemiş durumda.

Tillerson’ın mart ayı sonuna kadar görevden ayrılıp yerini şu an CIA direktörü olan Mike Pompeo’ya bırakacağı iddia ediliyor. Bu görev değişimi gerçekleşse de gerçekleşmese de ABD dış politikasının bir üç yıl daha krizde olacağı ve gelecek başkanın bir enkaz devralmasının mümkün olduğu görülüyor.